Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Doçentlik yönetmeliğine yönelik şikâyetlerin ardı arkası kesilmiyor. YÖK’ten ise çıt yok. Bir şey yapıyorsa ya arkasında durmalı ya vazgeçmeli. Aşağıdaki mail’lere bakıldığında sanki vazgeçmesi çok daha doğru olacak.
“Bir haftadır zihnimde acaba yanlış mı yorumluyorum, nasıl olur da YÖK bize disiplinlerarası olmayın, sakın fazla zahmete katlanmayın, lisans, yüksek lisans ve doktorayı da aynı alanda yapın ki doçent olabilesiniz anlamına gelecek bir maddeyi taslağa koyabilir diye düşünmekten kendimi işime veremiyorum. Bütün dünyanın disiplinlerarası olmayı benimsediği ve özendirdiği bir ortamda bizim taslak nasıl bir dar zihniyetle temellenebilir?”
“Doçentlik başvurularında doktora derecesi alınan alan baz alınacak ise, öyle sanıyorum ki, bilime en büyük darbelerden biri vurulacaktır. Bütün dünyada disiplinlerarası çalışmalar teşvik ediliyor, pek çok disiplinlerarası program açılıyor iken, bizde bunun tam tersi bir yol izlenmesi hiçbir şekilde kabul edilecek bir gelişme değil.”
“Lisans ve yüksek lisansımı H. Ü. Ağaçişleri Endüstri Mühendisliği’nde tamamladım. Bölümde doktora programı yoktu ve il dışına da gitmeme izin verilmedi. Bin bir zorlukla Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde yine konumla ilgili (ahşap da bir yapı malzemesi olduğu için) doktora yaptım. Hatta doktora tezim çok dikkat çektiği için hem TÜBİTAK projesi hem de Gazi BAP tarafından desteklendi. Tezimden sonra doçentlik için SCI yayın yapmaya başladım. Doçentliğe Orman Endüstri Mühendisliği’nden girmek istiyordum. Ta ki şu taslak elime geçene kadar. Uykularım kaçıyor. Ahşapla ilgili bir sürü yayın yaptım. Şimdi mimarlıktan doktoraya giremem ki!”
“Doçentlik için dil sınavının 65’ten 60’a indirilmesi yapılabilecek en büyük hatadır. 65 alacak kadar dil bilmeyenin üniversitedeki yeri meslek yüksekokullarıdır. Dil puanının düşürülmesi kaliteyi düşürecektir. Bence dil sınavı 65’ten 70’e çıkarılmalıdır.”
“Eski kriterlere göre doçentliğe hazırlanan bir akademisyen olarak, neyin ne olacağı konusunda bir bilgim yok. Tam kriteri sağladım diye sevinirken, şimdi yeni kriterler getiriliyormuş. Akıllara ziyan bir durum.”

Bu kadarı da olmaz!
“B Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra dil öğrenmek için Almanya’ya geldim. Burada B Üniversitesi’nde önce master, ardından da Almanya’dan aldığım bursla doktora yaptım. Bir yıl, dünyaca ünlü Kamu Hukuku Enstitüsü’nde Türkiye ve Türki cumhuriyetlerden sorumlu hukukçu olarak çalıştım.
2003’te İstanbul’daki A Üniversitesi’nden gelen teklifi kabul ederek Ticaret kürsüsünde Yrd. Doç. olarak göreve başladım. Bu arada yine önce bir yıl Almanya’nın B Üniversitesi’nden bir araştırma bursu ve akabinde Avrupa Birliği’nden Marie Curie bursu (Türkiye’de sosyal bilimler alanında bu bursu alan ilk araştırmacıyım) aldım. Bu bursla Tüketici Hukuku alanında iki yıl boyunca Almanya’da projemi yürüttüm. Türkçe ve Almanca makaleler yayımladım.
Bu arada İstanbul’da da boş durmayıp Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu üzerine doçentlik tezimi yazdım. 2005 yılında da Ticaret Kanunu Tasarısı ile ilgili olarak bir toplantı organize edip orada da Türkçe tebliğ sundum. Özellikle batan bankaların yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan pek çok sorumluluk davasında bilirkişilik yaptım. Bu çalışmalarımla geçen yıl doçentlik için başvurdum. Birkaç gün önce de sınava girdim. Eserlerden 5-0 geçtim ama sözlüde ne oldu biliyor musunuz? Aynı jüri beni 5-0 bıraktı.
Gerekçe şöyle: Siz burada hiç asistanlık yapmadığınız ve doktora yeterlik sınavına girmediğiniz için heyecanlandınız ve konulara hâkim olamadınız. Jüride bulunan profesörlerin bazılarıyla eşit sayıda yayınım ve hatta onlardan fazla uluslararası tebliğim var. Beni bıraktılar. Oysa 6 yıldır Ticaret Hukuku dersleri veriyorum. Öğrencilerim Avrupa üniversitelerinde doktora yapıyor. Doçent olmak bu 5 kişinin iki dudağı arasında, sizi beğeniyor veya beğenmiyorlar. Bu nasıl sistem?..”
Özetin özeti: Yeni YÖK yönetimi güya yanlışları düzeltip haksızlıkları giderecekti!..