Özel öğretim kurumları ile bazı vakıf üniversitelerinde öğrenim ücretleri hâlâ dolar’a endeksli. Her ne kadar pek çoğu, doların inişte olduğu dönemde TL’ye geçse de hâlâ çok sayıda öğretim kurumunda dolar üzerinden işlem yapılıyor.
Bu konuda her dönemde şikâyet oldu. Ama maalesef hiç ciddiye alan olmadı. Gelinen noktayı görme açısından isterseniz önce şu satırlara bir göz atalım:
“Çocuğu özel üniversitede okuyan bir veliyim. İnanın zengin olduğumuz için değil, sadece evladımız istediği bir mesleğe kavuşsun diye her türlü fedakârlığa katlanarak özel üniversiteye kaydettirdik.
Küresel ekonomik kriz bütün dünyayı vurduğu gibi, Türkiye’yi ve biz velileri de vurdu. Benim çocuğum, U. Üniversitesi’ne bu yıl kayıt yaptırdı. Dolar, o zaman, 1.19 TL civarındaydı. Şimdi 1.65 TL. Bu da yüzde 38 zam demektir. Bazı üniversiteler ücretlerini dolar üzerinden belli bir değerde sabitledi. Örneğin A. Üniversitesi, doları 1.30 TL’de sabitledi. İnternet sitesinde aynen söyle yazıyor:
T.C. Merkez Bankası, ABD dolar döviz alış kurunun 1.30 TL’yi aşması durumunda 2008 ÖSYS ile üniversiteye yerleştirilen ve kaydolan öğrenciler 2008/2009 öğretim yılı için dolar kuru en fazla 1.30 TL esas alınarak öğretim ücreti ödeyecektir.
Fakat U. Üniversitesi öğrencileri imza toplayıp ilgili mercilere ulaştırmasına rağmen seslerini yönetime duyuramadılar. Bizim üniversitede yıllık ücret, dolar olarak aynen devam ediyor. Bu durum veliye yüzde 38 zam olarak yansımış durumda. Sadece, yüzde 60 ikinci yarıyıl başında, yüzde 40’ı da nisan ayında olmak üzere iki taksit yapıldı. Ben bir veli olarak bu yükün altında zorlanacağım. Ama umudumuzu korumak istiyoruz. Öğrenciler de tedirgin ancak seslerini okul yönetimine yeterince duyuramadılar. Bizim sizden isteğimiz bize tercüman olmanız, U. Üniversitesi yöneticilerine ve YÖK’e öğrenci ve velilerin bu mağduriyetini duyurmanız. Umutla bekliyoruz...”
Veliler bu konuda çok haklı. Çünkü önlerini göremiyorlar. Eskiden bazı kolejler, öğrencinin okula kaydolduğu andaki döviz kuru ne ise mezun oluncaya kadar o kuru sabitliyordu. Sonra onlar da vazgeçti. Çünkü rakipleri hem serbest döviz kurunu uyguluyor hem de dövizli ücretlere, döviz cinsinden zam yapıyordu. Gık çıkaran ya da denetleyen olmadığı için de, sabit kur sistemini uygulayan okullar mağdur duruma düşüyordu. Tıpkı şimdi olduğu gibi...
Ulusalcı Milli Eğitim Bakanlığı, nasıl ki anadolu liselerinde yabancı dille eğitim olmaz diye Türkçe eğitime dönüş yaptıysa, anaokulundan üniversiteye kadar tüm öğretim kurumlarında da TL’ye geçme zorunluluğu getirmelidir. Başka türlü bu işin içinden çıkılmaz.
Denklik sorunu
Yükseköğretimdeki ciddi problemlerden biri de denklik konusu. Yurtdışı üniversitelerden alınan diplomalardan önemli bir kısmı ya tanınmıyor da denklik alınması yıllarca sürüyordu. Çünkü içlerinde çok uyduruk üniversitelerden alınan diplomalar da vardı. Hatta bazı dönemlerde yurtdışına gitmeye gerek bile kalmıyordu. Parayı gönderiyordunuz, diplomanız geliyordu.
Türkiye’de ÖSS barajını bile geçemeyenlerden, birkaç yıl sonra, tıp, mühendislik öğrencisi olarak yatay geçişle gelenler çok oldu. Tıpkı, Türkiye’de bir ömür törpüsü haline gelen Tıpta Uzmanlık Sınavı TUS’la, hiç uğraşmadan, yurtdışında uzman olup gelenler gibi...
Diploma ticareti iyice artınca eski YÖK yönetimleri çok ciddi önlemler aldı. ÖSYM üzerinden öğrenci gönderildi. Dönüşlerinde, özellikle sağlığı ilgilendiren alanlarda sınav zorunluluğu getirildi. Bu da gerçek anlamda yurtdışı öğrenimi gören birçok öğrenciyi mağdur etti. Çünkü kazanan yok gibiydi. Yeni YÖK yönetiminin el attığı, kangren olmuş sorunlardan biri de buydu. Ama görünen o ki onlar da bu sorunun içinde boğulup gittiler. Çünkü şaibeden korkuyorlar. Yoğurdu üfleyerek yiyorlar. Haksız da sayılmazlar. Bir iki sahtekârlık olayı tüm YÖK’ü töhmet altında bırakabilir.
Özetin özeti: Devleti yönetenlere ufacık gibi görünen sorunlar, aileleri, özellikle de gençleri derinden etkiliyor. Ama bu kimin umurunda!..