Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Milyonlarca öğrenci, veli ve öğretmeni yakından ilgilendiren üniversiteye giriş yarışı için start pazartesi günü veriliyor. Başvurular 27 Mart’a kadar devam edecek.
Peki bu dönemde neler değişti ya da değişecek?
YÖK’ün bugüne kadar yaptığı açıklamalara bakıldığında, üniversitelere öğrenci seçme ve yerleştirmede asıl büyük revizyon, gelecek yıl gerçekleştirilecek. Bu yıl için sadece, katsayılara yönelik bir değişiklik söz konusu olmasa da, ÖSS’ye etkisi azaltılarak, meslek lisesi mezunlarına avantaj sağlama yoluna gidileceği belirtiliyor. Nasıl ve ne oranda yapılacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Tümüyle vazgeçilirse de şaşırmamak gerekir. Çünkü hem kafaları çok karışık hem de yasal sorun çıkmasından çekiniyorlar.
Umarız bir an önce bu konuda A’dan Z’ye her şey açıklığa kavuşur da adaylar bir de bu yüzden tedirginlik yaşamazlar...

Bakan Yazıcıoğlu
Hafta başında, “YÖK ne yapmaya çalışıyor?” başlıklı yazımda, ilahiyat önlisans mezunlarına yönelik olarak alınan kararı sorgulamaya açmıştık. Hatırlanacağı gibi, daha önceki YÖK döneminde Açıköğretim Fakültesi’nce verilen diplomalara “Diyanet dışında başka yerde geçerli değildir“ diye şerh konmuş, yeni YÖK yönetimi de geçmişe de şamil olmak üzere bu şerhi kaldırmıştı.
Bizde bu konuya açıklık getirmek için taraflara mikrofon uzatmış ve projenin mimarlarından Devlet Bakanı Sait Yazıcıoğlu’nun bu gelişmelere nasıl baktığını sormuştuk.
Aynı gün aradı ve konuya açıklık getirdi.
Prof. Yazıcıoğlu, İlahiyat Fakültesi dekanlığından YÖK üyeliğine, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Devlet Bakanlığı’na kadar çok önemli görevlerde bulundu. Çok farklı iktidarlarla çalıştı ve tanıyan hemen herkesin takdirle bahsettiği ender isimlerden biri oldu.
Sadece konuyla ilgili değil, din eğitimi ve diyanetle ilgili bilgiler de verdi, bir türlü gerçeğe dönüşemeyen hayallerini anlattı:
“Diyanet İşleri başkanıyken (1987-1992), 2000’li yıllarda din adamlarının en az üniversite mezunu, mastır ve doktora yapmış olmalarını hayal eder ve gerçekleşmesi için elimizden geleni yapardık. 2009’a geldik. Ama hâlâ bu hayalimizi gerçekleştiremedik. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi ile başlattığımız proje de bu konuda atılmış ilk adımdı. Çok güzel bir programdı. Diplomalara konulan şerhin amacı ise çok zor koşullarda yetiştirdiğimiz Diyanet personelinin, aldıkları bu eğitimden sonra yine Diyanet’te kalmalarını sağlamaktı. Şu anda da aynı politikamız devam ediyor. Bugüne kadar çok özel istisnalar dışında, personelimizin başka kurumlara gitmesine onay vermiyoruz. Dolayısıyla, diplomalarındaki şerh kalkarsa başka kurumlara giderler yönündeki kaygılar biraz abartılı...”
Bakanlık koltuğunda ya da Diyanet İşleri Başkanlığı koltuğunda Prof. Yazıcıoğlu gibi duyarlı bir isim olduğu sürece bir sorun çıkmaz ama ya kapıları tümüyle açan bir anlayış gelirse ne olacak? Diyanet’in bin bir güçlükle yetiştirdiği kadrolar, diğer kurumlara gittiklerinde boşluklar nasıl doldurulacak?
Şerh kararında ya da nakil iznine ambargo koymada, öküzün altında buzağı aramaya hiç gerek yok. Gösterilen tüm bu duyarlılıkların altında yatan asıl gerçek, görünen o ki, çok daha güçlü bir Diyanet kadrosuna sahip olmak. Bu da hepimizin ortak isteği olmalıdır.
Bizim din adamlarımız da artık sadece Diyanet İşleri Başkanlığı ve müftüler düzeyinde değil tepeden tırnağa en üst düzeyde donanıma sahip olmalıdır. Dini eğitimin yanı sıra felsefe, sosyoloji, tarih ya da başka alanlarda da uzmanlığa sahip olsalar çok daha iyi olmaz mı!..
Özetin özeti: İmam hatipler üzerinden yapılan tartışmaların hiçbirinin onlara bir yararı yok. Öncelik, Bakan Yazıcıoğlu’nun da ısrarla vurguladığı gibi, yetkin din adamı yetiştirmek olmalıdır...