Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üniversiteye giriş sistemi, hiç zaman geçirilmeden, mutlaka sil baştan yeniden ele alınmalıdır.
Mevcut sistemi, öyle, politikacıların iddia ettiği gibi, birkaç yıl içerisinde değiştirmek mümkün değildir. Ama bugünden karar verilirse örneğin 2000 yılında, daha akılcı, daha adilane yeni bir üniversiteye giriş sistemi uygulamaya konulabilir.
Hastalığı tedavi için önce teşhis etmek gerekir. Bu konuda da öncelikle sistemin aksayan yönlerinin ne olduğunu saptamak zorundayız.
* Mevcut ÖSYM sistemi, güvenilir ve ayırtedici olmasına karşın, adil değildir. Fen liselerinden, kolejlerden, süper liselerden mezun olanlarla, klasik liseler ve meslek liselerinden mezun olanları aynı sınava sokmak, aynı soruyu sormak, kaplumbağa ile tavşanı yarıştırmak gibidir...
* Lise düzeyinde yüzlerce ders okutulmasına karşın, ÖSS ve ÖYS'de sadece 8 - 10 dersten soru sorulmaktadır. Bu da belli bir kitleye avantaj sağlamaktan başka birşey değildir...
* Ortaöğretim ile yükseköğretim arasında kesinlikle bir koordinasyon söz konusu değildir. Yanlış sınav sistemi yüzünden liselerde okul içi eğitim bitme noktasına gelmiş, İmam hatipler ve meslek liseleri mesleğe değil, üniversiteye öğrenci hazırlayan kurumlar haline getirilmiştir...
* Okul içi başarının gözardı edilmesi ve anlamsız sınav yarışının pompalanması yüzünden, hat safhada kaynak sıkıntısı yaşanılırken, dersane ve özel derslere akan trilyonlar havaya uçmaktadır. Ne fazladan bir tek öğrenci üniversiteye girebilmekte, ne de yeni bir öğretim kurumu açılmaktadır.
* Yanlış yapılanma, statü kargaşası ve askerlik problemi nedeniyle, Türkiye'nin en fazla ihtiyaç duyduğu meslek yüksek okulları, tıkanma noktasına getirildi...
* Yükseköğretimde son 40 yıldır yeniden bir yapılanmaya gidilmemesi nedeniyle meslek çeşitliliği çok sınırlı kaldı. Bu yüzden de her yıl yüzbinlerce genç, ya hiç istemediği bölümlerde okumak zorunda kalıyor ya da diplomalı işsizler ordusuna katılıyor...
* Finansman ve öğretim üyesi sorunu azalacağına çoğalıyor. Paralı öğretim de dahil yeni çözüm yolları aranacağına "şişirilmiş açıköğretim" kontenjanları gibi sistemi zaafa uğratacak kolay çözüm yolları aranıyor ki,bu da hayal kırıklığından öte hiçbir işe yaramıyor...
Aslında sorunları çok daha fazla arttırabilir ve yeni örnekler ortaya koyabiliriz. Ama Türkiye, bu konuda artık sorunları tespit noktasından biradım daha ileri gidip uygulanabilir çözümler yaratma noktasına gelmelidir. Neler yapılabileceğini de ileriki yazılarımızda yine ayrıntılı bir şekilde ortaya koyacağız...Biz koyacağız ama kim uygulayacak bunun takdirini de sizlere bırakıyoruz.