Vicdanı da yumruğu kadar güçlüydü

5 Haziran 2016

Muhammed Ali benim için şampiyon sporcu değil, uygarlık kahramanlarından biri. Çünkü O; rüzgara kapılmadan, boyun eğmeden, ayakta durmasını bildi, kendi yolunda yürümeyi becerdi. Ali ile ilgili ilk notlarımız 1960 Roma’da olimpiyat şampiyonluğu. O şampiyonluktan Louisville’e döndüğünde üstü açık Cadillaclar ile uçaktan alındı, eyalette bayram ilan edildi. Belediye başkanı kendisini Louisville’in evladı olarak tanımladı ama iki gün sonra naif biçimde boynunda taşıdığı olimpiyat madalyasıyla iki arkadaş restorana gittiklerinde, kendilerine servis yapılamayacağı söylendi. Orası beyazlara aitti.
Muhammed Ali, “İyi ama ben olimpiyat şampiyonuyum. Bu ülkenin milli marşını çaldırdım. Tüm dünyaya Amerika’nın gücünü gösterdim. Burası benim ülkem değil mi?” diye itiraz etti, yine servis yapmadılar. Restorandan çıktığında bu defa yollarını beş beyaz ırkçı delikanlı kesti. Ali ve arkadaşı saldırganları hak ettikleri biçimde ağırlayıp nehre attılar. Bu gerilim, Ali’nin ağlamasına neden oldu. Boynunda gururla taşıdığı madalyayı söktü, Ohio nehrine fırlattı.

Aradan yıllar geçti. Bu defa Vietnam’da savaşmak üzere askere çağrılıyor. ‘Onlar bana ne yaptı ki’ diyerek Vietnamlılar ile bir derdi

Yazının Devamı

Avrupa şase, Avrupa motor!

1 Haziran 2016

Birbirinden farklı 3 grup var. Toplam uzman sayısı 13. Milli Takım’ın 31 oyuncusu içinden 8’i -şimdilik- bırakılacak. Fransa’ya götürülecek 23 kişilik kadronun belirlenmesinde duygulara yer yok. Buna karşılık hem oyun felsefesi, hem de o felsefeye uygun adamlar, bilimsel yöntemlerle belirleniyor.

Tüm özelliklerinin yanı sıra farklı bir duygu adamı olan Fatih Terim için belki de en zor seçim...

Bilimsel ölçütlerle duygusal dalgalanmalar zaman zaman çarpışıyor. Hoca uykusuz saatler geçiriyor. Neyse ki kararını baştan vermiş. Bilim ne diyorsa o olacak.

Hücum hücum hücum

Üç kurulun biri üniversiteli akademisyenlerden oluşuyor. Diğeri Fatih Terim’in TFF içinde oluşturduğu yakın çalışma arkadaşlarından... Üçüncüsü, çok uzaktan... Amerika’dan. Bir süredir uzmanlarıyla çalışıp testler yapan ekip önceki gün raporunu veriyor.

Şimdi raporların ışığında dışarıda kalanlara bakalım: Ali Şaşal Vural... Milli Takım’la tanıştı, çalıştı ve gelecek adına bir vize aldı. Ama Fransa vizesi yok. Çağlar Söyüncü en önemli açığımız stoper mevkiine çözüm vaat ediyor. Kurullar yeteneğe değil, tecrübeye de puan verdi. Alper Potuk savunma, Mahmut Tekdemir hücum zafiyetinden, Yasin Öztekin tecrübesizliğinden, Mevlüt

Yazının Devamı

100 milyon euroluk kupa

27 Mayıs 2016

Kupa’yı kazanan takıma bravo.. Kaybedenin de canı sağ olsun. Skor tabelasından daha ilginç ve önemli bir şey var: Bu maç yıllardır özlediğimiz tablo ile Antalya’dan bize gülücükler sunuyor. Karamsar, korkak, alışılmış eyyamcılıkla deplasman taraftarına maçı yasaklayan zihniyet, kupa finalinde devre dışı... Antalya Arena’da tribünler “fifti-fifti” paylaşılmış. Galatasaraylılar, Fenerliler doya doya takımlarını destekliyor, hiç susmadan eğleniyorlar.

Anlayabilene, Süper Lig’deki paranoyanın gereksizliğini ve geçersizliğini anlatıyorlar. Oh olsun, aferin size... Alkışlar hepinize!

Bu arada ateş ve dumanla maçı perdeleyen meşale hareketi de ayıptı, söyleyelim.

Çok anlamlı bir finaldi bu... Fenerbahçe açısından kaçırdıkları Lig Şampiyonluğu’na karşılık bir ölçüde teselli yaratabilirdi. Sezonu bir derbi galibiyetiyle kapatmak yüzleri güldürebilir, transfer pazarlıklarına bereket getirebilirdi...

Galatasaray penceresinden bakarsak... UEFA’nın 1 yıllık Avrupa yasağı, Kupa zaferiyle önümüzdeki yıl aradan çıkarılmış olur, böylece bir sonraki (2017-18) sezonu için farklı bir motivasyonla çalışabilirlerdi. Biraz daha endüstriyel bakınca Galatasaray Kupa’yı kazanmakla yaklaşık 100 milyon Euro’luk

Yazının Devamı

2016: Sporda Kadın Yılı

25 Mayıs 2016

Çoğu torunlarımın yaşında. Çocuklukla gençlik arasındaki o coşkulu ve heyecanlı süreçte içi - içine sığmayan, hayatı soluk soluğa yaşayan evlatlar onlar.

Hepsi de pırıl pırıl... Türkiye’ye, yaşadıkları cennet ülkeye onur kazandırıyorlar. Ellerinden gelenin daha da fazlasını yapmak için olağanüstü çaba gösteriyorlar.

Hepsi de kız. Spordaki cinsel kimlikleriyle kadın sporcu...

Erkek evlatlar da gayretli elbette. Başarıları da var, onları alkışlıyorum.

Ama izninizle 2016 yılını, şimdiden “sporda kadınlar yılı” olarak ilan ediyorum.

Çağla Büyükakçay’dan başlayalım... TEB Paribas İstanbul Open Turnuvası’nda şampiyon oldu Çağla. Tenise adanmış hayatının il büyük ödülünü aldı. Fransa Açık’ta (Roland Garros) ana tabloya girdi. İki kez yağmur nedeniyle ertelenen maçta Belaruslu Aliaksandra Sasnovich’i yenerek ikinci tura yükseldi.

Olimpik barajları aştılar.

Biliyorsunuz, bu yıl olimpiyat yılı... Hem Süper Lig’e, hem de EURO 2016’ya fena halde kafayı taktığımızdan, futbolun esiri olmuş durumdayız. Ama yine de Rio 2016’ya gidecek sporcularımızı unutmamamız gerekiyor. Artık eskisi gibi değil. Coubertin’in “Olimpiyatlarda madalya kazanmak değil, katılmak önemlidir” sözü de eskimiş gibi. Neden? Çünkü h

Yazının Devamı

Bu skoru tanımıyorum!

23 Mayıs 2016

Doğrusunu söylemek gerekirse hiç de şikayetçi değilim... İngiltere ile futbol maceramız 1984’de 8 gollü kıyamet bir yenilgiyle başlamıştı...

Hakan Çalhanoğlu’nun doğumuna 10 yıl vardı daha... 32 yıl geçti aradan. Sekizleri 5’leri, 4’leri yedik, 0-0’ın ötesinde bir ışık göremedik.

O nedenle dünkü maç belki de oynadığımız en aydınlık maç oldu. İngiltere’nin hazırlık maçlarına Türkiye ile başlaması çok da keyifli olmadı ev sahibi açısından. Bizim açımızdan, hiç değilse kuşaktan kuşağa devrettiğimiz golsüzlük geninin ortadan kaldırılması gibi tarihi bir dönüşüme kapıyı açtı. Yıllar süren gol hasreti Hakan Çalhanoğlu ile bitti.

İngiliz futbolseverler, her zaman olduğu gibi farklı bir galibiyet, bir tür gol show beklentisiyle tribünlerdeydi. Çok sıkıntılı anlar yaşadılar. Yüreklerinin ağızlarına geldiği pozisyonlara tanık oldular.

Yine de bu oyunu 2-1 kazandılar ama onların çok da mutlu olduğunu sanmıyorum.

Bize dönersek... Evet, biz paslaşmayı, topa sahibi olma yüzdemizi, oyun içinde yardımlaşmayı ve pozisyon zenginliğimizi geliştirdik. Bunlar hem Super Lig’in, hem Milli Takımımız’ın olumlu yanları... Ancak dün gördüğüm kadarıyla ikili mücadeleyi unutmaya başlamışız... Özellikle orta

Yazının Devamı

Pahalı ve ıslak

19 Mayıs 2016

Zemberek boşalınca saatler durur... Beşiktaş’ın zembereği de, yüksek gerilimli, müthiş heyecanlı muhteşem bir maceranın sonunda geçen Pazar akşamı Vodafone Arena’da boşaldı bildiğiniz gibi...

Şenol Güneş’in ekibi, sezonun belki de en sakin, en iddiasız (elbette en tasasız) maçını oynadı dün. Sosa ile bir açılış yapıp durdu. Ondokuzuncu dakikada alkışlanan bu golü Traore’nin (Dk.21) ve Holmen’in (Dk.22) attıkları izledi... Üç dakikada üç gol... Bu maçı Sanlı Sarıalioğlu ile birlikte izledik dün... Emektar Kaptan, tabelaya bakıp “Demek ki üç dakikada üç gol atılıyormuş” dedi. Gençler bilmiyor olabilir, benim kuşağım unutmaz... Kaptan’ın yanık yüreği Steagul Roşu maçının acılarını taşıyor hâlâ..

Her neyse... Şenol Hoca’nın sahaya çıkardığı takımda Tolga, Gomez, Oğuzhan, Beck, İsmail, Quaresma yoktu. Gökhan, Atiba ve Mustfa Pektemek sonradan oyuna dahil oldular. Kerim Frei, Cenk Tosun, Olcay, Tosiç, Marcelo, Necip pekala lig maratonunun koşucularıydı. Özetle ben bu takıma yedek - medek diyerek kategorize etme hatasına düşmek istemem...

Peki niye böyle oldu?

Dedik ya saatin zembereği boşaldı, durdu... Konyaspor ise UEFA Avrupa Ligi’ne mental bakımdan hazır ve layık olduğunu gösterdi.

Yazının Devamı

Öyküsüz roman: Şenol Güneş

18 Mayıs 2016

Şenol Güneş övgüyü de sevmiyor, yergiyi de... Her ikisinin de ölçülü, ılımlı ve kararlı olmasını istiyor.

Abartılardan hoşlanmıyor.

Bizim kültürümüz ifratla tefrit arasında gidip gelme illetiyle arızalı olduğundan Şenol Hoca’nın bu duruşuna da felsefesine de saygı duyuyorum. Onu anlamaya çalışıyorum.

Dünkü basın toplantısını direksiyon başında kulak ucuyla dinledim. Bizim medyadaki arkadaşların naat tiratlarının sonunda sorduğu sorulara - öteden beri söylediği gibi - bilinen yanıtları verdi. Hemen her basın toplantısında olduğu gibi medyaya dönük iğnelemeleri, öğretici bir üslup takınarak üstü kapalı eleştirileri tam da beklediğim gibiydi.

Açıkçası bu basın toplantısından yeni bir mesaj çıkaramadım. Çarpıcı bir öykü de bulamadım.

Perdenin arkasında

Beşiktaş’ı izleyen muhabir arkadaşlarım, sezon boyu kahramanlar gibi mücadele ettiler... Bin tane haber kaynağından bir tanecik haber çıkarmak için göbekleri çatladı. Hepsinin emeğine saygı duyuyorum. Ama özellikle Şenol Güneş’in yetki ve sorumluluk alanında iş yaptıkları için çok zorlandılar. Hemen her kulüpte olduğu gibi Beşiktaş’ta da idmanları sınırlı bir programla izliyorlardı. Ama onların bir de Şenol Güneş bariyerlerini aşması

Yazının Devamı

Düğün gecesi

16 Mayıs 2016

Hasretle bekleyen sevgililerin düğünü gibiydi, Beşiktaş ile taraftarlarının Vodafone Arena’da buluşması. Sabırla beklenen, emekle beslenen, gollerle süslenen şampiyonluk turunu bir hafta öne atmış, taraftarlarına muhteşem bir gala yaşatmıştı.

Fikret Orman’ın, Ahmet Nur Çebi’nin, yönetimde didinenlerin... Şenol Güneş’in galasıydı bu.

Mario Gomez’in, Marcelo’nun, Quaresma’nın, Oğuzhan’ın, Tolga’nın ve Necip’in... İlle de Cenk’in, İsmail’in, Kerim’in, Sosa ve Atiba’nın... Gökhan’ın, tribündeki Olcay’ın, Beck’in ve Tosic’in galası!

Hepsi de 2015-2016 Hasan Doğan sezonunun aktörleriydi, şampiyonluğa adanmış yıldızlarıydı.

38 bin 421 seyircinin önünde muhteşem şarkılara eşlik ederek başladı Beşiktaş. Rahattılar, kendilerinden emin, sakin ve sabırlıydılar... O arada Süper Lig’in iyi takımlarından biri karşılarındaydı. Bana göre Osmanlıspor adıyla sahaya çıkmış, Los Angeles Lakers gibiydiler. Forma reklerinin tonu zihnimi bir an için basketbola kaydırdı, ama toparlandım. Çünkü onlar futbol oynuyordu.

Beşiktaş’ın faulsüz ve müdahalesiz orta alanı Osmanlıspor’un pozisyona girmesine, Tolga’nın sıkça müdahalesine neden oluyordu. Neyse ki uzun sürmedi... Durmayan takıma golü bir duran top, korner

Yazının Devamı