Batı'nın en 'yahşi'si Demet

1 Ocak 2010

İlk kez sahnede izlemiştim onu. Kenter Tiyatrosu'nda ‘Gece Mevsimi’ oyunuydu. Selçuk Yöntem ve Yıldız Kenter başta olmak üzere bir dizi iyi oyuncunun arasından tiyatronun diğer genç yeteneği Yeşim Koçak ile birlikte pırıl pırıl parlıyordu Demet Evgar. Hep Yıldız Kenter'in Türk tiyatrosuna en önemli armağanları olarak gördüm ikisini.
Nitekim o yıl Afife ve Sadri Alışık tiyatro ödüllerini aldı o sıralar 25 yaşında olan Demet Evgar. ‘Banyo’ ve ‘Beyza'nın Kadınları’ bu genç oyuncunun yeteneğini, ışıltısını ortaya çıkaran filmler olmadı ne yazık ki. Hatta sırf ‘Beyza'nın Kadınları’ nedeniyle Demet Evgar isminden uzak duran insanlar tanıyorum.
Neyse ki tiyatroda işler daha iyi gitti de, ‘39 Basamak’ gibi şahane bir şey izledik gene Kenter Tiyatrosu'nda ve Demet Evgar'ın şahane komedi yeteneğine şahit olduk. Ardından da televizyonda ‘Bir Kadın Bir Erkek’ geldi, böylece tiyatroya gitmeyen yurdum insanı da tanıdı onu.
Geçen yıl beyazperdede ‘Güneşi Gördüm’de izlediğimiz Demet Evgar bana göre ‘Yahşi Batı’nın en güzel şeyi. Film, bir Cem Yılmaz esprileri derlemesi, gayet güldürüp eğlendiriyor. Ama Yılmaz'ın bu ay Milliyet Sanat dergisi için yaptığımız söyleşide belirttiği gibi

Yazının Devamı

Bedenin ve ruhun gıdaları

29 Aralık 2009



Fatih Akın’ın yeni filmi ‘Soul Kitchen’da, müşterilerine lezzetsiz yemekler sunan Zinos’un (Adam Bousdoukos) başına gelen bir dizi talihsiz olay anlatılıyor.


Yemekli filmleri oldum olası çok sevmişimdir. Yemek pişirmek sevene nasıl bir terapi gibiyse, mutfakta geçen filmler de öyledir. Yüzde geniş bir gülümseme, ruhta bir neşe, bir hafiflik bırakır, hoştur. Ve bazen insanın en çok ihtiyaç duyduğu şeydir ve bir filmden tek beklentisi kimi zaman.
'Duvara Karşı'yla seyirciyi duvara çarpan, 'Yaşamın Kıyısında' ile muhtelif acıların kıyılarında dolaştıran Fatih Akın, bu kez ruhları hafifletmeye karar vermiş olacak ki, tam bir ‘izle ve kendini iyi hisset’ filmi yapmış. İsmi 'Soul Kitchen' ve The Doors’un aynı adlı şarkısını hatırlayarak çok sevdiğimiz bu ismin ne tuhaf ki 'Aşka Ruhunu Kat' gibi bir tercümesi var. Muhtemelen kimse filmi bu adla anmayacak, o yüzden biz de 'Soul Kitchen'dan vazgeçmeyelim.

Yazının Devamı

KIRIK KALPLERE ŞARKILAR

25 Aralık 2009





Şu aralar bir albüm var, çıkmıyor CD çalarımdan. Millet facebook'tan, twitter'dan sözlerini paylaşmaya başladığına göre de yalnız değilim bu konuda: Candan Erçetin'in 'Kırık Kalpler Durağı'.
Yıllarca 'iyi şarkı buluyor' diye takdir etmiştik kendisini, artık bunun yanı sıra 'iyi beste yapıyor' ve de söz yazıyor. Üstelik düzenlemeler de Göksel'le yaptığı çalışmalara bayıldığım, bu nedenle evliliklerinin bitmesine çok üzüldüğüm Alper Erinç'e ait.
Radyolarda ilk olarak albümün isim şarkısı dönmeye başladı. Sözü müziği Candan Erçetin'e ait ve şimdiden dillere dolanmış vaziyette. 'Yakıp geçen aşklardan incinen', 'yanlış kararların yıkıp geçtiği', 'yakın dostundan ihanet görmüş', 'hayatın sillesini yemiş' herkes için Candan Erçetin söylüyor. Epeyce kalabalık bir ekip, hedef kitlesi yani.

Yazının Devamı

Birazdan bomba patlasa

22 Aralık 2009

Tarihler 30 Aralık 1994'ü gösteriyordu. Yılın bitmesine bir gün vardı, Taksim gene ışıl ışıldı. Meydana bakan The Marmara pastanesi de öyle. Muhtemelen orada bir çift gözyaşları içinde ayrılık konuşması yapıyordu. Bir iş adamı Almanya'dan gelmiş müşterileriyle konuşuyordu telefonda.
Belki garson kız telaş içinde siparişleri karıştırmadan yetiştirmeye çalışırken, bir yandan masada tek başına oturan çocuğa bakıyordu, "Ne hoş çocuk" diye geçiriyordu içinden.
Çocuğun aklında ise en son ne yediği vardı: 'anacığının poğaçası.' Ve annesini haberi alınca ne düşüneceği... Bir tek o biliyordu biraz sonra zamanın duracağını.
Bir parmak şıklatması kadar süre, bir patlama sesi...

15 yıl geçti
Aradan tam 15 yıl geçti, şimdi Kitchenette olan yerdeki The Marmara pastanesinde otururken aklınıza gelir mi hiç Onat Kutlar'ın, Yasemin Cebenoyan'ın orada geçirdikleri son dakikalar.
Genç kuşağın yetenekli tiyatro adamlarından Berkun Oya, The Marmara'da oturmuş birini beklerken eli kağıda, kaleme gidivermiş. "Burada birazdan bomba patlasa" diye düşünmüş ve başlamış yazmaya. Beklediği kişi biraz gecikmiş, o da biraz çabuk yazmış, sonunda 15 dakikada noktayı koymuş: 'Bomba' çıkmış ortaya, 15

Yazının Devamı

AŞKIN ACI VE TATLI YÜZÜ

18 Aralık 2009



‘Acı Aşk’ın filminin ekibi, özel gösterimden sonra Taksim Zarifi’de eğlendi.


Son dönemde Türk sinemasına gelmiş en enteresan isimlerden biri Onur Ünlü. İlk filmi 'Polis'i izleyenleri ne diyeceğini bilmez bir şekilde göndermişti salonlardan. Beğenseler miydi? Şaşırsalar mıydı? Ne düşünmek caizdi? Zira böylesi bir 'absürd'e alışık değildik sinemamızda.
En azından artık biliyoruz ki içinde Onur Ünlü adı geçen bir filmden klasik bir şey beklememek, ters köşeye yatmaya hazır olmak lazım. Nitekim senaryosuna imza attığı 'Acı Aşk' da romantik bir film izlemeye gidenleri şaşkına çevirirken sürprizlere açık bünyelere çok iyi geldi. Yönetmen koltuğunda, Ünlü'nün ilk iki filminin yapımcısı A. Taner Elhan var . Belli ki kafaları gayet uyuşuyor.

Peri masalı kabusa dönüyor

Yazının Devamı

iYi HiSSETTiREN OYUN

15 Aralık 2009




Aklı sürekli filanca arkadaşlarının gittiği partide, sokakta, alışverişte, baş parmağı da cep telefonunun tuşlarında olan bir zamane yeniyetmesi ile yaşı hayli ilerlemiş, artık ezberini yapmakta zorlanan bir aktris her gün belli saatlerde bir odaya kapanıp çalışmak zorunda kalırlarsa ne olur?
Klasik bir karşılıklı değişip dönüşme, birbirini anlayarak kuşak farkını aşma öyküsü. İki kişi önce birbirlerine uzaylı gibi davranırlar. Küçük kız yaşlı kadının hala yaşıyor olmasını tuhaf, sahneye çıkıyor olmasını anlaşılmaz bulurken onu tanıdıkça yürek denen organın hiç yaşlanmayabileceğini keşfeder.
Yaşlı kadın bu dilini bile anlamadığı veletin aslında biraz ilgi ve sevgi marifetiyle nasıl kafa dengi, dost, arkadaş olabildiğini görür. Neticede ‘korkma uzaylı, biz dostuz’ dendiği andan itibaren gelişen diyalog ve tabii mutlu son.
Kent Oyuncuları'nın son oyunu ‘Kraliçe Lear’ın anlattığı kabaca bu. Kanadalı oyun yazarı Eugene Stickland, 80 yaşındaki bir arkadaşına doğum günü armağanı olarak yazmış oyunu. Kanada'da yaşayan Aylin adlı genç bir Türk doktor da izleyip Yıldız Kenter'e ne kadar yakışacağını düşünmüş. Kenter'in kızı Fatma Leyla Kenter Tepedelen oyunu çevirmiş, işte sonuç.

Yazının Devamı

KANATLAR BAŞTAN KIRIK

11 Aralık 2009



Gecenin Kanatları filminin başrollerinde Erkan Petekkaya, Beren Saat ve Murat Ünalmış var.


Gecenin Kanatları'nı görmeden önce afişine bu kadar dikkatli bakmamışım. Üç çatık kaşlı, karanlık yüz. 'Ciddi' değil, basbayağı 'karanlık' ifadeler. 'Devrimcilik' böyle bir şey çünkü. Başrol oyuncularından Murat Ünalmış Günaydın'daki röportajında pek güzel anlatmış: "Bu film bir aşk hikayesi ama bilindik bir aşk değil. Devrimcilik adına kendini öldürebilen insanları düşünün. Birilerinin dünyalarına girip onların hayatlarını etkiliyorlar. Girdikleri hayatları berbat ediyorlar. Bu filmde de devrimcilik var."
Evet, böyle bir şey. 'Girdikleri hayatları mahveden insanlara devrimci deniyor' sahiden filmde de. Ve içlerinden bir tanesi bir gün bir sporcuya, sağlıklı, apolitik, örnek bir Türk gencine aşık oluyor. İşte sana mahvedilecek bir 'hayat'.

Yazının Devamı

Bu parti iktidar olur!

8 Aralık 2009



Mirkelam, artık solo çalışmalarıyla beraber Kargo grubunun da solistliğini yapacak.


Senenin ortasında enteresan bir haber almıştık müzik piyasasından: Kargo ile Mirkelam birlikte çalışmaya başlamıştı. Türk rock’ının önemli gruplarndan olduğu su götürmez gerçek olan, fakat klavyeci Serkan ve bilhassa solist Koray Candemir’in ayrılmasından sonra akıbetinin ne olacağını da merak ettiğimiz Kargo için eşsiz bir çözümdü bu.
Zira kalanlar Selim Öztürk, Burak Karataş ve Mehmet Şenol Şişli gibi iyi müzisyen olsa da, solistlerin grupların yüzü olduğu da bir gerçek. Ve evet, böyle bakınca Mirkelam’dan iyisi can sağlığı. Besteyse beste, sözse söz, sesse alası ve üstüne şahane bir sahne karizması.

Yazının Devamı