NE YAPMIŞ DA ‘AYIKLIYORSUNUZ’?

17 Haziran 2014

Nasıl oluyor, merak ediyorum... Önüne bu dosya gelen savcı, hakim, en son o medeni bir ülkede skandal yaratacak cümleleri resmi bir belgeye yazabilen ‘bakanlık bürokratı’ ne yapıyor mesela?
Eşcinsel olduğu gerekçesiyle işine son verilen bir polis memurunun itirazına bakıp, “Eşcinsel polis mi olur, daha neler” diyerek kenara mı atıyor dosyayı?
Bir insanın meslek hayatını cinsel yönelimi nedeniyle sona erdirmenin doğru olduğuna inanıyor ve evet, kendinde bu hakkı ve yetkiyi görüyor, öyle mi?
Dünkü Milliyet’te Burcu Karakaş’ın haberiydi.
İstanbul’da görevli polis memuru F.E. hakkında 2009’da çocuk pornosu bulundurduğuna dair ihbar yapılmış önce. Evi basılmış, bilgisayarına el konulmuş ve sonunda ihbarın asılsız olduğu anlaşılmış. Ama ne çıkmış ortaya? F.E.’nin eşcinsel olduğu! Aman Allahım, rezalet!
Ve hakkında soruşturma açılmış, duruma ‘yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak’ diye bir isim uydurulmuş ve polis memurunun devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verilmiş. Ondan sonra da itiraz için kapısını çaldığı bütün mahkemelerden geri çevrilmiş.
En son da işte Danıştay Tetkik Hakimi Şevket Polat, anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne

Yazının Devamı

Hayatı “kabuklarını soyarak” yaşıyor

15 Haziran 2014

Nuri Bilge Ceylan’ın “Kış Uykusu” filmi Cannes’da gösterildiğinden beri Haluk Bilginer’in müthiş oyunculuğu konuşuluyor. Bilginer’in iyi oynaması artık haber değeri taşımasa da bunun sinemamız için özel bir buluşma olduğu bir gerçek...

rtık oyunculuğu ve karizması üzerine söylenecek her sözün fazla kaçacağı bir oyuncu Haluk Bilginer... “Şahane oynamış” cümlesinin haber değeri yok epeydir. Ama Nuri Bilge Ceylan’ın Altın Palmiyeli filmi “Kış Uykusu” söz konusu olunca söylenen ilk birkaç cümleden biri de bu. Belki onu bir süredir iyi bir yönetmenin filminde, yeteneğinin hakkını verecek bir rolde izlememiş olduğumuzdan, tam bir “beklenen buluşma” hali var ortada.
Aslında gerçekten de beklenen buluşma çünkü Haluk Bilginer ara vermeden tiyatro yapan bir oyuncu olduğu için “Kış Uykusu”nu birkaç kez reddetmek zorunda kalmıştı. Ta ki bir akşam görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki elinde senaryoyla tiyatroyu basıp 163 sayfayı eline tutuşturana kadar. “Biz bu fimi sensiz çekemiyoruz” dedi: “Programını ver, biz sana uyacağız.”
2013’ün haziran ayında Mithat Alam Film Merkezi’nde gerçekleştirdiğimiz söyleşide, çekimlerini bitirmiş, merak içinde sonucu bekleyen bir Haluk Bilginer

Yazının Devamı

DETOKS ETKiLi ‘KIŞ UYKUSU’

13 Haziran 2014

Nasıl başlamalı acaba söze... “Nuri Bilge Ceylan’ın filmini gördüm” hiç bu kadar ilgi çeken bir cümle olmamıştı.
Altın Palmiye’ye şükür, herkes ‘Kış Uykusu’nu merak etmekte. Bu merakın gişeye ne kadar yansıyacağını göreceğiz hep beraber.
Ama tahmin edileceği gibi ilk soru 3 saat 15 dakikanın nasıl geçtiği!
“Görmek istiyorum da, canım ne kadar yanar acaba?” hali...
Buradan genel bir cevap vermiş olayım: Cannes’daki jüri başkanı Jane Campion haklı, neredeyse su gibi akıp geçiyor o üç küsur saat.
Ha, “Bir bu kadar daha olsa izlerdim” biraz abartılı tabii...
Bu film hakkında söylenecek ilk şey; evet, ‘Nuri Bilge’nin en diyaloglu filmi’. Hatta bana sorarsanız diyalog yazmanın keyfini keşfettiği için bu kadar uzamış film, yoksa 2.5 saatte de nihayete erebilirdi.

Yazının Devamı

‘ONUR HAFTASI’NA NAZAR DEĞMESiN

10 Haziran 2014

Her yıl çağrı videolarındaki yaratıcı fikirleriyle gönlümüzü çalan İstanbul LGBTİ Onur Haftası’nın bu yılki videosu da gene pek renkli ve de eğlenceli.

22. kez düzenlenecek haftada; atölye ve paneller olacak, homofobik söylemler, Hormonlu Domates ödülleriyle taçlandırılacak, finalde de yine hep birlikte yürünecek.

Nasıl bize geçen yıl direnmenin şenlikli yüzünü öğrettiler, bütün İstiklal Caddesi’ni hep beraber gökkuşağına boyadık; bu yıl da 23-29 Haziran arasında düzenlenecek Onur Haftası, eminim yeni farkındalıklar yaratacak üzerimizde.

Lambdaistanbul’un ev sahipliğinde İstanbul LGBTİ Onur Haftası’nı düzenleyen bağımsız çalışma grubu, bu yıl indiegogo üzerinden maddi yardım çağrısında bulundu.

Yazının Devamı

Türkiye’nin günah keçisi

8 Haziran 2014

Evli bir adamla yaşadığı aşkın da, kullandığı uyuşturucunun da bedelini misliyle ödeyen Deniz Seki’nin sil baştan kurduğu hayatı, bir kez daha yerle bir oluyor. Seki’nin pop starlıktan cezaevine uzanan öyküsü...

Deniz Seki Türkiye’nin en talihsiz “günah keçisi”. Toplumca “onaylanmayacak” ne yaşadıysa, türünün tek örneğiymişçesine taşlanmak gibi bir kaderi var. Zamanında sanki bu ülke sınırlarında evli bir adamla aşk yaşayan ilk kadınmış gibi bir muamele gördü mesela. Ve ona yeterince bedel ödetirsek bir daha kimse bu “ahlaksızlığa” kalkışmayacakmış gibi... Şimdi de Türkiye’deki bütün uyuşturucu ağının hesabı ondan sorulmakta.
Her kendini toparlamaya kalktığında bir tekme daha yiyor ve son geldiğimiz nokta Deniz Seki’den hoşlanan veya kendisine sinir olan herkesin vicdanını sızlatır durumda. Çünkü 218 gün kaldıktan sonra 1 Ekim 2009’da tahliye olduğu cezaevine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararıyla geri dönecek. Tam nişanlanmış, yeni bir hayat kurmanın eşiğine gelmiş, son albümü “İz”in çıkmasına ramak kalmışken... Kendi eliyle dağıttığı hayatının parçalarını yine tek başına yapıştırmaya çalışırken...
Zaten bugüne kadar her ne yaptıysa bunu kendi başına becermiş bir

Yazının Devamı

SADECE SIVIYLA ÜÇ GÜN GEÇER Mi?

6 Haziran 2014

Yediğimi içtiğimi kendime saklayıp, gördüklerimi yazmaktan yanayım ama geçen hafta yaşadığım deneyimi de paylaşmak istiyorum çünkü sahiden çok faydasını gördüm.
Detoks, ne zamandır denemek istediğim bir şeydi ama hakkında türlü türlü şey okuyordum; illa ki yapmamızı önerenler, aman uzak durmamızı, yarardan çok zarar görebileceğimizi söyleyenler... Ayrıca tabii nasıl bir program yapılmalı...
Neyse, sonunda diyetisyen arkadaşımdan eve detoks sıvıları getiren bir firma olduğunu duydum, internet araştırmasıyla kendilerini buldum...
Daha birkaç ay önce Sedef Dördüncü ve Deniz Derman adlı iki genç ve belli ki öngörü sahibi bir kadın tarafından kurulmuş. Adı Juico. Yaptıkları şu: Sizin için taze sebze ve meyve suyu karışımları hazırlayıp şişelerle evinize getirmek.
Dört farklı detoks programları var, birini seçip maille ya da telefonla sipariş ediyorsunuz. Ben ‘Urban’ adlı paketi tercih ettim, birinci günün sabahında 500 ml'lik altı şişem kapımdaydı.
Ben ise endişeliydim. İçinde kara lahana, marul, salatalık, yeşil elma filan olan bir içecek neye benziyor olabilirdi? Ve bu sıvılarla insanın günü geçirmesi mümkün müydü?
Birinci sorunun cevabı hemen geldi: İçeceklerin tadı

Yazının Devamı

“BURASI SILA’NIN EVLENDiĞi YER...”

3 Haziran 2014

Kendisi başlı başına, dekorsuz, ışıksız, efektsiz doğal film platosu olan bir kent... Hakikaten hiçbir takviye gerekmiyor, Mardin’in sokaklarında yürürken hayatın büyüsüne inanıyor insan...
“Bu büyü hangi sinema filminde perdeye hakkıyla yansıtılabildi?” diye düşününce de, benim aklıma isim gelmiyor doğrusu...
***
Bu yıl dokuzuncu kez düzenlenen Sinemardin festivali için bir kez daha bu şehirdeyiz.
Bir kez daha sinemanın da, bu festivalin de Mardin’e çok yakıştığını görerek...
Bir festival, bir şehrin her hücresine ancak bu kadar sinebilir. Attığınız her adımda izlerini görüyorsunuz; bu festival bu şehrin ruhunu taşıyor.
Yönetmeni Münevver Helün Fırat’ı ne kadar kutlasak az.

Yazının Devamı

Yolu Gezi’den geçenler...

1 Haziran 2014

Birinci yıldönümünü yaşadığımız Gezi direnişinin unutulmaz portreleri oldu... Kimi şaşırttı, kimi güldürdü, kimi üzdü... Bunlardan üçünü; Gürkan Uygun, Memet Ali Alabora ve Necati Şaşmaz’ı hatırlayalım...

Gezi’nin sevdirdiği: Gürkan Uygun

“Adam zannetmiyorduk, aslında adammış”

Geçen yıl haziran ayının 13’ü, bir “çıktı haberi” düştü medyaya: “Memati de Gezi’ci çıktı”. Yanında da yıllarca “Kurtlar Vadisi”nde Memati Baş’ı oynayan Gürkan Uygun’un sırtında Gezi Parkı’na gelen yardım çuvallarını taşıdığı fotoğrafı... İçinde brandalar, yiyecek, darbeler için soğutucu sprey, sargı bezi...
O güne kadar kendisini gerçek hayatta da “Kurtlar Vadisi”nin bir elemanı zannettiğimizden olsa gerek, herkes için şaşırtıcı oldu bu kare... Radikal’den İpek İzci’ye “Kimisi vatan hainliği olarak görüyor; ‘Adam zannetmiştik’ diyor” diye anlatıyordu: “Öbür taraf ise ‘Biz bunu adam zannetmiyorduk, aslında adammış’”.
Sakaryalı işçi ailesinin beş çocuğundan biriydi Gürkan Uygun. 27 Mayıs 1974’te Yarımca’da dünyaya gelmişti. Çok taklitçi, oyuncu, annesinin “Ağzını bir bağlayabilsem” diyeceği kadar konuşkan bir çocuktu geleceğin “ağır abisi”. Sokaklarda top koşturarak ve fındık bahçelerinde

Yazının Devamı