Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SABAH gazetesinde ilginç bir yazı dizisi başladı. Saidi Nursi'den Fethullah Hoca'ya uzanan 70 yıllık nurculuk hareketi anlatılıyor. İlk izlenimler, sempati dolu. Belli ki, "70 yıldır açılmayan kapılar" boşuna açılmamış.
Dizinin ilk gün yazısını okuyucunca, kapatıldığını sandığımız medreselerin 60 yıldır Türkiye'nin dört bir yanında öğretimlerine devam ettiğini, hatta bakanlık bile yapan politikacıların bu medreselerdeki derslere katıldıklarını öğreniyoruz.
Hani Tevhid - i Tedrisat Kanunu vardı? Hani, eğitim tek elden ve Milli Eğitim kanalıyla yapılacaktı? Hani tüm tekke, zaviye ve medreseler kapatılmıştı? Demek ki, yıllarca kendi kendimizi kandırmışız.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da siyasilerin iki yüzlülüğü ortaya çıkıyor. Madem laik eğitim sistemine inanmıyordunuz, madem medreselerin, şeriat okullarının, kurslarının gerekliliğine inanıyordunuz neden yasal hale getir mediniz? Neden, herkesin ağzına bal sürdünüz?
Türkiye çok ilginç günler yaşıyor. Televizyonlar, tarikatların ipliğini pazara çıkaracağız diye adeta reklamlarını yapıyor. Laf cambazı din istismarcıları, o kanaldan, öbür kanala kaşarak, dini olduğu gibi, ratingci TV yöneticilerini de sonuna kadar kullanıyor.
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, dünkü yazısında çok önemli bir noktaya değiniyor. Televizyonlardaki tek kale maçının gerekçelerini arıyor.
"Can alıcı soruları, haydi gençler sormuyor. Mehmet Ali Birand gibi gazetecilik tecrübe ve yeteneğinden şüphe edilmeyecek isimler niye sormuyor" diyor ve ekliyor:
"İnsanların sadece bir yüzlerini ortaya çıkarmaya kalkarsanız, iki yüzlü insanlar hakkında eksik imaj vermiş olursunuz."
Evet, bugüne kadar pek çok insanın, pek çok hareketin hep tek yüzünü gördük. Yeni yeni ikinci yüzleri de ortaya çıkıyor. Nurculuk hareketinin de bence bu çerçevede ele alınması gerekir.
Elbette sadece eleştirmek için olmayan senaryolar yazmamak gerekir. Ama, olup biteni de objektif gazetecilik ölçüleriyle değerlendirmek gerekir. Yani Özkök'ün dediği gibi, böylesi bir ortamda, hiçbir gazeteci, televizyoncu kendisine, "Bu soruyu niye sormadın?" dedirttirmemelidir.
Hulusi Turgut, bu önemli çalışması sırasında, umarım Fethullah Gülen'e, Türkiye'deki mevcut eğitim sistemini beğenip beğenmediğini de sorar. Ayrıca, umarım, Ertuğrul Özkök gibi, bize de "aşağıdaki şu soruları niye sormadı?" dedirtmez.
* Tüm çağdaş eğitim kurumlarında kız - erkek karma eğitim yapılırken, neden sözkonusu tarikatın okullarında ayrı ayrı eğitim yapılıyor?
* Eğitime gönül verdiğine inandığımız Fethullah Hoca, Cumhuriyet dönemi okullarda ne kadar okudu? Okumadıysa neden?
* Mevcut öğretim kurumları beğenilmediği için mi, yeni bir okullar zinciri kuruldu?
* Bu cemaate mensup öğrencilerin diğer öğrencilerle ilişkileri nasıl? Ne kadar dışa dönükler.
* Cemaatin yayın organları, bir yandan türban mücadelesi verirken, neden uzun yıllar kapılarını kız öğrencilere kapalı tuttu?..
Aslında merak edilen daha pek çok soru var. Umarım, böylesi geniş kapsamlı bir araştırmadan sonra, kafaları takılı kalan bir soru kalmaz.