Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ülkede doğru giden neredeyse hiçbir şey yok. Peki kabahat kimin? Artık tıkanma noktasına gelen devletin mi, hükümetin mi, yoksa elbirliği ile hepimizin mi?
Okurlarımızdan Işık Pot, kabahat bütünüyle benim diyor ve gerekçelerini sıralıyor:
İyi bir eğitim aldım, sürekli çalıştım, sürekli vergi verdim, hiç yalan söylemedim, ülkemi soymadım, vergi kaçırmadım, rüşvet almadım, rüşvet vermedim ve hep iyi bir çocuk yetiştirmek için uğraştım durdum...
Sadece o mu bu görüşte? Kesinlikle hayır. Üzerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirip de hayal kırıklığına uğrayanların sayısı o kadar çok ki!
Herkes mağdur olsa ya da herkes fedakarlık etme konumunda olsa rahatsızlık bu denli olmayacak. Ama çalışan, düşünen, üreten, sorumluluklarını yerine getirenler hep kazık yerken, sırt üstü yatıp her seferinde dört ayak üzerine düşen rantiyeler yok mu, işte onlar toplumun moralini bozmaya yetiyor da artıyor...
Türkiye’nin şu anda Dünya Bankası ve IMF’nin sağlayacağı milyarlarca dolardan daha çok, "güven"e ihtiyacı var. Güvenin olmadığı bir ortamda değil 16, 116 milyar dolar da gelse Türkiye’nin düze çıkması imkansız.
Daha güvenilir bir ortam ve daha güvenilir kurum ve kişiler nasıl yaratabiliriz? Bir an önce oturup onu tartışmamız gerekir. Yoksa gerisi hikaye!..

Milli Eğitim Bakanı Bostancıoğlu ile YÖK Başkanı Gürüz’ün tarihe meslek liselerini katleden isimler olarak geçtiklerini dün yazmıştık. Ama eksik yazmışız. Fen / edebiyat fakültesi mezunlarından asıl bizi mahvettiler diye uyarı geldi. Haklılar, hem de çok haklılar...
Fen ve edebiyat fakülteleri, bugüne kadar öğretmen yetiştiren kurumlar olarak işlev gördü. Ama düne kadar yoldan geçeni öğretmen yapan MEB, bir anda bu fakülteden mezun olanlara öğretmenlik yolunu kapattı. Şimdi mezunları da, öğrencileri de mutsuz.
Meslek liselerinden sonra, fen ve edebiyat fakülteleri de vasat öğrencilerin aman açıkta kalmayalım diye girdikleri öğrenim kurumları haline geldi. Oysa teknik okullar gibi fen ve edebiyat fakülteleri de en iyi öğrencilerin öncelikle tercih ettikleri kurumlar olmalıydı.
Bostancıoğlu, eğitim fakültesi mezunları dururken, fen / edebiyat mezunlarını öğretmen yapmam diyor. Dışarıdan bakan haklı söylüyor izlenimi edinebilir. Ama bu durum tamamen yanıltıcı!
Her yere öylesine çok eğitim fakültesi açıldı ki, pek çoğunda eğitim kökenli ve akademik unvanlı bir tek hoca bile yok. Öte yanda ise 40, 50 yıllık fakülteler ve yüzlerce öğretim üyesi var. Üstelik öğretmenlik formasyonu dersleri de verebiliyorlar. Ama mezunları öğretmen olamıyor.
İşin doğrusu; konulur bir yeterlilik sınavı, kim kazanırsa, kim hak ederse o öğretmen olur!..