Las Vegas deyince ne gelir aklınıza? Benim aklıma ilk gelen şey, kumar... Dışarıdan bakınca ışık oyunlarıyla göz kamaştıran binalar, içeri girince minili krupiyer kızlar, sıra sıra dizilmiş cep boşaltan makineler ve canlı oyun masalarına, “Bu kez parayı bulacağım” umuduyla oturanlar...
Las Vegas denince benim aklıma gelen bunlar.
Sıra gecesi ise bize has bir kültür...
O yüzden Las Vegas ve ‘sıra gecesi’ni bir arada düşünmek bana Kuzey Kutbu ile Güney Kutbu’nu birleştirmek gibi gelir.
Çünkü ikisi de birbirine çok uzak iki kültür.
Ama Kıbrıslılar öyle düşünmemiş olacak ki, iki kültürü buluşturdu bile.
Gidip görmedim, ama Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın dergisi Caretta’da ilanını gördüm.
İki hafta önce Kıbrıs’a sırf bu iş için gitmiştim... Çünkü, Acun Ilıcalı’nın ‘Var mısın? Yok musun?’ ile ekranlarda fırtınalar estirdiği dönemde bu yarışmayla dalga geçen, “O da yarışma mı?” diyen Mehmet Ali Erbil, Lefkoşa’daki bir casinoda aynı yarışmayı sunacaktı.
Ancak Kıbrıs’a gidince öğrendim ki, Erbil ile casino sahipleri para konusunda anlaşamayınca o iş yattı. Tarafların anlaşamamasının iki sebebi vardı.
Birincisi Pasha Casino’da yapılacak ‘Var mısın Yok musun?’un para ödülü, ikincisi de Erbil’in sunuculuk ücreti. Erbil casinodan 10 bin dolar olarak düşünülen para ödülünü 50 bin dolara çıkarmasını, kendisine de aynı parayı vermesini istedi.
Erbil’in istedikleri casino yönetimine ağır gelince iş yatmıştı. Ancak aradan geçen iki hafta içinde taraflar anlaştı. Casino, ‘Var mısın? Yok musun?’un para ödülünü 50 bin dolara çıkarıp, Erbil’e de sunuculuk için gecede 50 bin dolar verince Kıbrıs’a bir kez daha gitmek şart oldu haliyle...
Erbil’in eleştirdiği bir yarışmayı casinoda nasıl yapacağını ve casinonun bu yarışmayı yapmak için format hakkını satın alıp almadığını öğrenmek için cumartesi akşamı Lefkoşa’daydım...
“İzin istedik, vermediler”
Mahsun, Alişan, Özcan... Bir zamanlar Prestij Müzik’in üç atlısı gibiydiler. Önce Prestij Müzik battı, sonra müzik sektörü krize girdi. Sektör, krizden hâlâ kurtulamadı ama onlar kendini kurtardı. Çizdikleri yeni yol haritaları sayesinde her biri yeni ufuklara doğru yol aldı.
Mahsun Kırmızıgül, şarkıcılığı ikinci plana atıp ‘sinemacı’ olurken, Alişan sunucu, Özcan Deniz ise dizi yıldızı olarak kendini kanıtladı. Onlar artık sadece şarkıcı değil, başka işlerin de ustası. Bugün Mahsun’la sinemayı, Özcan’la dizileri, Alişan’la TV dünyasını saatlerce konuşabilirsiniz. Hepsi de yaptıkları yeni işlerde derslerine iyi çalıştı çünkü.
Haftanın 5-6 gününü Atv’de yayınlanan ‘Samanyolu’ dizisinin setinde geçen Deniz, cuma günü sette, akşam ise Günay’daydı.
Gazino programı biter bitmez Kıbrıs’taki bir başka ekstra için soluğu havaalanında aldı. Cumartesi akşamı Malpas Otel’de sahneye çıkan Deniz, programdan birkaç saat sonra dizi çekimleri için soluğu yine İstanbul’da aldı.
Cumartesi sabahı Girne’de sabah kahvaltısında sohbet ettiğim Deniz’e, “Samanyolu’ndaki eksik bir şeylerin faturasının iddia edildiği gibi Vildan Atasever’e kesilip kesilmediğini sordum. Malum yapanların “Yılın işi
Anad, NTV’de moderatörlüğünü yaptığı “10 Kadın” programını tahlil ettiği bir söyleşisinde şöyle demiş:
“Funda Özkalyoncu’nun her konuda patlatacağı bombaları önceden depolayacağını sezdim.”
Televizyonculuk geçmişinde CNN Türk’te haberleri sunduğu dönemde, bir haber için Ankara’ya bağlanılması gerekirken bunun bir türlü gerçekleşmemesi üzerine canlı yayında “S.... et Ankara’yı” gibi bir “iş kazası”na rağmen Çiğdem Anad’ın iyi bir televizyoncu olduğunu düşünenlerdenim.
Anad’ın söyleşisindeki Radyo N101’in “Bonbon”u Funda Özkalyoncu için öngörüsü de, onun ne denli güçlü önsezileri olan bir haberci olduğunun göstergesi.
Ve “Bonbon Funda”, Çiğdem Anad’ı yanıltmadı.
“10 Kadın”ın son canlı yayınında masaya yatırılan konulardan biri de benim yazımdan sonra kamuoyunun tartışmaya başladığı Medyapım’ın ortağı Fatih Aksoy’un, Mehmet Ali Ağca’yı dans yarışması ile ekrana çıkarma düşüncesiydi...
Türkiye’de Hülya Avşar’dan başka yapımcılara, “Şu şartlar altında oynarım” diye dayatma yapıp, kabul ettiren oyuncu yok. Avşar, günde sekiz saatten fazla sette kalmaz, mecbur olmadıkça hafta sonları çekim istemez.
Avşar’ın böyle bir çalışma ortamı istemesinin sebebi kişisel kapris mi? Hayır!
Avşar’ın amacı kamera karşısına dinlenmiş, dingin bir yüz ifadesiyle çıkabilmek yani daha iyi görüntü verebilmek. Peki Avşar, yapımcılara şartlarını kabul ettirme gücünü arkasındaki bir sendikadan mı alıyor?
Hayır! Sadece kendi gayretiyle...
Türkiye’de dizi filmlerin süresinin sinema filmi kadar uzun olmasına ilk isyan bayrağını kim açtı? Kadir İnanır!
“İnsanlar gece-gündüz çalışmaktan setlerde baykuş gibi dolaşmaya başladı. Bundan sonra 60 dakikayı geçen hiçbir dizide oynamam” deyip ‘Kuzey Rüzgarı’nı bıraktığında, arkasından giden ya da onu destekleyen oldu mu? Hayır!
İnanır, bu eylemden sonra ‘İpsiz Recep’te oynadı. Onun da bölümleri ortalama 50 dakikaydı. Yani İnanır, istediğini aldı.
Nüfusunun birkaç milyon olduğu dönemde İstanbul’da müzik ve sinema dünyasının ünlü isimlerinin sahne aldığı bir sürü gazino vardı. İstanbul’un nüfusu arttıkça, gazino sayısı artacağı yerde, azaldı ve gazino kültürü yok olma noktasına geldi.
Nüfusu 12 milyonu aşan İstanbul’da bugün birinci sınıf gazino sayılabilecek tek bir yer kaldı; Günay!
Onu da yeni sahipleri borç batağında aldı. İki yıl önce Günay’ı devralan BVS Group, sahneye çıkardığı onca ünlüye rağmen ilk yılı zararla kapattı. 2010’da Sibel Can ve Ebru Gündeş’e yaptırdıkları programlarla kâr etmeye başlayan BVS Group’un sahipleri Vahit ve Bayram Yıldız kardeşler, talep üzerine Ankara’da da bir gazino açma kararı aldı.
İş görüşmesi için Ankara’ya giden iş adamlarının, gece canlı müzik dinleyip, iş görüşmesi yapacakları mekan olmadığına karar veren Yıldız kardeşler, bir süredir Başkent’te açacakları gazino için yer arıyordu. Günay Restaurant’ın yanı sıra Nanna, Balıkçı Noktası ve Peysage’ da bünyesinde barındıran BVS Group’un sahipleri, Günay’ı Cinnah Caddesi’nde açmaya karar verdi. Mekan, en erken Nisan 2010’da, en geç 1 Eylül 2010’da hizmete girecek.
BVS Group’un sahipleri, Ankara Günay’ın açılmasından sonra
Star TV’de haftanın beş günü canlı yayın yapan Zuhal Topal ile CNN Türk’te hafta içi her gece program yapan Saba Tümer, Şen Piliç’in yeni ikilisi oldu.
Saba Tümer ile Zuhal Topal, geride bıraktığımız haftanın son mesai gününde Şen Piliç’le masaya oturdu ve bir yıllık reklam anlaşması yaptı.
Şen Piliç’in yeni reklam yıldızları Tümer ile Topal, önümüzdeki günlerde kamera karşısına geçecek.
Şen Piliç, CNN Türk’ün yıldızı Tümer ile Star TV’de ekrana gelen ‘İzdivaç’ın sunucusuna çekeceği bir reklam filmini bir yıl boyunca ekranlarda oynatacak.
Propaganga Ajans Umur Turagay’ın çekeceği reklam filminde Tümer ile Topal, ‘Çalıkuşu’ şarkısının “Hah hah hah” nakaratı eşliğinde bol boh kahkaha atıp, parayı kapacak. Şirket ikiliyi ayrıca billboard ilanlarında da kullanacak.
Şimdilerde Ankara’nın havası sert mi sert. Başkentte havanın bu kadar sert olmasının nedenleri çeşitli. Suikast planları, krokiler, kozmik odalar, Poyrazköy’den gelen soğuk hava dalgası, ‘balyoz’ sesleri Ankara’nın toz duman olmasına yetti.
Benim İstanbul’u bırakıp, yazı günüm olmayan Pazar günü Ankara’yı yazmamın sebebi bunlar değil. Benimkisi Ankara’nın düşük yoğunluklu gündemine dair.
Ankara’daki dedikodu kazanından çıkan duman 450 kilometre uzaktaki İstanbul’dan göründüğüne göre varın hesap edin yanan ateşin gücünü.
Şu günlerde Ankara’da ve özellikle de TBMM’de en çok konuşulan bu konunun kahramanlarının adları bende saklı. İsimlerini yazmamanın sebebi, kişilik haklarına duyduğum saygı.
O nedenle kahramanlarımızın kimler olduğunu ve ne iş yaptıklarını açık açık yazmayacağım, ama ipuçları vereceğim.
‘Pazar bulmacası’ gibi
Alice’yi takip edenler bilir, bu tür yazılar yazmam. Bunu bir ‘Pazar bulmacası’ sayın.