YÖK: İnadım inat

19 Temmuz 2000


       Çankaya'nın vetosu, dün olağanüstü toplanan YÖK Genel Kurulu'nda 3.5 saat ele alındı. Sonuç: Sıfır elde var sıfır. Genel kurul, cuma günü 10.30'da tekrar bir araya gelecek. Bu arada YÖK'ün hukuk danışmanları, Cumhurbaşkanı Sezer'e geldiği gibi geri gönderecekleri listeye yasal bir kılıf arayacaklar.
       YÖK, Cumhurbaşkanı Sezer'in vetosundan sonra tam anlamıyla iki arada bir derede kaldı. Ne daha önce Çankaya'ya bildirdikleri isimleri geri çekebiliyor, ne de yeni bir oylama yapıp yeni isim belirleyebiliyor. Dün ortaya çıkan sonuç: listeyi aynen Çankaya'ya gönderelim ama, Cumhurbaşakanını da kırmayacak bir formül bulalım şeklinde. Hukukcu, demokrat ve kamuoyuna büyük önem veren Sezer, YÖK'ün bu yutturmacasına kanacak mı hep birlikte göreceğiz.
       Bu arada Cumhurbaşkanı Sezer'in YÖK'e ilettiği veto gerekçesi de çok ilginç! Sezer, gerekçesinde YÖK'e adetea demokrasi dersi veriyor. Sezer özetle, aldığınız karar demokratik değil, üniversitenin eğilimini yansıtmıyor ve kamouyonun has hasiyetini hiçe sayıyorsunuz diyor.
       YÖK ise bu

Yazının Devamı

Sezer farkı

18 Temmuz 2000


       Cumhurbaşkanı Sezer, nihayet kendisinden beklenen kararı verdi ve rektör listesini YÖK'e iade etti. Cumhurbaşkanı'nın bu tutumu hukuk tanımayan YÖK Başkanı Gürüz'e ve demokrasiden nimetini almamış YÖK'e çok önemli bir ders oldu. Bundan sonrası YÖK'ün tavrına bağlı. YÖK daha önce gönderdiği listede ısrar mı edecek, yoksa hukukun ve demokrasinin gereğini mi yerine getirecek? Hep birlikte göreceğiz.
       Rektörlük seçimi tam bir arapsaçına döndü. Kim haklı, kim haksız ayırt edebilene aşk olsun. En doğru kararı Cumhurbaşkanı Sezer verdi. Çünkü, devletin bütün kaynakları ve kurumları onun emrindeydi. Birbiriyle çelişen bilgi bombardımanında en doğruyu bulma şansı en fazla ondaydı ve gereğini yerine getirdi...
       Daha önce birkaç saat içinde şipşak gerçekleşen rektörlük atamalarının bugüne kadar gecikmesinin asıl nedeni de sanıyorum bu titiz araştırmaydı. Sezer, YÖK gibi yıpranmış bir kuruma ve başkanına itibar etmemekle en doğru olanı yaptı. Gürüz, kişi olarak pırıl pırıl bir insan ama, yönetici olarak tam bir felaket. Vizyonu yok. Hele hele ileri görüşlü kesin değil.

Yazının Devamı

Kolejler sınavı

16 Temmuz 2000


       Kolejler için eskiden kıyametler kopardı. Çocuklar daha anaokulundan itibaren yarış atı gibi hazırlanır, üç, beş öğretmenden birden ders alırlardı. Robert, Üsküdar Amerikan, Alman, Avusturya, Fransız ve İtalyan okulları çocuklardan çok velilerin hayallerini süslerdi. Sonra bu kervana Türk okulları da katıldı. Koç, Yüzyıl Işıl, Işık, Eyüpoğlu, Bilfen ve daha pek çok okul için yıllarca kıyasıya sınav yarışı yapıldı.
       Sınava onbinlerce ilkokul 5'inci sınıf öğrencisi giriyordu. Ancak, son bir kaç yıl içinde başvurular bıçak gibi kesildi. Bu ilgi azalmasına sınavın, kesintisiz ilköğretim nedeniyle 8'inci sınıftan sonraya ertelenmesi, bir gerekçe olarak gösterilse de asıl neden ortalama 5 milyar liraya varan ücretler oldu. Sınava bu yıl 4 bin 728 aday girdi. Bunlardan bin 447'si yerleştirildi. Oysa toplam kontenjan 5 binin üzerindeydi. Yani başvuran öğrenci sayısından daha çoktu. Bu yüzdenden de üç, beş okul dışında okulların çoğunda kontenjanlar boş kaldı. Buraya kadar herşey normal. Asıl anormallik, sınavın değerlendirmesinde.
       Bugüne kadar tüm sınavlarda

Yazının Devamı

Devlet zorda

15 Temmuz 2000


       Dokuz Eylül Üniversitesi'ndeki rektörlük krizi devletin zirvesini zorluyor. Cumhurbaşkanı Sezer, devlet kurumlarıyla kamuoyu arasında sıkıştı kaldı. Cumhurbaşkanlığı gereği devletten yana mı, yoksa hukukçu kimliği nedeniyle öğretim üyelerinden yana mı tavır alacak merakla bekleniyor.
       Devletçi geleneği savunanlar, Cumhurbaşkanı'nın YÖK'ü zor durumda bırakacak bir karar almasının zor olduğunu söylüyorlar. Onlara göre, YÖK, son olayda Cumhurbaşkanı'na kalkan vazifesi gördü. YÖK'ün önüne konulan dosyalar, Cumhurbaşkanı'na sunulduğunda, o da aynı tutumu izleyecekti. Dolayısıyla bugün YÖK'e yapılan eleştiriler, Cumhurbaşkanı'na yönelecekti. Dahası; Cumhurbaşkanı, eğer YÖK'ü ve ona rapor sunan kurumları, yasaların kendilerine tanıdığı hakları kullandı diye kamuoyu karşısında zor durumda bırakırsa, bu da devletin kendi koyduğu kuralları çiğnemek anlamına gelir ki, o da devlete olan güveni azaltır diyorlar.
       Bir YÖK üyesi aynen şunları söyledi: Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve MGK, irticai örgütlenmeyi durdurun, tarikatların önünü kesin diye bizi sürekli uyarıyor.

Yazının Devamı

Başarının sırları

14 Temmuz 2000


       Eğitim dostu Aydın Doğan'a ikinci fahri doktora Ege Üniversitesi'nden geldi. Rektörlük seçimleri nedeniyle fokur fokur kaynayan Dokuz Eylül Üniversitesi'nin aksine Ege Üniversitesi'nde huzur vardı. Eski, yeni rektörler, hocalar, öğrenciler, İzmir'in önde gelenleri kol kola, gönül gönüleydi. Yüzlerde gülücük, kalplerde sevgi vardı. Rektörlük bahçesindeki beş yüz yıllık servilerin altındaki görkemli törende, üniversite Aydın Bey'e fahri doktora beratı verirken, Aydın Bey de başarı ve mutluluğun sırlarını açıkladı. İşte Aydın Bey'in dört sırrı: 1) Ülke sevgisi, 2) Teşebbüs ruhu, 3) İyi bir eğitim, 4)İyi ahlak ve mutlu bir aile yapısı...

Vetocu YÖK'çüler
       8 yıllık kesintisiz eğitimden sonra, komuoyunun dikkati çeken en önemli eğitim olayı Dokuz Eylül Üniversitesi'nde yaşanan rektörlük krizi oldu. YÖK, düne kadar rektör ve dekan olarak görev yapan Fethi İdiman ve Emin Alıcı'yı veto edip onların yerine de 1'er oy olan isimleri Cumhurbaşkanı'na rektör adayı olarak bildirince ortalık karıştı. Bu konudaki gelişmeler, günlerdir tartışılıyor.
       Asıl merak edilen ise bu

Yazının Devamı

YÖK ve rektörler

13 Temmuz 2000


       Üniversitelerle, eğitimle kırk yılda bir ilgilenen yazar çizerler ve demokratik kitle örgütleri, rektörlük seçimleriyle ilgili olarak ahkam kesmeye devam ediyorlar. Olayın ayrıntılarına giren yok. Sadece parmak hesabı yapıp, ahkam kesiyorlar. Oh ne kolay!..
       YÖK elbette eleştirilmeli, hem de fazlasıyla. Ama bu eleştiri, en başta yapması gerekeni en son yatığı için olmalıdır. Tarikatlar, siyasi partiler, tüccar profesörler üniversiteyi ele geçirirken sessiz kalan YÖK'ün, rektörlük seçimlerinden sonra veto hakkını kullanması elbette yanlış. Ama tarikatların, militan kadroların, tüccar profesörlerin üniversiteleri ele geçirip, babalarının çiftliği gibi at koşturmaları da bir o kadar yanlış.
       Rektör adayları parti merkezlerinde, tarikat dergahlarında, holding binalarında belirlenir noktasına geldiyse, esas eleştirilmesi gereken bu olmalıdır.
       Demokrasinin sağladığı olanaklardan yararlanıp, demokrasiyi yok etmek isteyenlere Türkiye yabancı değil. Düşünebiliyor musunuz? Tarikat dergahında da ya da parti merkezinde belirlenen

Yazının Devamı

Yere atılan cüppe

12 Temmuz 2000


       Birkaç yıl önce bazı hocalar YÖK'ü protesto için kitap yakmışlardı. Önceki gün de İzmir'de cüppelerini yere atılar. Cüppe akademisyenliğin sembolü, hocalığın onuru. Yani alelade bir bez parçası değil. Onun için gerekçesi ne olursa olsun yerlerde sürünmemeliydi...
       Kemal Gürüz ve başkanı olduğu YÖK, uzun süredir sağlıklı karar alma yeteneğini yitirdi. Ancak üniversitelerin durumu da YÖK'ten farklı değil. İlim, bilim, öğrenciler, adeta bir yana itildi. Varsa, yoksa koltuk. Bütün kavgalar onun için. Rektörlük ne büyük rant kaynağı imiş ki, çevresinde böyle pervane dönülüyor...
       Seçim seçim deniliyor, ama en fazla oyu alıp rektör olanların oyu bile yüzde 25, 30'larda. Yani yüzde 70'in istemediği, oy vermediği kişiler en çok oyu aldılar diye rektör oldular. Tıpkı, başbakan, cumhurbaşkanı olunduğu gibi. Bu nasıl demokrasiyse?..
       Defalarca yazdık, üniversiteler tarikatların, siyasilerin, kısır çekişmelerin, hiziplerin at koşturduğu arena olmamalıdır. Hele hele demokrasinin sağladığı olanaklardan yararlanıp, demokrasiyi yok etmek

Yazının Devamı

Yine rektörler

11 Temmuz 2000


       Cumhurbaşkanı Sezer, önceki cumhurbaşkanlarından farklı tutum izlemeye devam ediyor. Öncekiler, YÖK'ün listesi Çankaya'ya geldiği günün akşamında yeni rektörleri ilan ederlerdi. Oysa şimdi 5. güne girdik hala ses seda yok.
       Doğramacı, Mehmet Sağlam ve Gürüz. Her üçünü de görev yaptıkları dönemdeki cumhurbaşkanları atamıştı. Oysa Sezer koltuğa oturduğunda Gürüz'ü kucağında buldu. Hem de oldukça problemli bir çocuk olarak. Onun için getirdiği listeyi önceki cumhurbaşkanları gibi pat diye onaylaması düşünülemez. Belli ki YÖK'ün listesini bir de kendi danışmalarına inceletiyor.
       En azından İzmir'de yaşanan kargaşayı, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olarak İzmir'den getirttiği vali Kemal Nehruzoğlu'na soracaktır.
       Bu arada, anlaşılan Gürüz Başbakan'la olduğu gibi, Cumhurbaşkanı ile de diyalog kurabilmiş değil. Gürüz, önceki atama dönemlerinde YÖK toplantısına girmeden önce Çankaya'ya gider Demirel'in onayını alır ve ona göre liste düzenlerdi.
       Daha sonra da usulen yapılan YÖK

Yazının Devamı