Kolejler

31 Mart 2000


       Devlet eğitim yükünün altından tek başına kalkamıyor. Bırakın, liseyi, üniversiteyi, zorunlu temel eğitimi bile karşılayamıyor. İlköğretim çağındaki milyonlarca çocuk okul yüzü görmedi. Göremiyor...
       Türk eğitim sisteminin bulunduğu çıkmazdan kurtulması için mutlaka yeni projeler üretilmesi gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında, özel okulların geliştirilmesi, olmazsa olmaz yaptırımlardan biri. Parası olanlar gidip paralı okullarda okusunlar ki, devlet geride kalanlara çok daha iyi bir eğitim olanağı sunabilsin. Ama nerdeee. İlk karşı çıkan, özel okulların gelişmesini önleyen, o okulları görmezden gelen devletin ta kendisi...
       Bugüne kadar paralı eğitim fırsat eşitliğini bozar denildi ve özel okullara üvey evlat muamelesi yapıldı. Oysa kamu adına en büyük haksızlık, trilyonerlerin çocuklarına ücretsiz eğitim verilmesidir...
       Her yıl sigaraya, kozmetik ürünlerine, eğlence sektörüne harcanan para, üniversite ve bilime ayrılan paradan daha fazla. Öyle bir ülke haline geldik ki, her şeye para harcıyoruz ama eğitim ve bilim söz

Yazının Devamı

Kitap sevgisi

30 Mart 2000


       Elinin altında yüzlerce kitap bulunanlar için kitap belki çok fazla bir şey ifade etmeyebilir. Ama ders kitabının dışında kitap görmeyenler için kitap, farklı bir dünyadır. O aydınlığa açılan bir pencere, çağdaşlığa götüren bir yoldur...
       Her ne kadar televizyonun çok kanallı hale gelmesinden sonra kitap okuma alışkanlığı azalır gibi olduysa da, her an yeşermeye hazır nadide bir çiçek gibi gönüllerimizdeki yerini koruyor. Biraz sulansa, biraz da ışık alsa eminim rengarenk çicekler açacak...
       Karne'de aylardır sürdürdüğümüz kitap kampanyası müthiş ilgi gördü. Hem yayınevleri, hem de kitaba hasret okullar, kampanyaya dört elle sarıldı. Bu arada Milli Eğitim Bakanlığı'nın başlattığı kampanyandan ise hala hiç kimsenin haberi yok. Ankara'dakiler her zamanki gibi bir genelgeyle, bütün Türkiye'de kitaba hücum olacağını sandı. Ama yine yanıldı...
       Kitap için yanıp tutuşan okullarımızdan gelen mektuplara sık sık sayfamızda yer veriyoruz. Her defasında da öylesine büyük ilgi görüyor. Tüm okurlarımıza canı gönülden teşekkür ederiz...

Yazının Devamı

65 artı 7

29 Mart 2000


       Cumhurbaşkanı Demirel rektörleri kabulünde yine mavi boncuk dağıttı. Maaşları artırılsın, akademik özgürlükleri genişletilsin, ömür boyu çalışma süresi sağlansın istedi...
       Rektörler de nezaketten olsa gerek, efendim yıllardır bütün bunları rahatlıkla yapabilecekken niye yapmadınız da şimdi topu başkalarına atıyorsunuz diyemediler...
       YÖK Başkanı ve rektörleri Cumhurbaşkanı göreve atıyor. Dolayısıyla hükümete değil, Cumhurbaşkanı'na daha yakınlar. Oysa sorunlarını çözecek makam hükümet. Ama şu sıralar, yeni sınav sistemi ve öğrenci affı nedeniyle YÖK'le hükümetin arası biraz limoni. Öğrenciden, veliden ve hükümetten gelen önerileri elinin tersiyle iten YÖK Başkanı Gürüz, Başbakan Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Bahçeli'den aradığı ilgiyi bulamıyor. Dolayısıyla yükseköğretimin sorunları çözüleceğine, giderek katmerleşiyor.
       YÖK, hükümetle üniversiteler arasındaki koordinasyonu sağlasın diye kurulmuştu. Ama bir işe yaramadı. Anlaşılıyor ki, şimdi bir de YÖK'le hükümetin arasını iyileştirecek yeni bir arabulucu gerekiyor.

Yazının Devamı

Deprem Konseyi

28 Mart 2000


       Başbakanlık genelgesiyle kurulan Ulusal Deprem Konseyi için Ankara'da müthiş bir kulis başladı. Deprem sonrasında, kamuoyunu yönlendirme konusunda kıyasıya yarışan üniversite ve mühendis odaları, şimdi de konseyden üyelik kapmak için mücadele veriyorlar.
      Ulusal Deprem Konseyi, 8'i yer bilimci, 8'i inşaat mühendisi, 4'ü de kent planlamacısı mimar, sosyal bilimler uzmanı, tıpçı ve çevre mühendisi olmak üzere 20 uzmandan oluşacak. TÜBİTAK gibi bağımsız bir kurum olması beklenen Ulusal Deprem Konseyi'nin ilk üyelerinin hükümet tarafından atanması bekleniyor...
       YÖK, kendine yakın isimlerin konseye üye olarak atanması için çaba harcarken, üniversiteler de kendi mensuplarına öncelik verilmesini istiyor.
       Depreme yönelik bundan sonraki trilyonlarca liralık yatırımın da bu konseyce yönlendirilecek olması, atamaları daha da önemli hale getiriyor.
       İşin garibi, hemen herkesin bu konuda en uzman kurumun kendileri olduğunda iddialı olması. Daha önceki benzeri toplantılarda uzlaşma noktası

Yazının Devamı

Eğitime destek

27 Mart 2000


       Türk eğitim sistemini bitkisel hayattan kurtarmak için değişik reçeteler yazılabilir. Bunlardan biri de öteden beri sözü edilen ama bir türlü gerçekleşemeyen üniversite / sanayi işbirliği. Özellikle mesleki eğitimde bu işbirliği pek çok ülke için olmazsa olmaz kurallardan biri.
      İsrail, İngiltere, Kanada gibi ülkelerdeki sanayi sektörü, yetiştirilen meslek adamlarını eleştirme yerine, her türlü finansmanı sağlayıp istedikleri nitelikte teknik elemanlara sahip olabiliyorlar...
       Benzeri uygulamaya çok yaygın olmasa da zaman zaman Türkiye'de de şahit oluyoruz. Elektrik alanında dünyanın önde gelen kurumlarından biri olan Fransız kökenli Scheider Elektrik, cuma ve cumartesi günleri, İzmir'de Türk eğitimine iki önemli katkıda bulundu. Dokuz Eylül Üniversitesi ve Mithat Paşa Endüstri Meslek Lisesi'ne kurduğu Otomasyon ve Endüstriyel Kontrol Laboratuvarları, çok önemli bir boşluğu doldurdu. Öğrenciler düne kadar ismini duyup fotoğraflarını gördüğü günümüzün en son elektrik donanımlarını bundan böyle kendileri monte edip kullanabilecekler. Schneider Elektirik daha

Yazının Devamı

Pazar keyfi

26 Mart 2000


       Türkiye'de hafta sonu tatili, her ne kadar iki gün gibi gözüküyorsa da, memur ve öğrencilerin dışında bu olanaktan yararlananların sayısı çok fazla değil. Aslında sınavlara hazırlanan öğrencilerin çoğu da hafta sonlarını kurslarda geçiriyor. Esnaf için de hafta sonu tatili deyince akla ilk gelen, pek çoğumuz gibi sadece pazar günleri...
       Ama bir de bizim mesleğimiz gazetecilik gibi bazı sektörler var ki, tatil kavramı onlar için çok değişik anlam ifade ediyor. Hele hele hafta sonu eşittir tatil anlamına hiç gelmiyor. Sağlık personeli, asker ve emniyetçiler, meteoroloji uzmanları bunlardan bazıları...
       Ama her şeye rağmen pazar keyfi hemen herkesin en büyük özlemi. Pazarı uyku açığını kapatmak için dört gözle bekleyenler gibi sabahın erken saatinde kalkıp yollara düşenlerin de sayısı bir hayli fazla...
       Hemen herkesin keyif aldığı etkinlikler farklı. Birinin çok hoşuna giden, bir başkasını sinir edebiliyor. Aile büyüdükçe de ortak noktada buluşmak zorlaşıyor.
       Çocuklu ailelerde

Yazının Devamı

Hafta sonu kültürü

25 Mart 2000


       Eğitim ve Gençlik sayfası bundan böyle, hafta sonları da devam edecek. Hafta içinde olduğu gibi hafta sonları da artık eğitimin, gençliğin nabzını tutup, tüm gelişmeleri sizlere aktaracağız...
       Öğrencilerin önemli bir bölümü, her ne kadar hafta sonlarını sınavlara hazırlık kursuna giderek değerlendiriyor olsa da, büyük bir çoğunluk renkli, coşkulu, kıpır kıpır bir dünyanın kollarına atıyor kendisini.
       Kimi basketbol okuluna, kimi gitar kursuna, kimi de sinemaya, tiyatroya, konsere, maça gidiyor...
       Baharla birlikte okulu kırıp kumrular gibi kendilerini doğanın kucağına atanlar da olacak. Hem de pek çok...
       Bugüne kadar yapılan tüm araştırmalar, hafta sonunu iyi geçirenlerin, geçirmeyenlere göre, hem işte, hem de okulda çok daha başarılı olduğunu ortaya koyuyor.
       Peki iyi bir hafta sonu, mutlu bir hafta sonu nasıl geçer?

Yazının Devamı

Radyo sörfü

24 Mart 2000


       İnternetten sonra, sanıldı ki gençlerin ilgisi bütünüyle sanal aleme kaydı. Oysa radyolar, sinemalar, kitap satışları tıpkı eskiden olduğu gibi hala altın çağını yaşıyor...
       Örneğin radyoları ele alalım. İlk yılların acemiliğini çoktan üzerlerinden attılar. Abuk subuk konuşan sunucular öylesine azaldı ki, ne yaparsa yapsın artık ayakta kalamıyorlar...
       İçi boş geyik muhabbetleri de azaldı. Dinleyiciye saygısız, program konuklarını rencide eden ukalalar da artık yok gibi...
       Radyolar sayesinde İstanbul trafiği de artık işkence olmaktan çıktı. Hatta bazen kendinizi programın temposuna, sıcaklığına, coşkusuna öylesine kaptırıyorsunuz ki, yolculuk hemen bitmesin istiyorsunuz...
       Radyoda illa da şu kanalı dinlerim diyenlerden değilim. O andaki havama göre sürekli gezindiğim kanallardan hangisi ilgimi çekerse onda kalıyorum. Sıkıldı mı biliyorum ki, fazlasıyla alternatif var.
       Sabah saatleri, haber ağırlıklı kanallar tercihim. Tekrara düştüklerinde ya

Yazının Devamı