AKP, iktidara “daha fazla özgürlük“ sloganıyla geldi. “Bireylerin özgürlüklerini sınırlayan oldubittilere karşı dur diyeceğiz” sözü verdi. Diğer alanlarda ne yaptıkları uzun uzadıya tartışılır. O ayrı bir konu. Ama öğretim üyeleri için getirilen “Sivil toplum örgütlerine üye olmadan önce izin alın“ kararı tam anlamıyla bir gözdağı.
YÖK bu konuda üniversite rektörlerine diyor ki: “Çeşitli kamu kuruluşlarının veya meslek kuruluşlarının yönetim veya denetim organlarında görev yapmak üzere ilgili kurum hükümleri uyarınca görev alan üniversite öğretim elemanlarının bu görevi yerine getirebilmeleri ancak YÖK kanununun 38. maddesi kapsamında görevlendirmeleriyle mümkün olacaktır. Aksi takdirde, 2547 sayılı YÖK kanununun 36. maddesi çerçevesinde görev yapan öğretim elemanlarının söz konusu kuruluşlarda görev yapmaları mümkün olmayacaktır.”
YÖK Başkan Vekili İzzet Özgenç imzasıyla gönderilen bu yazı ne anlama geliyor? İşte meali:
“Ey rektörler, hocalarınıza sahip çıkın! Bizi ya da iktidarı eleştiren kurumlara veya sivil toplum örgütlerine gidip de başımızı ağrıtmasınlar. YÖK’ün ya da iktidarın başı ağrırsa, sizin de başınız ağrır. Haberiniz ola.”
YÖK kanununun söz konusu 38’inci maddesi aktif görevlendirmeleri esas alıyor. Örneğin, kuruma gidip aktif olarak orada çalışmayı esas alıyor. Örneğin bazı hocalar bu kapsamda yıllarca TRT Genel Müdürlüğü ve benzeri görevlerde bulundu. Ama üyelik için böyle bir şey söz konusu değil. Örneğin, gidip Kanarya Sevenler Derneği’ne üye olacaksınız ve ardından da ayda yılda bir toplanan yönetim kuruluna gireceksiniz, bunun içinde mi izin gerekecek?
Amaç elbette ki “eleştiren” kurumlara gidecek öğretim üyelerine zorluk çıkarmak. Ama bu ne kadar yasal, o çok tartışılır. Çünkü Anayasa gereği, öğretim üyeleri siyasi partilere üye olurken bile izin almak zorunda değil.
Peki, eskiden nasıl oluyordu? Yani AKP YÖK’ünden önce? Kemal Gürüz’e sordum. “İşgüzarlık“dedi ve kendi dönemlerinde böyle bir izin alma olayının söz konusu olmadığını söyledi.
Aslında uygulamayı görmeden söylenecek her söz, insanları farklı noktalara götürebilir. İşte bu yüzden en iyisi galiba beklemek!..
İletişim liseleri
Milli Eğitim Bakanlığı pek çok meslek lisesi gibi, İletişim Meslek Liseleri’ni yok ediyor. Artık bu isimde liseler olmayacak. Anadolu İletişim Meslek Liseleri ve İletişim Meslek Liseleri’nin tabelaları indirilerek, yerine Ticaret Meslek Lisesi tabelası asılacakmış. Eğitim, öğretim aynen devam edecek ama adı değişecekmiş. Niyesini ise şöyle açıklıyorlar:
* Eğitim ekonomisinin gereği olarak az kaynak kullanılarak çok yarar sağlamak. (Sanki fabrika işletiyorlar.)
* Tek yönetim çok program ikilisini geliştirip yaygınlaştırmak. (O zaman, onca bakanlığa da gerek yok. İsviçre’de sadece 7 bakanlık var.)
* Eğitim-öğretim ve bununla ilgili hizmetlerde etkinlik ve verimlilik sağlamak. (Tam tersi olursa hiç şaşırmayın.)
* Eğitimin işlevselliğini artırarak kalitesini yükseltmek. (Demek ki bugüne kadar yapılanlar hep yanlışmış!)
* Tanıtmayı, anlamayı ve anlatmayı kolaylaştırmak. (Sizce de inandırıcı mı? İletişim’in kapısında Ticaret levhası, ne anlaşılır ama!)
* AB ülkelerinin eğitim sistemlerine uyum sağlamak (Nerede böyle bir uygulama varmış?)
Anlayacağınız, nereye el atsanız, lime lime dökülüyor. İcraat yok. İşlem var. Olan da bozuluyor!..
Gazze’ye Genç Bakış
Gazze’de Filistinlilerin yaşadığı dram, dünden bugüne tüm boyutlarıyla bu gece Genç Bakış’ta ele alınacak. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde gerçekleşecek programda, kafaları kurcalayan pek çok soruya da cevap aranacak. Dünyanın sessizliği, Türkiye’nin duyarlılığı ve en önemlisi de asker gönderme konusu. SMS anket sorumuz da bu olacak: Türkiye Gazze’ye asker göndersin mi? Bakalım ne sonuç çıkacak?
Konuklarımız, bölgeyi yıllardır en yakından izleyen gazetecilerden biri olan Mithat Bereket, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Sedat Laçiner ve Ortadoğu’da, Avrupa’da çok uzun süre büyükelçilik yapan Uluç Özülker.
Özetin özeti: Uykusuz kalmaya değer...