Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SON aylarda olup bitenleri yakından izleyip de, tepki duymamak mümkün değil. En sakin geçinenlerimiz bile, sinir küpü, daha da vahimi, küfürbaz oldu çıktı.
Siyasilerin oturdukları koltuklara hiç yakışmayacak şekilde söyledikleri sözler bir yana, tutarsızlıkları ve olanı bozma istekleri dayanılır gibi değil.
Tuzla'daki yangını içimiz parçalanarak izledik. Her karesi cahillik kokuyor. İtfaiye erlerine, ateşe dayanıklı yanmaz elbiseleri, yangınlarda değil de, törenlerde giydiren kafalar, nasıl böylesine önemli mevkilere gelebiliyor, anlamak mümkün değil.
Cayır cayır yanan itfaiyeciler "cankurtaran" diye çığlıklar atarken, ortada tek bir cankurtaran yoktu. Neymiş, güvenlik nedeniyle, bölgeye girmeleri yasakmış. Sanki o görüntüleri çeken gazetecilerin, yangının orta yerinde cehennem azabı çeken itfaiyecilerin can güvenliği hiç önemli değil. Onları cepheye sürüp, sağlık ekibini güvenli bölgede tutma mantığı, nasıl olur da bakan düzeyinde savunulur ki?..
Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın bu dahiyane savunması gibi, son günlerin gündem konusu pompalı tüfeklere sahip çıkan Star Haber Koordinatörü Ufuk Güldemir'in harika(!) yorumları da bilgi dağarcığımızı genişletiyor.
Milliyet'e yönetici olarak geldiğinde, "eğitim kimi ilgilendiriyor ki" deyip eğitim sayfalarını kaldıran Güldemir, şimdi silah tüccarlarının hamisi oldu.
Türkiye'deki silah sayısının komik denecek kadar az olduğunu, daha da artması gerektiğini ballandıra ballandıra anlatan Güldemir, gelişmekte olan silah sanayimizi sekteye uğratmaya kimsenin hakkı olmadığını, olamayacağını söyledi.
Amerika'yı iyi bilir, silahları da iyi tanır. ABD, dünyanın en büyük silah ve sigara üreticilerinden biri. Ama bunları kendi ülkesi için değil, başkaları için üretir.
Güldemir'in bu konudaki tavrını pek anlayamadık. Türkiye'deki silah sanayiinin bu kadar gelişmesini ve silah sayımızın artmasını niye istiyor ki?..
Güldemir, keşke aynı duyarlılığı diğer alanlarda da gösterebilse. Örneğin eğitimde. Eğitimdeki kıyaslamalar, silahtan çok daha cazip. Üstelik eğitimsiz insanların elindeki silahın korunma amaçlı değil, saldırı amaçlı kullanılabilme olasılığının çok daha yüksek olduğunu kendisine hatırlatma gereği bile duymuyoruz.
İşin özeti: Türkiye'de kamuoyunu etkileme ve yönlendirme gücünü elinde tutanların, silaha, cahilliğe, vurdumduymazlığa verdikleri cesaretin birazcığını da eğitim için harcamaları gerekir.
Clinton, dünya liderliğine giden yolun ve onu korumanın eğitimden geçtiğini söylüyor. Japon, Alman, İngiliz, Fransız liderlerin ve medyasının görüşü de o yönde. Darısı bizim başımıza...
Genel başkanı Amerikan okullarında okuyan, kendi çocuklarını yabancı dille öğretim yapan okullardan mezun eden, memleketi K. Maraş'a 9 tane Anadolu lisesi açan Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam, bazı çevrelere şirin görünmek için başlattığı "yabancı dille eğitime son" seferberliğini, büyük bir tutarsızlık içerisinde sürdürüyor.
Bir bakıyorsunuz yabancı dille eğitimi tümden yasaklıyor, bir bakıyorsunuz yabancı okulları ve özel Türk okullarını kapsam dışında bırakarak Anadolu liseleriyle sınırlı tutuyor.
Yarın, Galatasaray Lisesi, İstanbul Erkek, Kadıköy Anadolu Lisesi diye başlayan bir grup okulu da yasaklama sınırının dışında tutarsa hiç şaşırmayın. Hele hele tümden vazgeçerse "Madem hiçbir şey değişmeyecekti, ortalığı niye karıştırdın be adam!" diye hiç ama hiç sinirlenmeyin!..
Türkiye'de yabancı dille eğitime karşı bayrak açanların öncülüğünü Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu yapıyor. Ama aynı Sinanoğlu, yaşamını ABD'de sürdürmekte ve yabancı dille eğitim yapan bir özel üniversitenin mütevelli heyetine girmekte hiçbir sakınca görmüyor.
Lütfen samimi olun beyler, vitrine oynamayı da bırakın!..