TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in “Reytingler manipüle ediliyor. AGB’den çıkmayı düşünüyoruz. Kalan Müzik’le ortaklaşa yaptığımız projelerden iyi para gelirse reklamları bile kaldıracağız” şeklindeki açıklamaları üzerine yazdıklarımdan sonra bir yığın telefon aldım.
İçlerinde İbrahim Şahin’in açıklamalarına dair görüşlerini bildirenler de vardı, bana TRT konusunda yeni istihbaratlar verenler de...
Hepsini bir kenara not ettim.
Hepsini araştıracağım, doğru olanları da kamuoyu ile paylaşacağım.
Şu günlerde TRT’de çalışanlarının en önemli gündem konusu ne biliyor musunuz?
Emeklilik...
6 televizyon kanalı ve 14 radyosu olan TRT’nin 6.900 civarında çalışanı var.
İbrahim Şahin
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, hafta içinde Türkiye’de televizyonların reytingini ölçen AGB hakkında çok ağır suçlamalarda bulundu. İşte Şahin’in söyledikleri:“AGB ölçümleri, her şeye rağmen manipüle ediliyor ve biz ondan memnun değiliz. Özellikle, şu son 1-2 haftadır üzerinde ciddi anlamda da oynanıyor diye düşünüyorum. Çünkü bizim her defasında tereddütsüz birinci olan ‘Stadyum’ programı, 10’uncuydu. Bu doğru ölçüldüğünde, hiçbir şekilde 10. gelme ihtimali yok, aşağıdan da baksanız, yukarıdan da baksanız.O yüzden kesinlikle bir manipülasyon var ve biz bir gün çıkıp, ‘Tamam arkadaş, size güle güle’ diyeceğiz. Onun zamanını kolluyoruz, bekliyoruz. Bu bir algı bizi rahatsız ediyor.Kendilerine de söyledik; ‘Bunu sağlıklı şekilde ölçün, 20. de çıkıyorsak razıyız’. Ama siz geleceksiniz, sürekli birinci olan bir programı 10. sıraya koyacaksınız, onun kabulü
Anlatması zor bir fotoğraf bu... Açlık deyince akıllara gelen Afrikalı insanların fotoğraflarını düşünün... “Bir deri bir kemik kalmış” denir ya, aynen öyle...
Yemek yiyemiyor, su içemiyor, konuşuyor ama sesi çıkmıyor... Meramını ifade edemediği için de haliyle öfkeleniyor, üzülüyor...
Bebekler gibi mamayla besleniyor...
Bebekler mamasını kaşıkla yiyor, ama o çiğneme refleksi yok olduğu için delinen gırtlaktan mideye salınan hortumlardan gelen sıvılarla...
Vücudun tüm kasları eridiği için ayağa kalkamıyor, o nedenle o da çocuklar gibi bezleniyor.
Yüreğim el vermediği için fotoğrafını çekemeyip, durumunu yazarak gözler önüne sermeye çalıştığım bu insan, tiyatro oyuncusu Hadi Çaman...
2007’nin son günlerinde ALS hastalığına yakalanan Çaman, 2008’in mayıs ayından bu yana Kızıltoprak’taki Doğa Huzurevi’nde.
Şimdiye kadar mutlaka bir yerlerden duymuş ya da okumuşsunuzdur Fatih Ürek’in “Şeytanın Pabucu” adlı filmde başrolde oynadığını...
Filmi çeken Mia Film’in sahibi Banu Akdeniz hemşerim ve arkadaşım olduğu için ilk fırsatta sete gidip bir hayırlı olsun diyeyim istedim.
Siz bakmayın “Şeytanın Pabucu”nun başrolünde Fatih Ürek ile Aysun Kayacı gibi asıl işi oyunculuk olmayanların olduğuna... Filmin kadrosunda Hüseyin Avni Danyal, Barış Falay, Yılmaz Gruda ve Nevin Efe gibi işi oyunculuk olanlar da var.
Çengelköy’ün tepesinde çekilen filmin setine gittiğimizde “Şeytanın Pabucu”nun dağıtımını yapacak Megavizyon’un patronları da vardı.
Mia Film’in sahibi Banu Akdeniz, “Şeytanın Pabucu”na hazırladıkları tanıtım filmini izletti bize dizüstü bilgisayarında...
Filmi izledikten sonra sormadan edemedim Banu Akdeniz’e, başrol oyuncusu niye yok tanıtım filminde diye...
Yapımcı, “Vardı, yoksa sen tanıyamadın mı?” demesin mi!
Kadir: 25 yaşında bekar. Trikoculuk yapıyor, 1.500 YTL maaş alıyor, kirada oturuyor. Lise mezunu. Yalnız yaşıyor.
Fatih: 24 yaşında, hiç evlenmedi, evi var, annesiyle yaşıyor. Güvenlik görevlisi. 1.200 YTL maaş alıyor.
Melahat: 44 yaşında. 1 kez evlendi. 17 yıl süren evliliği eşinin kumarı ve içkisi yüzünden bitti. 3 kızı, 2 oğlu var. İlkokul mezunu. Ne evi var, ne de emekli. İki çocuğuyla yaşıyor.
Elif: 46 yaşında. 17 yaşında yaptığı evlilik 18 yıl sürdü. Eşi tarafından terk edildi. 27 yaşındaki evli kızı ve 25 yaşındaki oğlu ile yaşıyor.
Gönül: 42 yaşında. Bir kez evlendi, 7 aylık hamileyken terk edildi. 17 ve 8 yaşında iki oğlu var. Ortaokul terk. “Çok acılar çektim, bana sahip çıkacak bir adam istiyorum” diyor.
Ahmet: 58 yaşında. Emekli. İki kez evlendi. İlk evliliği 33 yıl, ikincisi iki yıl sürdü. 30 ve 35 yaşlarında iki çocuğu var. 800 YTL maaş alıyor.
Hamit: 77 yaşında. Bir kez evlendi. 44 yıl 7 ay aynı yastığa baş koyduğu eşi 7 yıl önce öldü. 6 çocuğu da evli. Emekli, 1.500 YTL maaşı var, yalnız yaşıyor.
Show TV, Alişan’la Çağla Şıkel’in sabahların yeni ikilisi yaptı.
Daha önce “Cennet Mahallesi”nde canlandırdıkları tiplerle dizi izleyicilerinin beğenisini kazanan Alişan’la Çağla Şıkel’i seyirci bu kez de bağrına bastı.
İkilinin yaptığı “Her Şey Dahil”, o kuşakta zirveye oynayan bir program oldu.
Şimdi aynı Alişan, atv’nin yeni dizisi “Gonca Karanfil”de de başrolde.
Sergin Akyaz’ın yazıp, yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği dizide Alişan, bir yanlışlık sonucu hapse giren mahallenin bıçkın delikanlısı “Karanfil Kemal” olarak da ekranda.
Haftanın beş günü her sabah Çağla Şıkel’le birlikte saatlerce şov programı yapan Alişan’ın, haftada bir akşam da olsa böylesine bir rolle ekranda olması izleyiciye ne denli inandırıcı gelir?
Şov dünyasının vamp yıldızlarından Hilal Cebeci tesettüre girerken, Necla Nazır türbanını çıkarabileceğinin sinyalini verdi.
Hilal Cebeci’nin türban takıp, tesettüre benzer kıyafetlerle dolaşmasını ve “Bu benim cami kıyafetim. Mini etekten, dekolteden vazgeçmedim” açıklamasını inandırıcı bulmuyorum.
Necla Nazır’ın söylediklerini de Kanal D’de katıldığı Seda Sayan’ın programında dinledim. “Sabahların Sultanı”nda Nazır, bunca yıldan sonra türbanını çıkarmak istemesinin sebebini şu sözlerle açıkladı:
“Eşimden ayrılmış olmasaydım böyle bir düşüncem olmazdı. Şimdi ayaklarımın üzerinde durabilmek ve çalışmak için başımı açmaya karar verdim. Hayatımı idame etmek için bu kararı almak zorunda kaldım.”
İki yıldızın yaptığı aklıma Cem Yılmaz’ın reklamlarını getirdi.
Cebeci’nin tesettür kıyafeti bana, “Reklam kokan hareketler bunlar”ı, Nazır’ın türbanını çıkarma gerekçesi de “Tamamen duygusal”ı hatırlattı.
Yabancı dizi ya da filmlerden fena halde “esinlenmiş yerli yapımlar”a alıştık artık... Yabancı kliplerin kare kare taklit edilmesine, hatta, “O sahnenin çekilmesi maliyetli bir iş” diye orijinalinden olduğu gibi indirilmesine de. Yabancı bestelerin üstüne Türkçe sözle birlikte bestenin sahibi olarak adını yazdıranları da çok gördük.
Ama doğrusunu söylemek gerekirse böylesine tesadüfe pek tanık olmadık.
Yazar Stephenie Meyer’in 2005 yılında Amerika’da yayınlanmış ve büyük ilgi görmüş “Twilight” adlı kitabının kapağındaki avuç içindeki kırmızı elma, oradan nasıl havalanıp üç yıl sonra Türkiye’deki “Aşk-ı Memnu”ya konduğunu okurumuz Deniz Demir gibi ben de çok merak ettim. Konuyu ilettiğim Ay Yapım’ın patronu Kerem Çatay, şunları söyledi:
“O afişi, Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe de olduğu gibi Aşk-ı Memnu’nun görsel tasarımlarını yapan ajans hazırladı. Konuyu onlara sorduğumda bunun anonimleşmiş, evrensel bir fikir olduğunu