Besteci Kayahan Açar’ın yorumcu Nilüfer Yumlu’ya, üç yıl kadar önce, “Ben o şarkıları sana sadece albümde okuman için izin vermiştim. O şarkıları sahnede okuman için bana telifini ödeyip ayrıca izin almalısın” demesinden sonra başlayan tartışma ve hukuk savaşı, geride bıraktığımız hafta sonlandı.
Kayahan ile Nilüfer arasındaki 20 yıllık dostluğu da bitiren bu davada Yargıtay, Kayahan’ı haklı buldu. Yerel mahkemenin Nilüfer’in Kayahan şarkılarını kendisinden yeniden izin almadan okumasını yasaklayan kararına şarkıcının yaptığı itiraz sonuçlandı.
Yargıtay’ın verdiği son karar karşısında Nilüfer’in “Karar tashihi” için başvuru hakkı var. Ancak gelinen noktadan sonra Nilüfer, bu hakkını kullanmayacak. Bunun anlamı şu:
Kayahan’ın yazıp bestelediği, ama Türkiye’nin Nilüfer’in o müthiş yorumuyla sevdiği Çok Uzaklarda, Geceler, Kar Taneleri, Mor Menekşe, Acıkmışım Sevgine, E Bebeğim E, Esmer Günler, Yemin Ettim, Melankoli, Sen Mühimsin, Mavilim, Her Şeyden Çok, Büyük
Hayat böyledir işte.... Siz bir şeyler yapmaya çalışırsınız iyi niyetle...
Ama bazıları sizin yaptığınıza sizin kadar iyi niyetle yaklaşmaz...
İşte o zaman her şey döner tersine...
Lanet edersiniz içinizdeki o iyi niyete...
Niye bu insanlar böyle diye....
Bütün bunları niye mi yazdım?
Şunun için.
Avrupa Şampiyonası için geride bıraktığımız hafta iki kez gidip geldiğim İsviçre yolunda iki kitap okudum. Kitaplardan biri Tuğba Özay’ın “Bedel”iydi, diğeri ise Şemsi Sılkım’ın “Şöhret”i...
Doğan Kitap’tan çıkan Tuğba Özay’ın “Bedel”i anı kitabından çok, ünlü mankenin 167 gün geçirdiği cezaevindeyken anne ve babasına yazdığı mektuplardan ibaret.
Özay’ın kitabı, “Ben masumum anne” diye başlıyor, “Babacığım ben suçsuzum. Yok yere cezaevinde yatıyorum” diye bitiyor...
“Kriminal aşkların kadını”, anne ve babasına yazdığı mektuplarda şunun altını ısrarla vurguluyor:
“Tek yanlışım gönlüme söz geçirememek... Tek suçum sevdalanmak...”
Olay yargıda... O nedenle bu konuda yorum yapmak doğru olmaz.
Ama şunu vurgulamakta yarar var.
Şöhret denen olgunun böyle yan etkileri de var. Akrabaları ve arkadaşlarından başka kimsenin tanımadığı birini, bir anda milyonların hafızasına kazıyan şöhret, karşılığında da bir şeyler alıp götürüyor elbet... Kimi öylesine değişiyor ki, bırakın etrafındakileri kendini bile tanımaz hale geliyor.
Kimi şöhretin getirdiği sarhoşluktan kısa sürede kurtulup olabildiğince az hasarla atlatıyor bu süreci...
Şöhreti, hiçbir yan etkisinde kalmadan doyasıya yaşayıp tadını çıkaranların yanı sıra, çıktıkları küçük tepecikleri dünyanın zirvesi ve merkezi sanıp oranın ebediyen kendisine tahsis edildiğini sananlar da var.
Bütün bunları niye mi anlattım?
Şunun için. Star TV’de “İzdivaç” programını yapan Esra Erol’un Flash TV’de çalıştığı günlerde medyadan ilk keşfedenlerden biriyim. “Desti İzdivaç’a dikkatinizi çekerim” başlıklı yazım üzerinden daha bir yıl bile geçmedi. O yazının ardından arkadaşlardan Esra Erol’la bir de söyleşi yapmalarını istedim. Bayram Kaygusuz’un
Ünlü spor markası Nike, 31 Ağustos 2008 tarihinde ilginç bir etkinliğe imza atmaya hazırlanıyor.
Nike, “Human Rage” adlı yeni sosyal sorumluluk projesi için 25 ülkede 25 şehir belirledi.
Bu şehirler arasında İstanbul da var.
31.08.08’de her şehirde insanlar “Human Rage” için küçük çaplı bağışlar yapıp etkinlikte koşma hakkını elde edecek. Koşuya katılanlar her şehirde ünlü şarkıcıların sahneye çıkacağı konserleri ücretsiz takip edebilecek.
Nike, her ülkeden kampanya için bir şarkıcı belirledi.
Nike, Türkiye’den de Kenan Doğulu’yu seçti.
Projenin daha renkli ve cazip hale gelmesi için çalışmalar yürütülüyor ancak şimdiye dek konuşulanlara bakılırsa İstanbul’daki etkinlik şöyle yapılacak:
13 yıl önce Kanal 7’de haber sunarak Türkiye’nin ilk türbanlı haber spikeri olarak ün yapan Serpil (Öcalan) Uflaz’ın türbanını çıkarıp sunuculuğa döndüğü Ülke TV’de pazar akşamı yeni bir program başladı.
Kanal 7 Grubu’nun “Haber7” olarak açtığı, sonra da Ülke TV yaptığı kanalın “Mutlu Aile”sinde dinlediklerime inanamadım. Niye mi?
MTM Medya Takip Merkezi’nden programın kaydını alıp, bir kez daha izledim. Prof. Dr. Ali İhsan Taşçı’nun hazırlayıp sunduğu ve üroloji uzmanı Prof. Dr. İhsan Kahraman’ı konuk ettiği programın adı “Mutlu Aile”ydi ama konuşanların tümü çiftlerin seks yaşamı üzerineydi.
Prof. Dr. Taşçı, canlı yayını şu sözlerle açtı:
“Aileyi geliştirmenin yolu, onu kuran kadın ve erkeğin ilişkilerini geliştirmek ve güzelleştirmekten geçer. Sevgi dolu bir hayata ulaşmak için, aile içindeki ilişkilerin, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik boyutlarını geliştirirken, bedensel ve cinsel yönü asla ihmal edilmemelidir.
Cinsellik;
Türkiye’de CNBC-e’de yayınlanan “The Sopranos” ilginç bir finalle ekrana veda etti.
“The Sopranos”un “Tony Soprano”nun eşi ve çocuklarıyla bir restoranda yemek yerken ekranın aniden kararmasıyla son bulması dizinin tutkunlarını tatmin etmemiş olacak ki CNBC-e’yi telefon ve elektronik posta yağmuruna tuttular.
CNBC-e’nin aylık dergisinde yazılanlara bakılırsa telefon açıp teessüflerini bildirenlerin yanı sıra, “Ben finali daha önce izlemiştim. Tony öldürülüyordu. Siz kesmişsiniz” diyenler bile olmuş.
Majör kanalların izleyicileri arasında böylesi tiplerin olması çok da yadırganacak bir durum olmasa gerek.
Ancak CNBC-e gibi tematik bir kanalın bile böylesine kendi yalanına önce kendi inanan izleyicisi olması ilginç değil mi?
“The Sopranos”un finaline seyircilerden gelen tepkilerden bunalan CNBC-e yönetimi bu ayki dergilerinde kendilerini savunmak zorunda kaldı.
Beni Unutma
Başrollerinde Zuhal Olcay ile Uğur Polat’ın oynadığı, İsmail Hacıoğlu’nun da kadrosuna katıldığı “Beni Unutma” dizisi birkaç hafta sonra final yapıp ekrana veda edecek.
Dizi aylardır ekranda. Hakkında bir sürü haber çıktı medyada...
Türkiye’de yaşayan herkes bu dizinin adını duymamış olabilir.
Ancak televizyon sektöründen para kazananların “Beni Unutma” dizisinden haberdar olmamaları mümkün mü?
Şayet öyleyse bu insanlar Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Araf Suresi’nden alıntı yaparak sıklıkla dile getirdiği gruptan.