İstihdam

9 Mart 2000


       İş ve işçi Bulma Kurumu kapatılıyormuş. İyi de yapılıyor. İlgili bakanın da söylediği gibi bugüne kadar pek işe yaradığını kimse söyleyemez. Zaten öylesine hantallaşmıştı ki, iş arayanların belki de aklına en son gelen kurum burası oluyordu...
       Bir şeyi yok etmekten daha kolayı yok. Kaldırdım dersiniz, kaldırırsınız. İyi, güzel de bu boşluk nasıl doldurulacak?..
       İş ve İşçi Bulma Kurumu benzeri bir yapılanmanın çare olmadığı, gelinen noktadan belli. Oysa gençler, anne babalar, evlenmeye hazırlananlar, işten atılanlar, emekli olanlar, kendilerine bir an önce iş bulma olanağı sağlayacak bir kurum arayışı içindeler. Sadece onlar mı? İşverenler de aradıkları kalifiye elamanı bulamamanın sıkıntısını yaşıyorlar...
       Üniversitelerde öğrenim süresi giderek uzuyor. Mastıra yönelenlerin sayısı da sürekli artıyor. Bunun en önemli nedenlerinin başında, gençlerin iş bulamama korkusu geliyor. Eskiden diplomalı olmak yetiyordu. Şimdi bunun da pek bir anlamı kalmadı. En iyi diye bilinen üniversitelerden alınmış olsa bile...
&nb

Yazının Devamı

Sistem sorunu

8 Mart 2000


       Milletvekillerini tek tek ele aldığınız zaman pek çoğuna saygı duyuyorsunuz. Anlattıklarını, yaptıklarını, yapacaklarını takdirle karşılıyorsunuz. Ama bir araya geldiklerinde ortaya çok farklı bir tablo çıkıyor...
       Eğitime yönelik vakıflara baktığımızda da durum aynı. Her birinin yönetiminde, mütevelli heyetlerinde birbirinden değerli isimler var. Hemen hemen hepsi de bugüne kadarki performanslarına bakıldığında çok başarılı isimler. Ama iş dünyasındaki üretkenlikleri ve başarılarıyla, vakıflardaki kıyaslandığında ortaya yine çok farklı bir tablo çıkıyor...
       Öğrencilere bir göz atalım. Okulun en başarılıları, hayata atıldıklarında da en başarılı olabiliyorlar mı? Öğrencilere sürekli "çalışan kazanır" diyoruz ama nedense çok çalışan, çok başarılı olan değil hep başkaları kazanıyor...
       Bu noktada karşımıza sistem sorunu çıkıyor. Mevcut eğitim sistemi, vakıf yapılanması ve siyasi gelenekler, hepsi de başarıyı parlatan değil körelten bir gelişim içerisinde. Siz ne kadar iyi niyetli olursanız olun, siz ne kadar çırpınırsanız

Yazının Devamı

Yardım edin!

7 Mart 2000


      Bolu altı ay arayla iki önemli babasını kaybetti. Önce Avni Akyol, ardından da İzzet Baysal. Her ikisi de Bolu'ya gönül vermişti. Sevgilerini, zamanlarını ve sahip oldukları diğer tüm zenginlikleri Bolulularla paylaşmışlardı. Deprem, her ikisini de öylesine derinden etkiledi ki, Bolu'nun bu haline dayanamadılar. Oysa şu günler, Bolu'nun onlara en fazla ihtiyaç duyduğu günler. Ama artık onlar yok. Ancak açtıkları sevgi penceresi diğer hayırseverlere örnek olacak ve eminim ki boşlukları doldurulacaktır. Çünkü her ikisinin arzusu da buydu. Bizden sonra, Bolu'yu bizden daha çok sevenler mutlaka çıkacaktır diyorladı. Eminim gözleri arkada kalmayacak. Tüm Bolululara bir kez daha baş sağlığı, Akyol ve Baysal'ın yakınlarına sonsuz sabır diliyorum...
       Akyol ve Baysal eğer hala yaşıyor olsalardı, bu mektubu köşemde hiç yayınlamadan onlara yönlendirirdim. Çünkü onlar Bolu'nun olduğu kadar eğitimin ve Türkiye'nin sorunlarıyla da yakından ilgileniyorlardı. Ama artık onlar yoklar. Ama eminim, ilgi gösteren çok kişi çıkacaktır. İşte Yıldıray Uysal'ın mektubu:
       "Ben

Yazının Devamı

Güzel ve çirkin!

6 Mart 2000


       Eğitime, gazeteciliğe gönül verenler olarak cumartesi günü mutlu bir gün yaşadık. Boğaziçi Üniversitesi Aydın Doğan İletişim Enstitüsü'nün tanıtım töreni, benzerlerinden çok farklı bir atmosferde gerçekleşti. Sıcak, sımsıcaktı...
       Rektör Üstün Ergüder, yıllardır sözü edilen ama bir türlü gerçekleştirilemeyen "üniversite / sektör" işbirliğinde zoru başararak bir ilke imza atmanın heyacanı ile dopdoluydu.
       Milyonlarca dolarlık katkısıyla "İnsana yatırım bizim temel hedefimizidir" diyen Aydın Doğan da, lafın değil icraatın önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Bunun haklı gururunu yaşadı.
       Başbakan Ecevit ise bir anda belki de hayatının en duygusal günlerinden birinin içinde buluverdi kendini. Yaşamına yön veren ortamdaydı. Tarihi binalar ve boğazın eşsiz güzelliğiyle iç içeydi. Şairliğe, gazeteciliğe burada başlamıştı. Her şeyden önemlisi can yoldaşı Rahşan Hanım'la da burada tanışmış ve gelecek planlarını yine burada yapmışlardı. O günler konuşuldukça "Ah ne güzel günlerdi" diyerek sık sık dalıp gittiği oldu...
 &nbs

Yazının Devamı

Ecevit'in hayali

3 Mart 2000


       İnsanların hayalleri vardır. Kimi gerçekleşir. Kimi de ne kadar gayret gösterseniz de bir türlü gerçekleşmez... Öyleleri de var ki, gerçekleşmeleri bazen bir ömre bedel olur. İşte Başbakan Ecevit'in gençler için düşlediği "Ulusal Gençlik Kampları" projesi de bunlardan biri...
      Karaoğlan Ecevit, 70'li yıllarda Doğu'suyla Batı'sıyla topyekün bir kalkınma arzuluyordu. Bu toplumsal kalkınmanın lokomotifi de gençler olacaktı. Ama o günün koşullarında bu önemli proje hayata geçemedi. Eğer gerçekleşebilmiş olsaydı Atatürk'ten sonra Ecevit de Türkiye'nin kalkınması ve geleceği konusunda gençlere önemli bir misyon yükleyecekti. Gelin, Türkiye'nin sorunlarını birlikte çözüp, geleceğe birlikte taşıyalım diyecekti... Ancak bütün bunlar geçmişte kaldı. Ama unutulmadı.
      Ecevit'in 70'li yıllardaki hayalini şimdi gençlik ve spordan sorumlu Devlet Bakanı Fikret Ünlü hayata geçiriyor. Projeyle ilgili tüm altyapı hazırlanmış durumda. Tanıtımı da yakında gerçekleşecek.
       Hedef kitle başlangıçta üniversiteli gençler. Ama ileriki yıllarda diğer

Yazının Devamı

Gençler Adana'da

2 Mart 2000


       Adana, şu günlerde iki önemli gençlik organizasyonuna ev sahipliği yapıyor. Bunlardan ilki 25 lisenin katılımıyla gerçekleşen Milliyet'in geleneksel Liselerarası Müzik ve Halk Oyunları Yarışması, ikincisi ise 28'i yabancı 86 üniversite öğrenci konseyi başkanının katıldığı I. Uluslararası Üniversite Öğrenci Temsilcileri Toplantısı...       Bu toplantılar nedeniyle Adana cıvıl cıvıl. Türkiye ve dünyanın dört bir yanından gelen öğrenciler bir yandan kaynaşmanın coşkusunu yaşıyor, öte yandan da el ele, gönül gönüle sevgiyle yoğrulmuş yeni bir dünya yaratmanın mücadelesini veriyorlar...       Bir hafta sürecek olan Uluslararası Öğrenci Konseyleri Toplantısı'nda, yurtiçi ve yurtdışı öğrenci organizasyonlarının geliştirilmesinin ötesinde iki önemli konu da, iki farklı panelde tartışmaya açıldı. Dün sabahki ilk oturumda "Toplumsal kalkınmada öğrencilerin rolü", öğleden sonrakinde ise "21. yüzyılda üniversite öğrencilerinin sorunları ve çözüm önerileri" masaya yatırıldı.       Konuşmacıların yanı sıra, öğrenciler de kendi

Yazının Devamı

Robertli öğrenciler

1 Mart 2000


       Robert Koleji ve Boğaziçi Üniversitesi Türkiye'nin en gözde öğretim kurumlarının başında geliyor. Her öğrencinin, her anne babanın hayalini süslüyor. Dışardan bakıldığında bir elleri yağda, bir elleri balda görünümü veriyor. Sanılır ki, en iyi kampüs, en iyi hocalar, en iyi kütüphane, en iyi sosyal tesisler de onlarda. Dahası: Okuyanların hepsine zengin gözüyle bakılır. Her okulun sorunu vardır ama, Robert'in, Boğaziçi'nin hiç sorunu yoktur diye bilinir. Dışarıya yansıyan görüntü böyle. Ya işin gerçek yüzü nasıl? İşte o çok farklı. Bugün Robert'i, önümüzdeki günlerde Boğaziçi'ni masaya yatıracağız. Dinleyelim bakalım, onlar bu konuda ne diyor...
       Robert Koleji yöneticileri ve öğrencileriyle dün uzun uzadıya sohbet ettik. Öylesine sıkıntılılardı ki, tüm teselli çabalarım boşa gitti. Öğrenci Birliği Başkanı Emre Haydaroğlu ve arkadaşlarının sorunu da, diğer lise öğrencilerinden farklı değildi. YÖK'ün bir dayatma şeklinde getirdiği yeni sınav sistemi, onların da bütün hayallerini yok etmiş. Karamsarlık içindeler. Ne yaparsak yapalım istediğimiz üniversiteye, istediğimiz fakülteye girmemiz mümkün

Yazının Devamı

Çağı yakalayın

29 Şubat 2000


       Sonraki yıllar ne olur bilmem ama, 2000 yılı kesinlikle bilişimde patlama yılı olacak. Bilgisayar ve internet, bugüne kadar kat ettiği yolu, en az ikiye, üçe katlayarak ABD dışında da bir hayli yaygınlaşacak. Çağdaş teknolojileri yakalamakta hiç gecikmeyen Türkiye de bu kulvarda yerini alacak.
       Ülkelerin kalkınmışlık düzeyi öteden beri değişik parametrelerle ölçülüyor. İlk önceleri bilek gücü her şeyden önemliydi. Sonra doğal zenginlikler, dolar ve altın revzervi uzun süre belirleyici oldu. Bilgi çağına gelindiğinde ise eğitilmiş insan gücü diğer özelliklerin hepsini geride bıraktı. Günümüzün en popüler parametresi ise internet abone sayısı...
       ABD'deki abone sayısı on milyonlarla ifade ediliyor. Türkiye'de ise 400 bin civarında internet kullanıcısı var. Ama abone sayısının 2000 sonunda bir milyona, 2001'de 2.5 milyona, 2002'de ise 4 milyona ulaşması bekleniyor.
       Bu arada dünya ticareti de giderek internet üzerinden yapılmaya başlanıyor. İşte size birkaç veri daha:
       Dünyada en çok

Yazının Devamı