7 Olimpiyat, 5 Dünya Kupası, 7 Darbe!

20 Temmuz 2016

Geçen cuma gecesi derin fısıltılarla başlayan, sonra da ihanete, kana, öfkeye bulanan hayatımızın değişik bir değerlendirmesini yaptım...
27 Mayıs 1960’da 15 yaşındaydım, çocukluktan delikanlılığa geçerken sapla samanı karıştırdığımız günlerin sonunda çevremde derin bir hüzün rüzgârı esti...
Menderes, Zorlu ve Polatkan idam edilmişlerdi. Memleketin büyük bölümü kırgın, dargın ve yorgundu.
Sonra 22 Şubat 1962, 28 Şubat 1963 darbe teşebbüsleri... Askeri lisede öğrenciydim. Ben, kıdemli olduğum için ranzanın üstünde yatıyordum... Sınıf arkadaşım Metin Aydemir de altımda uyuyordu. Ama o günlerde uyuyamaz olmuştu. Babası Talat Aydemir idam edildiğinde arkadaşlar, en az 20 yaş ihtiyarladığını gördüler.

Kızımın yaş günü

12 Mart 1971... İstanbul’dan kızım Kibele’nin 1. yaş günü için İzmir’e uçacaktım. Hava muhalefeti nedeniyle uçuşlar iptal edildi. Şehre dönerken radyodan 12 Mart Muhtırası’nın okunduğunu öğrendim. Gazeteye vardığımda Demirel istifa etmişti. O dönemde terör demiyorduk ama, anarşi kol geziyordu. İsrail Konsolosu Elrom kaçırılıp katledildi.
Arada Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın tek kurşun atmadıkları halde devrimci eylemleri nedeniyle idam edilmeleri,

Yazının Devamı

Euro Boring 2016

13 Temmuz 2016

Avrupa Futbol Şampiyonası, çoğunlukla sıkıntı maratonuna dönüşen maçlar sonunda nihayet tarihteki yerini aldı. Bir çok otorite müsabaka formatından oyun kalitesine kadar farklı konularda organizasyonun sıkıntıya dönüştüğünü iddia ediyor. Ahmet Güvener de uzaktan - Amerika’dan - gözlemlerini yazmış. Bugün, onun görüşlerinden de yararlanarak bir değerlendirme yapıyorum.

FUTBOLSUZ ŞAMPİYONLAR

Euro 2016, 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın adeta karbon kopyası gibiydi. İki şampiyon da (Yunanistan ve Portekiz) turnuvanın favorisi değillerdi. Yaratıcı, göz okşayan futbol oynamadılar. Savunma ağırlıkla fırsatçı taktikleri tercih ettiler. 2004 finali hiç değilse 90 dakikada bitmişti.

NEREDE DEVLER, NEREDE İSPANYA?

Haksızlık etmeyelim. Şampiyonada iz bırakan takımlar da vardı geçmişte... Örneğin İspanya... 2008 ve 2012’de turnuvanın en iyi takımı olduklarını kabul ettirerek şampiyonluğu kazandılar. Bu yıl şampiyonayı domine eden güçlü bir takım çıkmadı. Evet, ev sahibi Fransa, İtalya, Almanya güçlüydüler ama, güçleri meydan okumaya - kazanmaya yetmedi! Dünya Kupası’nın aksine, Avrupa şampiyonaları zaman zaman zayıf, favori olmayan takımları da (Çek Cumhuriyeti 1976, Danimarka 1992, Yunanistan

Yazının Devamı

Ağla Ronaldo ağla!

11 Temmuz 2016

2014 Dünya Kupası’nda FIFA, hakemlerin kart göstermede biraz ağırdan almasını tavsiye (!) etti. Maçların nasıl çorbaya döndüğünü, hatırlıyoruz.

2016 Avrupa Şampiyonası’na da aynı felsefe egemen oldu. Efendim oyunun akışını bozmamak gerekiyormuş! O nedenle en sert faulleri, itip kakmaları bile görmedi Clattenburg. Dövmeleri görünmesin diye yaz-kış uzun kollu tişört giyen İngiliz hakem belki de “kol kırılır yen içinde” atasözümüzü uyguluyor. Hakeme takmak gibi derdim yok. Ama el insaf! Cristiano Ronaldo’ya sinsi ve sert darbeyle yüklenen Payet’e bırakın kart göstermeyi, faul bile vermedi centilmen! Majör turnuvalarda ev sahibinin azıcık desteklenmesini anlarım da, Ronaldo’a yapılan futbol dışı gaddarlığın seyredilmesini hiç anlayamam.

Ronaldo’nun 17’de darbeyi alıp tedaviden sonra ancak 5 dakika dayanarak 25’de oyundan çıkması, finalin ruhunun çalınması demekti. Quaresma girdi oyuna. Beklenen inceliklerinden birini “bisiklet vuruşu” ile gösterdi. Lloris yemedi.

Ama asıl beklenmeyen, doksan dakikaya damga vurup Portekiz’in ruhunu yeniden ayağa kaldıran kaleci Patricio oldu. Griezmann, Giroud, özellikle Sissoko vurdular, asla teslim olmadı. Gignac’la aranan umutlara da limon sıktı. Onu

Yazının Devamı

Köşelerin kahramanı

8 Temmuz 2016

Oğuz Şeren’in bana anlattığına göre kardeşi Turgay çok iyi bir dekatloncu olabilirdi. Atletizm gönüllüsü Oğuz ağabey, ‘Ama ah şu Grand Cour... Futbol benim atlet kardeşimi çaldı’ diyerek hayıflanırdı.

Grand Cour’da futbol macerası santrfor olarak başladı ve kaleci olarak devam etti.

O kariyerin muhteşem öyküsünü biliyorsunuz... Berlin Panteri boşuna ortaya atılmış bir unvan değil... Turgay Şeren kapattığı köşeden gol yemeyen, muhteşem bir file bekçisi olarak tarihimizde iz bıraktı.

Onu örnek alan birçok kalecinin yetişmesine ilham verdi. Dahası River Plate ve Boca Juniors gibi uzaktaki Arjantin kulüplerine kadar teklif aldı, oralara gitti, denendi, beğenildi. Ama 50 bin liralık bonservis yüzünden transferi suya düştü. Yine de kulübüne küsmedi, darılmadı. Sarı-kırmızıyla başlayan futbol hayatı aynı renklerle bitti.

Antrenör olarak da Mersin İdman Yurdu, Samsunspor, Vefa ve Galatasaray’a en zor zamanlarda elini uzattı. Kenardan takım yönetti.

Turgay Ağabey, sporcu ve antrenör kariyerinin daha fazlasını spor yazarı-yorumcusu olarak yaşadı. Ömrünün son 50 yılına bu kimliği damga vurmuştur. Orada da en sert köşe yazılarının, en çatışmalı polemiklerin kralı olmuştur. En sevdiklerini bile

Yazının Devamı

Galler çok geç uyandı!

7 Temmuz 2016

Portekiz-Galler yarı finali, sanki Real Madrid’in iki oyuncusu arasında düzenlenmiş bir düello gibi algılandı... Portekiz’in yıldızı Christiano Ronaldo ile Galler’in lider oyuncusu Gareth Bale’i karşı karşıya getiren maçta beklendiği gibi göz bebeği olmayı hak ediyorlardı. Dün de finale ulaşmak için olağanüstü çaba gösterdiler. Ancak Bale ve Galler, Ronaldo ve Portekiz’i durduramadı. Christiano Ronaldo, Real’deki takım arkadaşına hiç fırsat tanımadan maça ağırlığını koydu. 1 gol ve (bence) 1 asistle Paris biletlerini aldı.

Gareth Bale’in Galler’i Euro 2016 finallerine adeta tek başına taşıdığını biliyoruz. Aynı Bale, Fransa’da da ülkesine yarı finale getirdi. Elbette arkadaşlarının da katkısı ve gayreti vardı ama onların liderliğini başarıyla sürdürdü.

Ronaldo’dan Real’deki istikrarını ve üretkenliğini bekleyenler kaçırdığı gollerle şoke oldular. Ama o adam, dün attığı golle Platini’nin rekoruna ortak oldu. Gücünü ve klasını yeniden kanıtladı. Nani’nin ikinci golünde de büyük katkısı var.

Gareth Bale, kaleye üç kez şut attı, Patricio’yu geçemedi. Duran toplarda da beklenen golleri atamadı. Ama çok çalıştı, çırpındı. Son dakikaya kadar takımı için kendini adeta paraladı. Sırası

Yazının Devamı

Bayram tatlısı: İngiliz Çorbası

6 Temmuz 2016

Aşağıdaki yazı, Avrupa Futbol Şampiyonası’na katılıp hayal kırıklığına uğrayan İngiltere Milli Takımı için yazılmış. İngilizlerin Uluslararası turnuvalarda yaptığı 5 yanlışa işaret ediyor. Okuyalım:

TİCARİ HAZIRLIK MAÇLARI: İngiltere peş peşe hayati hatalar yapıyor.. Ya ticari kaygılarla çok fazla oyun (hazırlık maçı) oynuyorlar; yanlış oyunları oynuyorlar, para kazanmaya çalışıyorlar... Ya da oyuncuları kötü yola sevk ediyorlar; hatta değerli bir alışkanlık olmamasına rağmen Brezilya’daki Dünya Kupası’ndan önce Florida’da bir hafta geçirdiler. Hazırlık kampları ve kıyafet provaları ile özel turnuvalar için hazırlık yapılmaz!

KADRO SEÇİMİ, TERCİHLER: İngiltere’de futbolu yönetenler yıllardır değişmez. Menajer ya da diğer yöneticiler takımı toplayıp hedefleri anlatırlar, nasıl bir oyun istediklerini söylerler ve ardından kendilerini kaybederler. Yanlışlar peş peşe gelir. Örneğin “boynuz kramponlu” Wayne Rooney’in daha önceden hiç oynamadığı orta sahada görevlendirilmesi anlaşılacak gibi değildir. Aynı biçimde sakat Jack Willshere’ın kadroya çağrılması da anlamsızdır.

ÇEVREYE KAPALI VE UZAK: Chantilly’deki İngiltere hazırlık kampının şimdiye kadar yapılanların en iyisi olduğu söylendi.

Yazının Devamı

1 numaraların 1 numarası

3 Temmuz 2016

24 takımlı Avrupa Şampiyonası iyi mi oldu, kötü mü? Önümüzdeki aylarda analizlerle oluşan bilimsel raporlar UEFA’ya gelir, durumu anlarız. Bana kalırsa, pek iyi olmadı. 24 takımlı Dünya Kupası zevkli ve heyecanlıydı. 32 takımlı formatın şimdi 40’a yükseltilmesi tartışılıyor. Ama Avrupa’da 24 takım beklenen tadı vermedi. Son örneğimiz de işte Almanya-İtalya maçı... Sıkıcı taktik savaşı iki takıma da yakışmadı. “Aman gol yemeyelim de, sonrasına bakarız!” Dünya Kupası kazanmış iki takım yaratıcılıktan uzak temposuz garip bir maç sergiledi...

Joachim Löw, EURO 2016’nın en iddialı, en favori takımını savunma tercihli bir onbirle sahaya sürdü. Bir önceki maçın etkili ve skorer oyuncusu Draxler 72 dakika kulübeden izledi maçı... Dahası, ilk dört maçta ortalama 104,5 kez topla buluşan Tony Kroos, dün sadece ilk yarıda 33’te kaldı. Khedira’nın 14’de sakatlanması elbette Almanya’nın ayarını bozdu. Ama yine de yerini alan tecrübeli Schweinsteiger’in katkısını takdir etmek gerekir. Topa daha çok sahip olan Almanya maçın önemli bölümünü İtalyan yarı sahasında oynadı. Ne var ki orta alanın da tümüyle savunmaya yığılmasıyla Barzagli, Bonucci, Chiellini üçlüsünü aşmakta zorlandılar. Mario Gomez,

Yazının Devamı

Lewando-Ronaldo

1 Temmuz 2016

Angel Maria Vilar, UEFA Birinci Başkanvekili olarak hayatının en sıkıntılı gününü belki Çarşamba günü yaşadı... Türkiye Futbol Federasyonu’nun Atatürk Havalimanı’ndaki çatışma ve canlı bomba ile gerçekleşen terör saldırısının 44 kurbanı için “Saygı Duruşu” ya da “Siyah Pazubant” önerisini beklenmeye bir soğuklukla karşıladı. Efendim, elenen bir takımın ülkesi için uygun örnek yokmuş!.. Anlayışsızlığının bedelini en yakın arkadaşlarının protestosu ile ödedi. Sonunda Polonya - Portekiz maçından önce santrada ve tribünlerde saygı duruşu ile başladı maç. Polonyalı futbolcuların saygı duruşu sırasında terör kurbanlarını alkışlayarak anması, Velodrom stadındaki tüm tribünlerden aynen karşılık buldu. Bu tartışmada Türkiye tezinin kabul edilme süreci çok ayrı bir hikaye. Emeği geçen herkese teşekkür edip maça geçelim.
Bir yanda Lewandowski, bir yanda Ronaldo... Futbolun bu iki büyük golcüsü arasında karşılıklı bir atışma bekliyorduk ister istemez. Ama beklediğimiz olmadı. Daha ikinci dakikada Lewandowski’nin attığı gol, Polonya’ya beklenmedik bir üstünlük sağladı. Portekiz buna ancak 33. dakikada Sanches’in uzaktan sürpriz şutuyla yanıt verdi. Bu beraberlik durumu penaltılara kadar

Yazının Devamı