Bu yıl içerisinde, ayda birkaç günümü, okul ziyaretlerine ayırdım. Mümkün olduğunca farklı statüdeki okullara gidip, ordaki havayı sizlere aktarmaya çalışacağım.
Zaten bu yönde hayli istek de var. Böylece, hem yoğun iş ortamından kurtulmuş olacağım, hem öğrenci ve öğretmenlerimizle çok daha yakın bir diyaloğa gireceğim, hem de haklı da olsam, hiç sevmediğim mazeret üretmekten kurutulacağım.
Bu yılın ilk ziyaretini, Türkiye'nin en büyük okullar zincirine sahip İstanbul Eğitim ve Kültür Vakfı (İSTEK) okullarına yaptım.
Vakıf Başkanı İstanbul eski Belediye Başkanı Bedrettin Dalan. Temel amaçları Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda kendi kendine yeten, sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerinde ayakta kalmayı başarabilen gençler yetiştirmek.
Dalan ve İSTEK Vakfı, şu günlerde yeni bir üniversite kurmanın heyacanını yaşıyor. Yeditepe Üniversitesi, derslere başlayalı henüz birkaç ay oldu ama, belli ki Dalan'ı çok yormuş. "Belediye başkanıyken, Haliç'i yıkarken bile bu kadar zorlanmadım. Ama değdi. Üniversite bambaşka bir şey" diyor.
İSTEK okullar zincirinin ilk okulu olan Semiha Şakir Lisesi açıldığında, eğitim sektöründe büyük bir sükse yapmıştı. Adete herkes çocuğunu oraya vermek için yarıştı. Daha sonra, diğer okulları açıldı. Başlangıçta onlar da büyük ilgi gördü. Ama önce Dalan'ın sağ kolu Atanur Oğuz'un ölmesi, ardından da yönetim problemleri nedeniyle uzunca süren bir duraklama dönemi yaşandı. Son bir iki yıldır, yeniden bir kıpırdanma var.
Önceki gün gördüğüm Dalan ve okul yöneticileri, sanki, üniversiteyle birlikte yeni bir moral dopingi yapmışlar. Kıpır kıpırlar. Saatlerce okullarını gezdirdiler. Altyapıları mükemmel. 25, 30 kişilik sınıflar, laboratuvarlar, spor ve tiyatro salonları, kantinler, diskotekleri, yazlık, kışlık bahçeleri, kütüphaneleri... Ne ararsanız var. Öğretmenlere de bu yıl yüzde 120 zam yapmışlar. Onlar da hayatından memnun görünüyor.
Yaptıkları iyi işlerden biri de akşam yapılan lisansüstü eğitim. MBI programına katılan öğrencilerle sohbet ettik, derslerine katıldık. Boğaziçi, ODTÜ, Marmara, İstanbul gibi iyi üniversitelerden mezun olup iş hayatına atılan gençlerden oluşuyordu. Gündüz iş, gece eğitim. Bu işi sevmişler. Yeni olmanın sorunlarını aşıp, bir an önce iddialı konuma gelmek istiyorlar.
Yeditepe ve yeni açılan diğer özel üniversiteler, bilindiği gibi bu yıl, merkezi yerleştirmeden sonra, ek kontenjanla öğrenci aldı. Ve, puanlar bir hayli düşüktü. Dalan'a, sağlığını 380, 390 puanla tıbba giren kendi mezunlarına teslim edip, etmeyeceğini sordum. Ne kadar samimiydi bilmiyorum ama "kesinlikle evet" dedi. Tıp eğitiminde, bütün kaynaklar tarafından dünyanını bir numaralı üniversitesi olarak gösterilen Harvard ile anlaşmışlar. Ayrıca Almanya'da tam teşekküllü bir hastane almışlar. Yakında temelini atacakları 800 yataklı hastane ve tıp fakültesi konusunda da bir hayli iddialılar.
Dalan, oldum olası hep iddialı. Söylediklerinin yarısını bile başarsa, Türkiye çok önemli yeni öğretim kurumları kazanır. Türkiye kazanır diyorum. Çünkü: İSTEK okulları, tarikat okulları gibi, cemaate değil, Türkiye'ye adam yetiştiriyor. Merkezden kontrol edilen müridler değil, "benim" diyen gençler kazandırıyor. Böylesi bir ortamda, bence bu çok ama çok önemli!..