Küresel ekonomik krizin eğitimi de vuracağına yönelik ciddi sinyallerin olduğunu daha önce de dile getirmiştik. Ama bu konuda hâlâ bir adım atılabilmiş değil. Hemen herkes kendisini kurtarmanın peşinde. Sektörel anlamda bir birliktelik maalesef yok. Bu da dikkate alınmamalarına neden oluyor.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de özel öğretim kurumlarının hemen hemen hepsi küçülme ya da yok olma sürecini öyle ya da böyle hissedecek.
ABD’deki en güçlü özel öğretim kurumları bile tasarrufa yönelik peş peşe kararlar alırken, bizimkilerin vurdum duymazlığını anlamak mümkün değil. Bırakın kendilerini, YÖK ve MEB bu konuda öncü olur mu diye bakıyoruz, onlardan da tıs yok.
Umarız bu konuda zincirleme bir facia yaşanmaz. Eğer yaşanırsa da bunun sorumlusu sadece o kurumlar olmayacaktır. Olaya seyirci kalan tüm taraflar da en az onlar kadar bu facianın sorumluları olacaklardır.
Arkasında güçlü vakıf desteği olmayan özel öğretim kurumlarımızın neredeyse tamamı bankalarla içli dışlı. Öğrenci olduğu ve düzenli ödeme yapıldığı sürece sorun yaşanmaz. Ama ödemelerde düzensizlik ve öğrenci sayısının azalacağına yönelik önemli ipuçları var.
Kolejlerin öğrenci profili 20, 30 yıl öncesine göre çok değişmişti. Ama görünen o ki, küresel krizle birlikte daha da değişecek. Çünkü artık en zenginler de dahil, hiç kimse yarının neler getireceğini göremiyor.
Ciddi bir öğrenci kaybı, en güçlü öğretim kurumlarını bile zora sokabilir. Burs olanakları asgariye indirileceği için de kalite düşebilir. İşte tüm bunlar için şimdiden arayışlara girilmesi gerekiyor. Yoksa bir kaç ay sonra alınacak kararlar, çok geç kalmış olabilir.
Özel okullar, dersaneler, vakıf üniversiteleri ve kurslar, gelecek yıl öğretim ücretlerini şimdiden açıklamalılar. Gelen sinyaller kısmen zam yapmama ya da zamları çok düşük tutma yönünde. Ancak bu yetmez. Tıpkı konut fiyatları gibi uçup giden ücretler makûl seviyelere çekilmelidir. Bir çok özel okulun ücretleri, Avrupa ve ABD’deki emsallerinden çok daha fazla. Eskiden o para bolluğunda bunu hiç kimse sorgulamıyordu ama şimdi her kuruşun hesabı yapılıyor.
Yine aynı şekilde, eskiden tüm yatırım giderleri ve burslar öğrencilerin sırtına yükleniyordu ve bu kimsenin umrunda olmuyordu. Ama şimdi onlar da sorgulanmaya başladı.
İşte bu yüzden herkes şapkasını önüne koyup, dünü dünde bırakıp, öğrenim ücretinden servislere, öğretmen maaşlarından yemek ücretine, yatırım giderlerinden burslara kadar tüm girdi ve çıktıları yeniden elden geçirmelidir.
Her şey asgari düzeye indirilmedir. Eğer ülke ciddi bir krizden geçiyorsa, bunu öğrencisinden öğretmene, patronundan diğer tedarikçilere kadar herkes hissetmelidir. Yoksa, sadece ve sadece velinin sırtına daha fazla yük bindirerek bu krizden çıkılamaz.
Son yerel seçimler, eğitimi de öne çıkarttı. Başkan adaylarından çoğu eğitime yönelik projeler ortaya koyuyor. Bunlardan birisi de bölgelerindeki okulları, kolej düzeyine getirmek. Eğer bunu başarabilirlerse, ki başaranlar var, Türkiye’deki özel okulculuk hepten krize girer.
Veliler, devlet okullarında bulamadıkları ortamı ve eğitimi, özel okullarda bulacaklarına inandıkları için onca fedakârlığa katlanıyorlardı. Şimdi yanı başlarındaki okullarda çok daha iyisini bulurlarsa, neden özel okulda ısrarcı olsunlar ki!..
Altın yumurtlayan tavuk konumundaki dersaneler de SOS veriyor. MEB, anadolu liselerinde yabancı dille eğitime son vererek cazibelerini ortadan kaldırdı. Yeni YÖK yönetimi de üniversite kontenjanları artırdıkça artırıyor. Bu yüzden dersaneye niye gideyim ki, diyenlerin sayısı giderek fazlalaşıyor.
Devlet okullarındaki durum da farksız. Siz bakmayın öyle pembe tablolar çizildiğine. Ortada öylesine çarpıcı rakamlar var ki, durumları içler acısı. Yakında onları da sizlerle paylaşacağız.
Özetin özeti: Eğitime yön verenler, krizi ciddiye almıyor. Ama birileri mutlaka bu konuyu önemsemeli. Yoksa faturası çok ağır olur...