CHP’nin İstanbul belediye başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu, dün gazetemizi ziyaret etti. Yazı İşleri toplantımıza katıldı. Diğer gazeteleri de ziyaret ediyormuş. Uzunca bir süre kaldı. Yolsuzluklardan ilk 100 günde yapılacaklarına, çarşaf ve Kuran kursu açılımından asıl rakibinin Topbaş mı yoksa Başbakan Erdoğan mı olduğuna kadar tüm soruları cevaplandırdı. Anlattıklarından onlarca haber ve manşet çıkar. Ama benim en çok ilgimi çeken, öğrencilere yönelik söylemleriydi.
Seçim zamanlarında genelde politikacıların ağzından bal damlar. Vaatlerin bini bir paradır. Ama Kılıçdaroğlu, daha önce neyse bundan sonra da o olacağı izlenimi veriyor. Yani sözleri, daha bir inandırıcı geliyor, diğer politikacılar göre. Pozitif enerji veriyor. Zaten nereye gitse, insanlarla çok kolay kontakt kurması ve ilgi odağı haline gelmesi bu yüzden. Aynı özellikler, rakibi Topbaş’ta da var. Kılıçdaroğlu’nun artısı, yeni olması ve “temiz siyaset” konusunda bugüne kadarki performansı. Televizyon düelloları, belli ki onu çok farklı noktalara oturtmuş.
Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanması halinde, Türkiye’de çok değişir. O ayrı bir yazı konusu. Benim özellikle öğrenmek istediğim, eğitime ve öğrencilere yönelik icraatlarıydı. Bakın bu konuda neler dedi:
* İki yıl içerisinde yurt ve burs sorununu tümüyle çözeceğiz. Açıkta kalan öğrenci kalmayacak. Tüm öğrencilere yetecek kadar yurt yapacağız. Hem de çağdaş standartlarda. İki kişilik odaların içinde duşu da, tuvaleti de olacak.
* Öğrencilere sağlayacağımız burs olanakları bugünkünden çok daha iyi olacak. Belediye’nin şu anda bursları kesmiş olması, yanlış bir uygulama. Anayasa Mahkemesi’nin kararı ortada. İzmir Belediyesi verdi. İstanbul da verebilir. İleriki yıllarda da aynı parayı YURTKUR’a yatırıp, onlar üzerinden aynı öğrencilere burs verebilir. Ama bu yapılmıyor.
Kılıçdaroğlu, 2.5 milyona yakın öğrencinin bulunduğu İstanbul’da, eğitim konusuna özel bir önem veriyor. Öğrenciden öğretmene, velilerden sektörün diğer temsilcilerine kadar çok geniş bir yelpazede onların sorunlarına çözüm olacak projeler hazırlıyor. Anlaşılan o ki önümüzdeki günlerde açılanlar dosyalardan sadece yolsuzluk iddiaları çıkmayacak.
Diğer konularda olduğu gibi bu konuda da biz gördüğümüze inanırız. Özellikle de politika ve siyasetçiler söz konusu olduğunda. Ne sözler verip, neleri yapmadıklarını çok iyi biliyoruz. En iyisi bekleyip, görmek. Ama seçimlerde eğitim ve öğrencilerin hatırlanıyor olması bile sevindirici bir gelişme...
İstanbul Üniversitesi
İstanbul Üniversitesi’nin yeni yönetimiyle ilgili bilgi yağıyor. Attıkları her adım, açıkladıkları her proje didik dik inceleniyor. Belli ki Rektör Söylet’in işi zor. Umarız, kendisini gereksiz polemiklerin içerisine çekecek hareketlerin uzağında durur...
Yeni bir tıp fakültesi ve Anadolu yakasında yeni bir hastane gibi arayışlar peşinde olduğunu açıkladığında şaşırmıştım. Bir üniversite için iki tıp fakültesi bile fazlayken, üçüncüsünün projelendirilmesinin ne anlama geldiğini sorgularken, gelen mail’ler kafamı iyice karıştırdı.
Güya, bu operasyonun amacı, zor durumda olan bazı hastaneleri kurtarmaya ve kadrolaşmaya yönelikmiş. İsim isim çok fazla ayrıntı var. Şu anda bunları paylaşmanın bir anlamı yok. Ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz derler. Öyle olmasa bile can sıkıcı söylentiler. Ve bunlar hep olacak.
İşte bu yüzden Rektör ve ekibine önerimiz, attıkları her adımı enine boyuna titizlikle defalarca gözden geçirmeleri. Yoksa iddialara cevap yetiştirmekten, iş yapmaya vakit bulamazlar. Ondan sonra da “Bugüne kadar ne yaptınız ki?” diye eleştiri oklarının hedefi haline gelirler.
Bu konuda öylesine çok örnek gördük ki artık yeter.
Özetin özeti: İstanbul Üniversitesi’nin, üzerindeki hantallığı atıp, çok daha iyi noktalara gelmesini canı gönülden istiyor ve destekliyoruz. Rektör Söylet, götürülmek istenen noktaya değil, varmak istediği hedefe gitmelidir! O da bellidir...