Olacağı buydu

3 Şubat 2000


       YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün inadı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın duyarsızlığı yüzünden meslek liselerinden sonra, fen liseleri de kan kaybediyor.
       Üniversiteye girişte, geçen yıl gerçekleştirilen değişiklik yüzünden pek çok meslek lisesi, kapısına kilit vurulacak noktaya gelmişti. Şimdi aynı tehlike fen liselerinde yaşanıyor. Okulların çoğunda nakiler nedeniyle öğrenci sayısı yarı yarıya düştü. Okul müdürleri ve veliler, başta Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK olmak üzere ulaşabildikleri her makamdan bu yanlışın düzeltilmesini istiyorlar. Ama şu ana kadar olumlu bir cevap alabilmiş değiller...
       Bursa AOS Fen Lisesi'nin YÖK'e sunduğu rapor öğrencilerin neden başka okullara kaçtığını çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. İşte iki farklı lisenin öğrencileri ve aldıkları puanlar:
      Mehmet Kılıç, Bursa AOS Fen Lisesi mezunu. Diploma notu 4.15, okul diploma ortalaması 4.67, okul ÖSS ortalaması 175, Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı da 59.784.
      Hüseyin Yalt ise, Süleyman Çelebi

Yazının Devamı

Yine KPDS

2 Şubat 2000


       KPDS yani Kamu Personeli Yabancı Dil Sınavı, akademik yaşamda olduğu kadar bürokrasi için de çok önemli. KPDS'de 70 barajını aşamayanın normal koşullarda daire başkanı, genel müdür olması çok zor. Dil tazminatından yararlanabilmek için de en az 70 almak gerekiyor...
       İşin içine makam ve akademik unvanın yanı sıra para da girince kafalar daha da karışıyor. Hocalar, devletin öğretim üyelerine üç kuruş daha fazla para vermemek için soruları zorlaştırdığı kanısında. Bu nedenle KPDS ile Doçentlik Yabancı Dil Sınavı'nın birbirinden ayrı yapılmasını istiyorlar...
       Üzerinde durmaya değer konulardan biri de bilim dili olarak Fransızca ve Almancanın olduğu gibi Türkçenin de tamamen göz ardı edilerek İngilizcenin tek geçerli dil haline getirilmesi. Vakıf üniversiteleri ile gözde devlet üniversitelerinin tamamında öğretim dili İngilizce. Dolayısıyla bu üniversitelerde üretilen tüm bilimsel çalışmalar, örneğin doktora, doçentlik ve profesörlük tezleriyle, gerçekleştirilen araştırmaların tüm dökümleri İngilizce olarak yayınlanıyor. Bu yüzden de İngilizce bilmeyen birinin bu

Yazının Devamı

KPDS

1 Şubat 2000


       Özel üniversitelerin yaygınlaşmasından sonra akademik kadro sıkıntısı had safhaya çıktı. Gazetelerde hemen her gün çarşaf çarşaf öğretim elamanı aranıyor ilanı var. Buna karşın hocalığa, bilim adamlığına ilgi gösteren yok. Farklı nedenlerle kendilerini akademik hayatın içinde bulanlar ise bu işe bulaştıklarına bin pişmanlar...
       Doktor ve doçent adaylarını canlarından bezdiren engellerin başında Kamu Personeli Dil Sınavı (KPDS) geliyor. Eskiden KPDS'yi aşamayan doçent olamıyordu. Şimdi de doktor. Akademik hayatta profesörlüğe giden yolda yabancı dil elbette olmazsa olmaz kurallardan biri olmalıdır. Ama bugünkü şekliyle mi, işte o tartışılır...
       KPDS'nin içeriğinin değiştirilmesi ya da benzeri başka bir yabancı dil sınavı, öteden beri hep gündemde, ancak düne kadar ortaya konmuş somut bir çalışma yok.
       YÖK bu konuda suskunluğunu sürdürürken, genç öğretim üyeleri patlama noktasına geldi. Tıpta Uzmanlık Sınavı TUS'u aşamayan pratisyen doktorlar gibi pek çoğu zor günler geçiriyor. İçlerinde "intihar" noktasına

Yazının Devamı

Eğitimin gücü

31 Ocak 2000


       ABD Başkanı "Bill Clinton" Kongre önünde yaptığı son büyük konuşmada daha öncekilerde olduğu gibi yine eğitime önemli bir yer ayırdı. Başkanlık yarışındaki en büyük kozlarından biri eğitimdi. Sadece anne babalara değil çocuklarına da daha iyi bir eğitim ve daha iyi bir gelecek vaat ediyordu. Kazandı, başkan oldu. Hem de iki kez. Sınırlama olmasa belki de üçüncü kez kazanacak. Onu böylesine başarılı kılan sadece karizmatik kişiliği mi? Kesinlikle hayır!
       Orta halli bir Amerikan ailesinden geldiği için eğitimin gücünü çok iyi biliyor. Eğitim onun hayatına yön veren en önemli güç oldu. Başkaları için de öyle olsun istiyor. İşte "daha sağlıklı, daha iyi eğitilmiş, daha eşitlikçi, daha güvenli, yoksulluğu, ırkçılığı, cinsiyetçiliği aşmış; yaşlıları ve özürlüleri ile dayanışma içinde bir toplum" hayali içindeki Amerikan Başkanı'nın eğitime yönelik söyledikleri:
      "Her şeyden önce eğitimde her çocuğun öğrenme hakkı ve yeteneğine sahip olduğu inancını temel alan 21'inci yüzyıl devrimine ihtiyacımız var. Okullarımızdan her zamankinden daha fazla şey beklediğimize göre,

Yazının Devamı

Yine okumak!

27 Ocak 2000


      Niye okumuyoruz konusuna duyarlılık gösteren okurlarımızın sayısı çığ gibi büyüyor. Aynı şekilde nasıl okuyan bir toplum oluruz şeklinde öneri gönderenlerin sayısı da her geçen gün artıyor. Umarız bu heyecan bütün yurda dalga dalga yayılır ve en kısa zamanda okuyan bir toplum oluruz.
       Okumayı sevdirme ve yaygınlaştırma konusunda gelen öneriler arasında en yoğun olanı, okullara eskiden olduğu gibi "okuma dersi"nin konulması. Orta yaşın üzerindeki tüm okurlarımız, kendi öğrencilik dönemlerinde okuma derslerinin, okuma saatlerinin bulunduğunu ve okumaya o yıllarda alıştıklarını dile getiriyor.
       Gelen önerilerden en ilginci ise ders kitaplarıyla birlikte promosyon olarak şiir, hikaye, roman, araştırma dizileri, klasikler, ansiklopedi verilmesi. Yılda 100 milyonu aşkın ders kitabı satıldığı göz önüne alındığında, bu promosyon hem öğrencilere okumayı sevdirecek, hem de sektörü geliştirecek. Bu çerçevede açılacak yarışmaların yazın hayatımıza fazlasıyla yeni eserler kazandıracağına da ayrıca dikkat çekiliyor...
       Dikkate değer

Yazının Devamı

TV = cinayet okulu

26 Ocak 2000


       Türkiye günlerdir Hizbullah vahşetini konuşuyor. Öldürme yöntemleri ve ortaya çıkan görüntüler iğrenç. Psikologlar, ruh sağlığını bozacağı gerekçesiyle ana haber bültenlerinin yayımlandığı saatlerde çocukların ekrandan uzak tutulmasını istiyorlar. Haksız da sayılmazlar. Tüyler ürpertici görüntüler, yetişkinlerin bile yüreğini ağzına getiriyor...
       Yazılı ve görsel basında günlerdir vahşetin geldiği boyut tartışılıyor. İnsanlar nasıl böylesine vahşileşebilir, nasıl böylesine gözünü kırpmadan cinayet işleyebilir diyorlar...
       Belli ki, ne "çocuklara haber izletmeyin" diyen psikologlar, ne de vahşi cinayetler karşısında şok olan yorumcular, haberlerin dışında televizyon izlemiyor. Eğer izlemiş olsalardı cinayetin, vahşetin, çirkefliğin, çirkinliğin her türlüsüne alışık olurlardı...
       Kablolu, kablosuz, şifreli, ulusal, yerel derken her evden en az 50 farklı televizyon kanalına ulaşmak mümkün. Günde ortalama 70, 80 film, 50'ye yakın da çizgi film yayımlanıyor. Tamamı olmasa da en az üçte ikisi şiddetin, vahşetin en dik

Yazının Devamı

Yine gençler!!!

25 Ocak 2000


       Para gibi vahşetin de dini imanı olmadığını bir kez daha gördük. Hem de çok acı bir şekilde. Yakalananlara bakıyoruz hemen hemen hepsi genç. PKK'lılar da öyleydi. Aşırı sağ ve sol örgüt temsilcileri de... Satanistler de gençti, tarikat çirkefine bulaşanlar da... Sokak çetelerini kuranlardan, sahtekarlıktan mahkeme kapılarını aşındıranlara kadar yine pek çok olayın altından hep gençler çıkıyor. Bu bir tesadüf mü? Gençler her türlü karanlık senaryoların baş aktörü haline bilinçli olarak mı getiriliyor, yoksa ilgisizlikten mi bu bataklığın içine düşüyorlar? Defalarca dikkat çektiğimiz bu konuyu, bir kez daha ele almakta yarar görüyoruz.
       Türkiye'de okuma çağında 25 milyon çocuk ve gencimiz var. Oysa bunlardan sadece 15 milyonu çeşitli eğitim olanaklarından yararlanıyor. Geriye kalan 10 milyonun en az yarısı tam anlamıyla bir boşluk içerisinde. Ne bir okulu, ne bir işi, ne de kendisiyle gurur duyan bir ailesi ve arkadaş çevresi var. Pek çoğu aç ve açıkta. Üstelik gururları kırılmış. Denize düşen yılana sarılır misali kendilerine kim sahip çıkarsa, onlara dört elle sarılıyorlar...
  &nb

Yazının Devamı

Puan hesabı

24 Ocak 2000


       Üniversite sınavı yaklaştıkça ince hesaplar hız kazandı. Binde bir puanın bile çok önemli olduğu ÖSS'de adaylar 3 - 5 puanlık avantaj için akla hayale gelmedik yöntemler uygulamaya hazırlanıyorlar.
       Üniversiteye girişte Ortaöğretim Başarı Puanı'nın ağırlığının yüzde 7'den yüzde 20'lere çıkartılması dikkatlerin bir anda liselere yönelmesine neden oldu. Adayların ÖSS'de ne kadar başarılı olursa olsun eğer okulunda iyi bir ortalaması yoksa hüsrana uğraması, gerçekleştirilen manipülasyonların ana gerekçesi olarak gösteriliyor.
       Bize ulaşan ilk sinyaller bu hafta sonu başlayacak yarı yıl tatilinde başta fen liseleri olmak üzere başarı grafiği yüksek okullardan vasat okullara önemli kaçışların olacağı yönünde. Pek çok öğrenci daha şimdiden kendilerini kabul edecek okul arayışı içinde.
       YÖK Başkanı Gürüz'ün dayatması ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın olaya seyirci kalması nedeniyle yeni sınav sistemi bu yıl da çok büyük haksızlıklara neden olacak.
       Dayatmacı sisteme göre, Türkiye

Yazının Devamı