Ülkeyi yönetenlere ne kadar güven duyulduğunu, her ne kadar önemli ipuçları olsa da kesin olarak bilmiyoruz. Önümüzdeki ilk seçimde sonucu hep birlikte göreceğiz...
Siyasetçilere duyulan güven, yaptıkları icraata göre azalır, çoğalır. Bir seçimde kazanan diğerinde kaybeder. Ama bürokrasi için, mevcut sistem için durum aynı değil. Etkileri daha kalıcı. Yok olan güvenin yeniden yeşermesi çok zaman alır.
Her dört kişiden birinin öğrenci, ikisinin de veli olduğu bir ülkede geleceğin mimarları olarak gördüğümüz öğretmenler, eğer hemen her konuda umutlarını, güvenlerini yitirmişlerse, gelecekte yaşayacağımız kriz, bugün yaşadığımız ekonomik felaketten çok derin boyutlar kazanabilir!..
Ulusal Eğitimciler Sendikası'nın Ankara'da yaptığı araştırma çok çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. İşte insanı ürküten verilerden bazıları:
* Öğretmenlerin yüzde 98'i kendini yönetenlerin yeniliklere kapalı, tutucu, sabit fikirli ve donanımsız olduğunu düşünüyor.
* Yüzde 73'ü kendisini yönetenlere güvenmiyor.
* Yüzde 81'i kişilik ve davranışlar bakımından kendisini yetersiz buluyor. Yüzde 82'si de başta kendisi olmak üzere öğretmenleri başarılı bulmuyor.
* Eğitim sistemindeki sorunların zamanla çözüleceğine inanların oranı sadece yüzde 20.
* Okul müdürü, milli eğitim müdürü ve bakanlık bürokratları gibi üst düzey yöneticilerin entelektüel birikimlerini yeterli bulan ve onlara güvenlerin oranı sadece ve sadece yüzde 2.
* Güvensizliğin temelinde ne var sorusuna verilen yanıtlar da bir o kadar ilginç: a) Yöneticiler yeterince politize olmuş durumdalar (% 35), b)Yöneticiler oldukça yanlı (% 23), c)Yöneticiler sorunlara kulaklarını tıkıyor ve çözüm üretmiyor. Yeteneksizler (% 42).
Öğrenci ve velilerle yapılan anketlerde de, öğretmene duyulan güven, onların yöneticilerine karşı duydukları güvenden daha fazla değil. Anlayacağınız ülke nüfusunun dörte üçünü oluşturan eğitim sektöründe tam bir güvensizlik hakim. Kısa sürede olumluya dönüşmesi de olanaksız gözüküyor...
Politikacıya duyulan güven o kadar önemli değil. Her ne kadar bu misyonu, kendileri için ömür boyu hak olarak görseler de, biri gider öbürü gelir. Ama eğitime, gençliğe, ülkeye yön veren geleceğin mimarları için durum aynı mı? Onlar biterse, ülke de biter. Bir söz var: Bir ülkeyi çökertmek istiyorsanız önce eğitimden başlayın diye. Galiba elbirliği ile onu başarmak üzereyiz...
Özetin özeti: Eğitimdeki kriz, kesinlikle ekonomidekinden çok daha önemli. Alırsınız bir yerlerden kredi, ekonomiyi düzeltirsiniz. Ama eğitim öyle mi!..