Önceki gün, üç çocuğu da üniversitede okuyan memur bir babanın feryadını dile getirmiştim. Mühendislikte okuyan çocuğu için gereken bir laptop alamadığını, ikinci el de olsa böyle bir yardımda bulunup bulanamayacağımızı, utana sıkıla dile getirmişti.
O satırları sizlerle paylaştıktan sonra, müthiş geri dönüş oldu. Hatta burs vermek isteyenler çıktı. Gözlerim doldu. Her ne kadar arada bir, sanki iş varmış da, neden çalışıp da kendileri almıyor diye çıkışanlar olsa da...
Pazartesi günü kendisine hem de sıfır bir laptop gönderilecek. Ayrıca tıpda okuyan öğrenciye de ayda 200 YTL burs sağlanacak. Baba çok mutlu. Eminim aynı mutluluğu çocukları da yaşıyordur.
Peki ya diğerleri?
Türkiye’de aynı koşullarda öylesine çok aile ve öğrenci var ki, hangi birine, nasıl ulaşacağız?
Ama ulaşmalıyız.
Bu son olay da gösterdi ki, birileri dileklerini doğru bir şekilde dile getirdiğinde, doğru adreslere ulaştıklarında ve kamuoyu ile paylaşıldığında, hemen herkes yardıma hazır. Yeter ki o yaptığı yardım yerini bulsun!..
Türkiye, başka ülkelerde çok zor göreceğimiz duygulara ve geleneklere sahip. Onca zorluğa rağmen hâlâ dimdik ayakta durması bu yüzden.
Paylaşmasını seven bir toplumuz. Aile içi dayanışmadan akraba dayanışmasına, hiç tanımadıklarımıza yardımdan devlet eliyle yardıma kadar her türlü desteğe, her zaman hazırız. İstismar edenler çıkmıyor mu? Fazlasıyla. Ama yine de bu yüce duygumuzu hiç kimse köreltemiyor.
Bu arada eminim daha pek çok hayırseverden yardım desteği gelecektir. Peki bu istekleri diğer ihtiyacı olanlara nasıl yönlendirebiliriz sorusu aklıma geldi. Tıpkı memur baba ve çocukları gibi diğer aileleri ve öğrencileri de mini minnacık bu bağışlarla nasıl sevinderebiliriz?..
Keşke, eğitim dostu güvenilir dernek ya da vakıflardan birisi bunu organize etse. Ya da üniversitelerimizden birisi de olabilir.
Evlerdeki atıl durumdaki bilgisayarları toplayıp, onarsa ve ihtiyacı olanlar da onlara başvursa, eşleştirme yapılarak en fazla ihtiyacı olanlara iletilse, ne iyi olur.
Çok zor bir iş mi? Kesinlikle hayır. Yeter ki istensin.
Kurumların elinde, yeni sisteme geçildiği için değiştirilen o kadar çok bilgisayar var ki atıl durumda. Bir depoda çürümeyi bekliyorlar. Bir kaç yıl sonra zaten hepten modası geçecek. Ama şimdi, her biri, bir öğrencinin ihtiyacını karşılayabilir.
Köşemiz, bu konuya öncülük yapacaklara sonuna kadar açık. Yeter ki girişimde bulunsunlar.
Ayrıca çok sayıda hayırsever de parası neyse yenisi alınıp gönderilsin görüşünde, toplanan bu paralarla da toptan yeni bilgisayarlar alınıp onlar da ihtiyaç sahiplerine ulaşabilir.
Proje tutarsa, eminim ki bir kaç ay içinde binlerce, onbinlerce atıl durumdaki bilgisayarın yanı sıra bir o kadar yeni bilgisayar, o güne kadar hayalini bile kuramayan öğrencilerin eline ulaşacaktır.
Enerjimizi öylesine abuk subuk işlere harcıyoruz ki, bu hengamede asıl düşünülmesi ve yapılması gerekenler unutulup gidiyor. Aslında istisnasız pek çoğumuzun istediği de bu. Ama bir türlü ortak noktalarda buluşamıyoruz.
Dünya Bilgi Çağını aşıp, Bilişim Çağını da uğurlamaya hazırlanırken, biz hâlâ okuma-yazma kampanyaları ile uğraşıyoruz.
Gelen eleştirilerden bazıları bu yönde. Daha milyonlarca okuma yazma bilmeyen varken, bilgisayar da neyimize diyenler de var. O da onların görüşü. Ama büyük çoğunluk, çağı yakalamamızı istiyor. Hem de bir an önce.
Eminim ki herkesin destekleyeceği böylesi büyük bir kampanya, Türkiye’de çok şeyi değiştirecektir. Toplum buna hazır. Gerisi öncülere kaldı. Dernek, vakıf ya da üniversitelerimizin bu konudaki kampanyalarını dört gözle bekliyoruz.
Özetin özeti: Türkiye, karanlıkları aydınlatmak için çok mumlar yaktı. Ama artık yakacağı mumlar, boşuna gitmeyecektir. Özellikle de gençler konusunda...