Filosundaki 38 yolcu gemisiyle lüks cruise pazarının en büyüğü olan Amerikalı şirket Royal Caribbean’ın davetlisi olarak pazar gününden beri İngiltere’deyim. Uçakla Londra’ya gittik. Londra’da bir gece konaklayıp 1.5 saatlik kara yolculuğundan sonra dünya medyasından davetli basın mensuplarıyla birlikte ilk seferini yapacak Anthem of the Seas’in beklediği Southampton Limanı’na ulaştık. Karaköy’de çok cruise gemisi görmüşlüğüm var. Onlarla
Anthem of the Seas’i mukayese edecek olursam, diyeceğim şudur:
Karaköy’de görüp, ‘Şehir gibi gemiler’ dediklerimizin en büyüğü bile Şehir Hatları’nın vapurları gibi kalır Anthem of the Seas’ın yanında. Uzunluğu 347 metre, genişliği 50 metre, 2 bin 90 oda, 4 bin 905 yolcu kapasiteli ve 18 katlı bir gemi Anthem of the Seas. 2 bin civarında personel çalışıyor içinde...
Almanya’da yapılan ve 800 milyon euro’ya mal olan geminin ilk yolcuları olarak yerimizi aldık.
Televizyonların haber bültenlerinde çok gemi açılış töreni izlemişliğim vardı, ama tören alanında hiç bulunmadım.
O nedenle benim için ilginç bir tanıklık olacaktı bu.
Türk Sineması’nın Sultan’ı Türkan Şoray’ın tahtına aday olduğu için mi yoksa oynadığı yeni reklam filminin konsepti “Türk Sineması’nın Sultanı” ile kesiştiği için mi bilmiyorum, Fahriye Evcen bir süredir ünlü sanatçıyı düşürmüyor dilinden.
Bir oyuncunun ideallerine ulaşmak için rol model aldığı ‘idol’ünün olması güzel bir şey.
Hele hele de bu idol, Türk Sineması’nın Sultan’ı Türkan Şoray ise bu daha da bir önem arzeder.
Geride bıraktığımız hafta Beyaz TV’deki “Söylemezsem Olmaz”a konuktum. Programın yorumcularından Oya Aydoğan’la sohbet ederken konu Fahriye Evcen’e geldi. Aydoğan, önce ‘Konuşmak istemiyorum o konuda. Sonra fanları hücum ediyorlar bana’ dedi.
Oya Aydoğan, Fahriye Evcen’in oyuncu olmasına vesile olan biri.
Aydoğan, sunduğu programın seyircileri arasında Almanya’dan Türkiye’ye gezmeye gelen Evcen’i görünce çok beğendi ve o dönem sevgilisi olan film ve dizi yapımcısı İbrahim Mertoğlu’na tavsiye etti. Sonra da Allah, Evcen’e “Yürü ya kulum” dedi.
Evcen’in, şöhret olmasına vesile olan Oya Aydoğan’a bugüne kadar teşekkür edip, “Sayesinde bugünlere geldim” dememesi bana tuhaf geldi.
Müzik yapımcılarının aynı çatı altında buluştuğu MÜ - YAP, kuruluşunun 15’inci yılı nedeniyle sektörün bu süre içinde nereden nereye geldiğine dair 155 sayfalık bir raporu, katalog şeklinde yayımladı.
Başkanı Bülent Forta’nın “Türkiye’de telif kavgasının kıran gemisi” olarak adlandırdığı MÜ - YAP’ın 2000 yılında 36 kurucu üye ve 6 çalışanla çıktığı yolculukta bugün üye sayısı 193, çalışan sayısıysa 32. İşte rakamlarla müzik sektörünün durumu...
Radyo ve TV’den telif
2011: 1.1 milyon dolar
2014: 5.4 milyon dolar
Umumi Mahal’den telif
2002 yılı: 144 bin dolar
Takip edenler bilir; Facebook, Twitter ve Instagram’ı aktif olarak kullananlardan biriyim.
Sosyal medya ve ‘halk gazeteciliği’ güç geçtikçe yaygınlaşırken ünlüler hakkında bir şeyler yazınca nasıl bir riski göze aldığımızın da bilincindeyim.
İnsanoğlunun ‘akıllı telefonu’ icat etmesinden sonra ne gazetecilerin ‘yalan yanlış’ şeyler yazması kolay ne de ünlülerin işlerine gelmeyen ‘gerçekler’i gizlemesi mümkün...
Çarşamba günü, Halil Sezai ve ekibinin Girne’de konakladıkları otelden çıkarıldıklarına dair yazım üzerine şarkıcı oyuncu, Twitter hesabından aklınca benimle kafa yapmaya kalkmasa, bir daha girmeyecektim bu mevzuya.
“Olaylar olaylar diyorsunuz. Eee? Peki, sonra ne olmuş, ekipçe merak içindeyiz”, “Fotoda ekibimizden biri eksik. Neden acaba? Sorsaydınız söylerdim ama anlatmayacağım. Çatlayın meraktan” diye yazdı Twitter’da Sezai.
Öyle mi?
Peki o zaman!
Kuzey Kıbrıs’ın ünlü otellerinden birinde meydana geldi bu olay...
Şarkıcı Halil Sezai ve beraberindeki dört erkek arkadaşı, iki oda tutup, Kuzey Kıbrıs’ta otel zinciri olan grubun Girne’deki oteline yerleşti.
Pazar günü 12.00 sularında aynı otelde konaklayan müşteriler, resepsiyonu arayıp odalardan birinden yükselen seslerden yana şikâyetini
dile getirdi.
Otel görevlileri kata, ‘gürültünün kaynağı oda’ya çıktıklarında taraflar arasında sadece tartışma değil, kavga da olduğunu saptadı. Tarafların sakinleştirilmesinden sonra görevliler, ‘zarar ziyan’ tespiti yaptı ve
hasar gören eşyaları tutanak altına aldı.
İstanbul’da boğazın kıyısında alkolsüz ve mescitli ilk cafe nargile mekanı olarak ün yapan Huqqa, kapılarını açalı tam 2 yıl oldu. Atasay’ın sahibi Cihan Kamer’in 12 Nisan 2013’te açtığı Huqqa’ya ilk kez açılışının 2’nci yıldönümüne iki gün kala gittim. İki yılda yüzde 30’u Ortadoğulu ve Arap olmak üzere yaklaşık 671 bin kişiyi ağırlayan mekana ilk kez gidişimin sebebi, Cihan Kamer’den Huqqa’nın doğuşu ve dünyaya açılış öyküsünü dinlemekti.
Kuyumculuk sektörünün lider firmasının sahibi bir aile niye girdi böyle bir işe? Hepsinden önemlisi de 2 yıl gibi kısa sayılacak bir sürede Huqqa’yı yurtdışına açılacak noktaya getirdiler?
Bu soruları yönelttim Cihan Kamer’e... Ünlü kuyumcu, Huqqa’nın doğuşunu şöyle anlattı:
“Florya’da oturuyoruz. Bir oğlum ve bir kızım var. Oğlum Atasay (28) ve kızım Simay (23), alkol ve sigara içmiyor, ama sürekli Yeşilyurt’taki bir nargileciye gidiyorlardı. Oranın işletme ortağı olan Enis’le (Ersavaştı) birlikte ortak bir nargileci açmak istediler. Bu nedenle küçük bir yer arıyorduk. Avukatım, 3 ortağıyla ihaleye girip, Denizcilik İşletmeleri’nden restaurant açmak için kiraladılar burayı. Kira pahalı, açılacak yerde alkol yasağı çıkınca bize
‘Survivor All Star’ın şampiyonunu 500 bin TL’lik para ödülü bekliyor. Yarışmacıların hemen hepsinin parayla yapmak istediği şeyler aynı: Aileye destek vermek ve yatırım yapmak
HAKAN: Baba olmak istiyorum
‘Survivor All Star’da ne umdun ne buldun?
Yarışmanın zor olacağını biliyordum ama bu kadar değil. Burada en zayıf gördüğümüz rakibe bile yenilme ihtimali yüksek. Herkes kimin nerede, nasıl bir hamle yapacağını az çok düşünebiliyor. Şartlar ve hayat daha zor. Ters köşe yapmak isterken, ters köşe olabiliyorsunuz.
Hedefin nedir?
Baştan altını çizerek vurgulamak isterim ki Yeşim Ceren Boz-
oğlu’nun ‘O Hayat Benim’ dizisindeki performansı süperdi… Bozoğlu’nun uğruna kilo bile aldığı ‘Nuran’ karakteri senaryo gereği Hakk’ın rahmetine kavuştu. Sanıyorum bu hafta bulunacak cesedi…
Geçenlerde bir gece yarısı, önce sosyal medya hesabından hakkını helal etmeyerek diziden ayrıldığını duyuran, yapımcıyla konuştuktan sonra ‘O Hayat Benim’de oynamaya devam eden Bozoğlu, ne oldu da pat diye öldü?
Dizinin ilk yönetmeni Merve Girgin’di. O gitti yerine Hülya Bilban geldi. O da ayrılınca dizinin yönetmeni Hamdi Alkan oldu. Televizyon dünyasında konuşulanlar Bozoğlu’nun başta yönetmen olmak üzere set ekibiyle anlaşamadığı yönünde.
‘O Hayat Benim’, yayınlanmaya başladığı haftadan beri pazar akşamları FOX’u zirveye taşıyan bir dizi. Öğrendiğim kadarıyla yapımcıyla kanal, dizinin Haziran 2016’ya kadar uzaması konusunda anlaşma yeniledi.
Ayrıldığı sete yeniden dönen Bozoğlu cephesinde değişen bir şey olmadığını gören yapımcı, ‘O Hayat Benim’i huzurlu bir şekilde sürdürebilmek için radikal bir karar verdi ve senaristlerine ‘Nuran’ın öldürülmesini söyledi.
Yönetmen ve set ekibiyle tartışınca ‘Ben olmazsam bu dizi