Fatih Üniversitesi fokur fokur kaynıyor. Öğrenciler, veliler, öğretim üyeleri hepsi tedirgin. Ortada bir yanlış anlama var, düzeltilsin diye samimi bir gayret içerisindeler. Araya başkaları girmese olay muhtemelen farklı bir şekilde gelişecek. Ama üniversitenin mütevelli heyeti üyesi Ali Coşkun TBMM'de kalkıyor Türkiye Cumhuriyeti'nin Milli Eğitim Bakanı'na karşı şerefsiz diye başlayan ithamlarda bulunuyor. Olmaz böyle şey. Bu yakışıksız davranışlar, öğrencilerin samimi gayretlerini sabote etmekten başka bir şey değil...
Defalarca yazdım. Yazmaya da devam edeceğim. Üniversite kapatmak kimseye onur kazandırmaz. Türkiye'de hiç kimsenin de eğer art niyeti yoksa durduk yerde üniversite kapatmaya sevdalı olduğunu sanmıyorum. YÖK'te 21 üye var. Hepsi de Cumhurbaşkanı'nın, hükümetin, üniversitelerin, Genel Kurmay'ın atadığı üyeler. Yani herhangi birileri değiller. Fatih'le ilgili bir yıllık öğrenci alınmaması kararı oy birliği ile alındı. Buna rağmen ortada bir hata varsa, mahkemeye gidilir düzeltilir. Yok eğer YÖK haklıysa, kurucuları oturup üniversiteye çekidüzen verir...
Böyle bir ortamda her şeyin soğukkanlılıkla değerlendirilmesi gerekirken sürekli provoke ediliyor. Çünkü eğitim, üniversite, öğrenciler hiç kimsenin umurunda değil. Her zamanki gibi başka hesaplar söz konusu...
Bazı YÖK üyeleri bile oylamada herkesle birlikte oy kullanıp, dışarıya çıktığında karar politiktir diye demeç verdi. İnsana sormazlar mı? Peki neden dışarıda söylediklerini içeride söylemedin? Madem karşıydın neden karara onay vereceğine şerh koydurmadın?..
Bu ülkede çok hatalar yapıldı. Hem de kocaman kocaman. Meclis de kapatıldı, partiler de. Hem de defalarca. Bu yanlışlar kadar, o yanlışların yapılmasına zemin hazırlayanların da hiç kabahati yok mu?..
Fatih krizi, farklı ortamlarda değil akademik ortamlarda tartışılmalı ve ülke için öğrenciler için en hayırlı olanı bulunmalıdır. Daha fazla kaşınmasının hiç kimseye yararı yoktur...
YÖK Başkanı Gürüz, her zaman olduğu gibi ortalığı karıştırdı ve yurtdışına gitti. Burada kopan fırtınalar umurunda değil. Bugüne kadar çoktan görevden alınmalıydı. Alınmadı. Bundan sonraki bir operasyon, kafaları daha da karıştıracaktır. Siyasilere gelince; ancak laf üretiyorlar. Oysa yıllardır ağızlarında sakıza dönüşen YÖK yasasını bir an önce çağdaşlaştırsalar çok daha iyi ederler. Baksanıza Ulusal Program'a, tuvalet kağıdına kadar her şey girdi ama nedense YÖK yok!..
İçinde bulunduğumuz çağa bilgi çağı deniyor. Peki biz bu çağın neresindeyiz? Yukarıdaki tartışmalara bakılırsa pek yakınında olmadığımız kesin. Ama insanın yüreğini ferahlatacak gelişmeler de yok değil. 37. Kütüphane Haftası 26 Mart / 1 Nisan tarihleri arasında Ankara'da Milli Kütüphane'de kutlanıyor. Bir avuç kütüphaneci, bilim adamı, arşivci Türkiye'nin bilgi çağını yakalaması için olağanüstü gayret sarf ediyor. Bakalım ne kadar ilgi ve destek görecekler!..