Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Zeren Küskü, İstanbul Hukuk’tan yeni mezun oldu. Geleceğiyle ilgili arayış içerisinde. Bu çerçevede karşısına çıkan bir fırsatı değerlendirip geçtiğimiz ay Brezilya’ya gitti. Dönüşte de Frankfurt Havaalanı’nda başına gelenleri bize yazdı. Aynı yazıyı, Dışişleri Bakanlığı ve Almanlara da gönderdi. Bana çektirdiğiniz çileyi, başkalarına da çektirmeyin diye.
Babasının görevi nedeniyle Zeren’in yeşil pasaportu var. Ama belli ki bu durum Almanların umurunda değil. Brezilya’ya Frankfurt üzerinden transit gittiği halde pasaportuna el konulmuş ve uçurtulmamış. Ancak ikinci gün yeşil pasaport diye bir pasaportun var olduğunu ve vize gerekmeden de ülkeler arası ziyaretler yapabileceğini kanıtlayıp ondan sonra yoluna devam edebilmiş.
Dil bilmeseydi, hukukçu kimliğinin verdiği özgüven olmasaydı Frankfurt Havaalanı’nda hali nice olurdu? Yazdıklarına bakılırsa, Almanlar söz konusu eziyeti Türk pasaportlulara sık sık yaşatıyormuş. Ona da Frankfurt’taki Brezilya temsilciliği söylemiş...
Zeren, "O gece sabaha kadar çektiğim sıkıntılar yetmiyormuş gibi bir de aşağılayıcı bir muameleye maruz kaldım. En ağırıma giden de o oldu" diyor. Yurtdışında çaresiz kalmanın ne demek olduğunu gidenler bilir. Tanıdık bir yüz, tanıdık bir ses, size sahip çıkacak bir Türk yetkili ararsınız. Ama yurtdışındaki temsilciliklerimiz, sanki vatandaşlarımızın sorunlarını çözsün diye değil gidip keyif çatsınlar diye gönderilmiştir. Ne ulaşabilirsiniz, ne de ulaştığınızda sorunlarınıza sahip çıkarlar. Oysa devlet böyle günler için vardır!
Yaz geliyor. Yine binlerce öğrenci yaz okullarına gidecek. Ayrıca gurbet ellerde on binlerce öğrencimiz, milyonlarca vatandaşımız var. Ve, benzeri şikayetleri hep geliyor...
Dışişleri Bakanlığı, dünyanın her yanından rahatlıkla ulaşılabilecek ve 24 saat hizmet verecek bir acil yardım masası kuramaz mı? Başı sıkışan bu numarayı aradığında, en yakın konsolosluk devreye sokularak sorunlara çare bulunamaz mı? Bence hiç zor değil. Yeter ki istensin...

Didem Çakır İÜ İngiliz Dili Edebiyatı’nda öğrenciyken işe girip dersleri ekmeye başlamış ve okuldan atılmış. Ama sonra görmüş ki diplomasız olmuyor. Af çıkınca bayram etmiş. Hemen başvurmuş. Üçüncü sınıfın tüm derslerini vermiş. Veremediği tek ders var ve bu yüzden 4. sınıfa devam edemiyor. Anlayacağınız tek ders yüzünden affın sağladığı yeniden öğrencilik hakkından yararlanamıyor.
İşin en komik yanı ise yeniden atılmasına neden olan dersin yıllardır müfredat programından kaldırılmış olması. Yani şu anda böyle bir ders yok. Af yasasına göre, öğrencinin bu dersi alıp ondan sonra sınava girmesi gerekiyor ki, o da mümkün olmamış. Çünkü ders kaldırılmış...
Zeren ve Didem’in yaşadıkları ufacık bir sorun gibi gözükse de hayatlarını karartmaya, morallerini bozmaya yetiyor. Her an hepimizin oldu gibi.