Takvimler yani insanlık tarihi, kaç bin yıl öncesine kadar gidiyor bilmiyoruz.
Dünya tarihini sil baştan yeniden yazdıracağı iddia edilen, dünyanın en eski mabedi Göbekli- tepe’nin 15 bin yıllık bir geçmişi olduğu söyleniyor. Peki ya öncesi?..
Son 20 yıla tanıklık eden kuşağın herkese nasip olmayacak bir özelliği var. Yeni bir bin yıla girmenin coşkusunu yaşadık. 20 yıl öncesini hatırlayın!...
2000 yılını ne kadar da çok beklemiştik. Hazırlıkları yıllar öncesinden başlamıştı. Adına milenyum dendi. Milenyum çocuğu, milenyum modası, milenyum kampanyaları için adeta yarış yapıldı. 2000’e giriş muhteşem oldu. Dünyanın dört bir yanındaki kutlamalar öncekilerden çok farklıydı. Sanki her şey çok farklı olacaktı.
Sadece yeni bir yıla değil, yeni bir yüzyıla, yeni bir bin yıla giriyorduk. Heyecanı büyüktü.
20 yıl geçti geçti. Ne uçan arabalar geldi ne sanal kıyamet koptu, ne de Noel Baba öncekilerden farklı hediyeler getirdi.
Sosyal medya patladı, o kadar. Hemen hepimiz akıllı telefonların esiri olduk çıktık!
Yazılı ve görsel basında, Türkiye’de ve dünyada yılın olayları değerlendirmesi yine uzun uzadıya yapılıyor. Ortaya çıkan tablo öncekilerden hiç farklı değil. Oh be nihayet bitti dediğimiz geçen yüzyıl, geçen bin yıl ile yeni bin yılın ilk 20 yılı arasında çok da büyük farklılıklar yok! Şimdi, bütün umutlar 20, 20’de yani 2020’de. Bakalım o ne kadar beklentilerimizi karşılayacak?
Sorunların çözüldüğü bir yıl mı olacak, yoksa yeni sürpriz sorunların yaşandığı bir yıl mı? Yaşayıp göreceğiz...
Temenni ile yaşananlar neden hiç örtüşmüyor?
Yeni yıl mesajları öylesine güzel temennilerle dolu ki okudukça mutlu oluyoruz. Ama sosyal medyaya göz attığınızda, bambaşka bir dünyayla karşılaşı yorsunuz.
Eskiden, siz her şeyi abartıyorsunuz diyerek, gazetelere kızılırdı, şimdi aynı eleştiri sosyal medyaya yapılıyor.
Gazeteler mi pembe, sosyal medya mı gri ötesi, o konuda bile artık ortak noktayı bulmak mümkün değil!
Yeni yıl dileklerine, isterseniz önce çuvaldızı kendimize batırarak başlayalım. Medya olarak, giderek kirlenen bir dünyada bizlere çok daha önemli görevler düştüğünün farkındayız. Önem verilen değerlerin alaşağı edildiği, iyilerin kötüyü değil, kötülerin iyiyi kovduğu bir dönemeçteyiz. Her ne kadar hep çalışan kazanır denilse de, tam aksine şahit olduğumuz günler yaşıyoruz.
“2000 yılı kırgınlıkların belki de en yoğun yaşandığı bir yıl oldu” diye yazmışım, aradan onca yıl geçti. Değişen hiçbir şey yok!
Gelin 2020’yi dostluk yılı ilan edelim. Sevgi, saygı, liyakat, paylaşım, hoşgörü, en önemli referanslarımız olsun!
En azından bir deneyelim.
Tamam, haklı kavgalarınız için haklarınız saklı kalsın. Ama kavgadan önce, bir kez olsun dostluğu deneyelim. Bakarsanız olur, bakarsınız maya tutar. Hepimizin istediği de zaten güçlü ve mutlu bir Türkiye değil mi?..
İlle de eğitim!
Dünden bugüne olduğu gibi, bundan sonra da ille de eğitim demeye devam edeceğiz. Çünkü tüm sorunların kökeninde eğitimsizlik yatıyor!..
İyi bir eğitimin önemi her geçen gün artıyor, bu kesin. Anne babalar da, gençler de, devleti yönetenler de, artık daha iyi eğitimden yana.
Son yıllarda sayısal anlamda çok önemli ilerlemeler kaydettik ama hepsi o kadar! Yeni yıl, 2020, umarız, kaliteyle, liyakatle, planlamayla, istihdamla taçlandırılır!..
Özetin özeti: 2020’nin herkese ama herkese başarı, mutluluk, sağlık, esenlik getirmesi dileğiyle...