Hadise ile bayramlık “Cafe Sohbeti” için cumartesi akşamı Maslak’taki Sheraton Otel’de randevulaştık.
Çünkü Hadise, cumartesi günü 17.00’de Beyoğlu’ndaki Richmond Otel’de Eurovision için düzenleyeceği basın toplantısından sonra Maslak’taki Sheraton Otel’de hemşehrilerinin karşısında olacaktı.
Otelde Sivasspor’un gecesi vardı ve Sivaslı Hadise de bu gecede sahneye çıkacaktı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile oynayacakları lig maçı için İstanbul’a gelen Sivassporlu futbolcular lobide, İstanbul’daki zengin Sivaslılar ise bir kat üstteki yemekte bir araya geldi.
Sivasspor’un gecesi nedeniyle Maslak Sheraton Oteli’nin önünde oluşan görüntü bana biraz Las Vegas’ı, biraz Los Angeles’ı hatırlattı.
Sheraton Oteli’nin önüne park etmiş, çoğu makam şoförlü otomobilleri görseydiniz siz de aynı şeyi hissederdiniz.
Her biri birkaç yüzbin euro değerindeki lüks otomobilleri ayrıcalıklı kılan bir başka şey de sahiplerinin ismine uygun plakalarıydı.
Kasım ayının reyting karneleri bazı kanallar için kırıklarla dolu.
Kanal D, geride bıraktığımız aylarda olduğu gibi kasım ayını da birinci olarak tamamladı.
Üstelik Kanal D, bu başarıyı hem “tüm gün”de hem “prime time”da izlenme payını artırarak elde etti.
Show TV, ikincilikteki yerini korudu.
atv’nin izlenme paylarında az da olsa artış var.
Kasım, FOX için adeta zafer ayı oldu.
“Tüm gün” ve “prime time”da reytingini yükselten FOX, son aylarda periyodik bir şekilde reyting kaybeden Star TV’yi koltuğundan etti.
İstanbul Avcılar’da bir grup şehir magandasının polis kıyafeti giyerek bastıkları müzikholden bir kadını saçından sürükleyerek kaçırmasından sonra yapılan “resmi açıklama”lar ve yorumlar, bu ülkede bazı şeylerin olması gerekenle - olan arasında ne kadar da farklar olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Televizyon kanallarının çoğu, müzikholün güvenlik kameralarının saniye saniye kaydettiği bir zorbalığı ekrana getirirken hiç kimsenin “sahte polisler”e müdahale etmemesini eleştirdi.
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, “Her polis yeleği giyen, arabasında mavi ışık olan kişi polis değildir. ‘Ben polisim’ diyene kimlik sorun. Şüpheleniyorsanız mutlaka 155 Polis İmdat’ı arayın” dedi.
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in bu konudaki açıklaması ise “Vatandaş kimlik soracak, polis de göstermek zorunda” oldu.
Aslında olması gereken bu...
Peki olabiliyor mu?
Hayır.
Bu cuma sinemaları hareketlendirecek iki film vizyona girecek. Bir tarafta Cem Yılmaz’ın “A.R.O.G”u, diğer tarafta Pana Film’in “Muro”su...
O nedenle de şu günlerde yanıtı en çok merak edilen soru şu: “Cem Yılmaz’ın A.R.O.G’u karşısında Mustafa Üstündağ’ın ‘Muro’su ne yapar? A.R.O.G, Muro’ya fark mı atar, yoksa gişeden beklenmedik bir sürpriz mi çıkar?”
Önceki gün 14.00’te Kanyon’daki özel gösterimde “A.R.O.G”u, akşam da İstinye Park’ta “Muro”yu izledim.
İki filmi izlemeden önceki tahminim “A.R.O.G”un gişede “Muro”ya fark atma ihtimalinin yüksek olduğu yönündeydi.
Ancak filmleri peş peşe izleyince kanaatim değişti.
Cem Yılmaz’ın “A.R.O.G”u, “G.O.R.A” kadar olmayabilir, ama iyi iş yapar.
Çünkü Yılmaz, bu ülkede ciddi bir seyirci kitlesini avucuna almış bir star. Ama şunu da unutmamak lazım.
Müzik sektörünün yıllardır yaşadığı çöküşü bir örnekle anlatmak mümkün. Birkaç yıl öncesine kadar, albüm tirajı 1 milyonu geçmeyen şarkıcılar başarılı sayılmıyordu.
Şimdilerde ise albüm satışı 100 bini aşanların sayısı parmakla gösteriliyor.
Bunu başaranlar da MÜYAP tarafından ödüllendiriliyor.
2008’in son ayındayız.
Futbolda “ara transfer” henüz başlamadı. Ancak TRT’nin en popüler futbol programı “Stadyum” müthiş bir “ara transfer” yaptı.
Futbol hayatını Katar’da sürdüreceği söylenen Hakan Şükür, “Aktif futbolculuk buraya kadar” deyip futbol yorumcusu olarak “Stadyum”daki yerini aldı.
Pazar akşamı televizyon ekranının yarısını Lig TV’deki Galatasaray-Hacettepe maçına, diğer yarısını da çiçeği burnundaki yorumcu Hakan Şükür’ü dinlemek için “Stadyum”a ayırdım.
Moderatörlüğünü Erdoğan Arıkan’ın üstlendiği, Ömer Üründül ile Mehmet Demirkol’un yorumcu olarak görev yaptığı “Stadyum”da Şükür, giydiği siyah ceket, beyaz gömlek ve taktığı siyah kravatıyla futbol yorumcusundan çok “yakın koruma” ya da “damat” gibiydi.
Şükür’ün konuşmadığı zamanlarda parmaklarıyla, ceketi ve kravatıyla uğraşması tedirginliğinin göstergesiydi...
Ünlü erkeklerin neden bu denli çapkın olduğunu hiç düşündünüz mü? Veya soruyu şöyle sorayım:
Kadınlar, ünlü erkeklerin etrafında neden pervane olurlar?
Erkeklerin, ünlü ünsüz ayrımı yapmadan eli ayağı düzgün kadınların etrafında pervane olmalarının sebebi belli!
Ya kadınların, ünlü erkeklerin çekim alanına girmeyi bu denli istemelerine ne demeli?
Ünlü erkekleri bu denli cazibe noktası yapan şey, şöhretleri mi, yoksa fiziki özellikleri ve şahsiyetleri mi?
Televizyonlarda “Tiyatro sporu” ya da “doğaçlama tiyatro”nun adının dahi geçmediği bir dönemde seyretmiştim “Mahşer-i Cümbüş”ü...
Grubun Ankara’dan İstanbul’a yeni geldiği günlerdi.
O akşam Beyoğlu’nda izleyip beğendiğim “Mahşer-i Cümbüş” için bu şov televizyonda da iş yapar diye yazmıştım.
Aradan geçen zaman, yanılmadığımı gösterdi.
O günden bu yana hem İstanbul’un gece yaşamında, hem de ekranlarda bu tür gösterilerin sayıları bir hayli arttı.
Hepsini tek tek izleme olanağını henüz bulamadım.
Ama Beyoğlu’nda sahneledikleri şovlarını televizyonda da sergilemeyi hedefleyen “Kurusıkı” ekibini izledim.