Alex’li... Alex’siz!

3 Eylül 2012

Fenerbahçe’nin, UEFA Avrupa Ligi’ndeki rakiplerini tartıya vuranlar Marsilya, Mönchengladbach ve Limassol’a bakarak umutlu tablolar çiziyorlar. Ama dünkü Sivas maçına da bakmalı...

Alex’li 70 dakikada da yoktu Fenerbahçe, sonraki 20 dakikada da! Ne bireysel performans tablosu yüz güldürecek cinstendi, ne takım oyunu, ne de mücadele! Buna karşılık ev sahibi Sivasspor hem mücadele etti, hem savunma, hem de ofansif futbol anlamında oyuna ağırlığını koydu .

Anlaşılan o ki Spartak Moskova maçı hem zihinsel, hem de fiziksel olarak Fenerbahçe’yi yormuştu. O nedenle Sivasspor karşısında savruk ve dağınık bir oyun sergilediler.

Fenerbahçe savunmasında iki bek, Gökhan Gönül ile Hasan Ali Kaldırım sık sık atağa kalkarak hücumda etkinlik sağlamaya çalıştılar.Ancak Rıza Çalımbay, hemen önlemini aldı ve Fas asıllı Fransız oyuncusu Aatif’le sol kulvarı adeta tıkadı. Orta alanda ise Pedriel, Doğa, Kadir ve Erman, hem Selçuk ve Mehmet Topal ikilisiyle boğuştular, hem de ikili üçlü kıskaçlarla Alex’in hareket alanını daralttılar. Yine de takdir etmeli Alex’i. Topal ve Selçuk’un hücuma taşıyamadıkları topu, çok defa geriye gelerek aldı ve oyun kurmaya çalıştı. Aykut Kocaman, Dirk

Yazının Devamı

Ayağına sağlık Manuel!

2 Eylül 2012

Karabük’te işler tam da Samet Hoca’nın istediği gibi başladı ve bitti. Aybaba, 3-3’lük Galatasaray beraberliğinden sonra takımının kazandığı güvenoyu üzerine kadroda küçük değişiklikler yapma gereği duymuştu.Cenk’i kulübeye çekip sakatlıktan dönen Mc Gregor’u kaleye geçirmesi, bizce yadırganan bir karardı. Kimbilir, belki de Hoca, Cenk’e mental dinlenme süresi tanımıştı. Ama ikinci değişikliği Escude’nin yerine Toraman’ı stoperde oynatması, doğru tercihti. Toraman, onca tecrübesine ve farklı yerlerde oynama yeteneğine rağmen, defansın göbeğinde rahat ediyor, güven veriyordu.

Karabükspor, Skibbe’nin elinde şimdilik diyelim dirençsiz, yumuşak ve romantik bir takıma dönmüştü. Mehmet Yıldız ve Shelton gibi iki golcünün yanı sıra Cernat gibi sadece hücumu düşünen bir üçüncü adamla oyuna başlamak belki pozitif bir anlayıştı. Ne var ki Beşiktaş’a karşı “tedbirsizlik” anlamına geliyordu bu anlayış.

Beşiktaş, ilk yarıda Karabükspor’un topla oynamasına izin verdi, savunmasında rahat ve güvenli hamlelerle Mc Gregor’u tedirgin etmeden sabırla bekledi. Kazandığı topları çok çabuk hücuma soktu ve karşılığını da hiç sıkıntı çekmeden almasını bildi.

İlk yarıda attıkları üç

Yazının Devamı

Sporun ahlakla sınavı

29 Ağustos 2012

Lance Armstrong, spor hayatına triatlet olarak başladı. Ancak 90’lı yıllarda yakalandığı testis kanseriyle mücadele etmek zorunda kaldı. Hastalığın beynine de sıçradığı açıklanırken, yoğun bir tedavi sürecinin ardından bisiklet pedalıyla hayata tutundu. Ardından biliyorsunuz, inanılmaz başarılar geldi.
1999-2005 yılları arasında dünyanın en zorlu yarışı olarak kabul edilen Fransa Bisiklet Turu’nu 7 kez Sarı Mayo ile bitirerek bugüne kadar hiçbir şampiyonun elde edemediği rekorla tarih yazdı. Masal gibi başarı öyküsü, geçen hafta Amerikan Antidoping Ajansı (USADA)’nın aldığı kararla bir anda değişti. USADA, Amerikalı bisikletçinin doping yaptığının kesin olarak anlaşıldığını belirterek Fransa Bisiklet Turu’ndaki şampiyonlukları (ve 2000 Sydney’deki bronz madalyası) da dahil olmak üzere tüm madalyalarının geri alınmasını istedi. Ömür boyu spordan men cezasına çarptırılmasını talep etti. Uluslararası Bisiklet Federasyonu (UIC) ise şokta. Öteden beri USADA ile anlaşamayan ve Armstrong’un doping tezlerinde temiz çıktığını savunan örgüt, bisiklet sporunun bu en büyük kahramanına şimdilik toz kondurmak istemiyor. USADA’nın elindeki belgeleri inceledikten sonra karar vereceklerini

Yazının Devamı

Yıldırım kararıyla!

27 Ağustos 2012

Tahminlere ve tartılara sığmayan, bol gollü, heyecanlı ve keyifli bir derbi izledik. Bu kadar erken zamanda, hemen her takımın kadrosunu tamamlayamadığı, oyun planlarını henüz kesin çizgilerle belirlemediği bir dönemde yine de avantajlı olan konuk Galatasaray’dı. Ev sahibi Beşiktaş, sorunlarını çözümleyemeden, transfer planlarını tamamlayamadan Süper Lig’in en güçlü ve en hazır ekibini ağırlamak durumunda kalmıştı.
Evet, gördük ki, ağırladılar.
Beşiktaş’ın büyüklüğünü ve ağırlığını, genç ve dipdiri heyecanlarla taraftara sundular. Hatalarıyla ve becerileriyle yepyeni kimlik sergilediler.
Sahadaki Beşiktaş asla teslim olmayan, oyunu bırakmayan, rakibin her hamlesine gayret ve enerjisiyle karşılık veren bir Beşiktaş’tı.
Siyah beyazlı takım, hep öne geçti, yakalandı. Sabır ve ısrarla rakibiyle boğuşmayı sürdürdü.
Sağ kanatta Holosko, sol kanatta Olcay Şahan, Galatasaray’a hiç de hesaplamadığı sıkıntılar yaşattılar. Orta alanda Fernandes’in zaman zaman baskı altında top kaybetmesine rağmen yine de etkin ve yaratıcı oyunu devam ediyordu. Özellikle Beşiktaş’ın attığı üçüncü golle dikkatinizi çekerim. Sol kanattan topu ceza alanına taşıyıp sıfırdan kale ağzına çıkaran Olcay

Yazının Devamı

Quaresma falı kapalı!

22 Ağustos 2012

Beşiktaş’ın Süper Lig’in açılış maçında İstanbul BB ile 1-1 berabere kalması, panik yorumlara neden oldu. Medyadaki dostlar, maç analizlerinde Veli Kavlak, Hasan Türk, Necip Uysal, Olcay Şahan, Mustafa Pektemek ve Mehmet Akyüz’le Manuel Fernandes ve Hugo Almeida gibi iki ustanın pek uyumlu bir takım oluşturamayacağını, ekibe daha usta ve klas katılımların gerektiğini dile getirdiler. Beşiktaş taraftarları da sosyal medyada özellikle İnönü’deki Galatasaray derbisinde takımın güçlü bir onbirle sahaya çıkmasını arzuluyordu.

Çoğunun kafasındaki klas ve usta oyuncu Ricardo Quaresma idi.

Kolay ezberlerden uzak durmaya çalışırım. Quaresma konusunda ön yargılı değilim. Ama yine de Beşiktaş’ın derbiye Q7 katkılı bir on birle çıkıp çıkmayacağını merak ettim, en yetkili kişiye, Teknik Direktör Samet Aybaba’ya sordum.

İşte Samet Hoca’nın söyledikleri : “- Quaresma bu maçta bizim çözümümüz olmaz, olamaz! Sayın Başkan Orman, kongreden hemen sonra Menacer Jorge Mendes’in yanına gitti. Beşiktaş’ın Quaresma’nın maliyetini karşılayamayacağını bildirdi. Oyuncuya takım bulunmasını ya da yıllık ücretinde indirim yapılmasını istedi. Oyuncuya takım bulamadılar. Beşiktaş’a da Quaresma

Yazının Devamı

Tanrı Samet Hoca’yı korusun!

20 Ağustos 2012

Britanyalılar, olimpiyat boyunca Londra’da sık sık “Tanrı Kraliçeyi Korusun” marşını söylediler.
Dün Atatürk Olimpiyat Stadı’ndaki maçı izledikten sonra anladık ki Beşiktaşlılar da benzer biçimde “Tanrı Samet Hoca’yı korusun!” diye inleyecekler. Marş ya da türkü kıvamında, hiç fark etmez!
Samet Hoca, önünü arkasını düşünmeden, para pul hesabı yapmadan gönül borcunu ödercesine Beşiktaş’a geldi. Kulübün hali malum... Elindekilerle yeni bir anlayış, yeni bir felsefe, yeni bir arayış peşinde.
O yüzden sabır, en çok Beşiktaş’a lazım! Özellikle de Beşiktaş’ı izlerken, Beşiktaşlılara!
Beşiktaş’ın ezeli derdi Büyükşehir Belediye... Üstüne üstlük, eski hocası Carvalhal da İBB’nin yeni hocası... Onların kadrosu, en azından daha oturmuş, daha sağlam ve daha dengeli. Ligin ilk buluşmasında sadece saha avantajıyla değil, kadro avantajıyla baskılı başladılar maça.
Visca, Tom, Webo, Holmen’in de katkısıyla maçın başından itibaren Beşiktaş’ı adeta kum torbası gibi dövdüler. Kaleci Cenk, sadece maç boyunca yüzde yüz dört golü şansı ve refleksiyle önledi, sessiz ve sakin Cihan’a engel olamadı.
Beşiktaş, savunmasında direnmeye, ayakta durmaya çalışıyor. Ama savurdukları her top

Yazının Devamı

Tahkim ve takviye

16 Ağustos 2012

Beş dakikada iki gol!.. Futbolda olmayacak şey değil. Hele dikkatsiz, uyumsuz ve savruk oynuyorsanız, oluyor işte.
Önce Mert Günok’un rakibe ikram ettiği top... Avusturyalı kardeşimiz Veli Kavlak’ın golü... Ardından yine Mert Günok’un Harnik’e müdahalesi, penaltı. Kimsenin dili varmıyor ama, o karar doğru. İvanschitz de Mert’i ters köşeye gönderip atıyor golünü...
Yine de bir hazırlık maçı için bu kadar erken yenilen goller sorun olmamalı.
Dedik ya, kötü başladık maça. Erkenden fark yedik.
Asıl sorun sonrasında...
Dünya Kupası elemelerinde Hollanda gibi güçlü bir takımla yapacağınız karşılaşmaya üç hafta kala, zaaflarınızla birlikte gücünüzü de, felsefenizi de, taktik anlayışınızı da elle tutulur, gözle görülür biçimde sergilemeniz gerekir.
Milli Takım zaaflarını gösterdi. Evet, savunma organizasyonumuz kusurlu... Topu kazandıktan sonra oyun kurmaya çalışırken baskı yiyerek kaptırıyoruz. Pres anlayışımız uluslar arası düzeyin çok altında. O baskı nedeniyle Milli Takım kendi oyun düzenini uygulama fırsatı bulamadı... İstatistikler, topla daha çok oynayan takımın Türkiye olduğunu söylüyor. Ama bu hiç de önemli değil. Önemli olan sahip olduğun topla ne yaptığın...

Yazının Devamı

Londra’da sıçramak!

15 Ağustos 2012

Bu yazıyı gece yarısı Londra’dan yazıyorum. Sabah erkenden havaalanına gidip İstanbul’a kanat açacağız. Saat farkı yüzünden ancak akşam saatlerinde, bunaltıcı trafiğe katılıp eve ulaşmaya çalışacağız. Sabahtan akşama olimpiyat programları ile yoğun biçimde Britanya takımlarının, sporcularının yarışlarını, taktiklerini, amaçlarını, hedeflerini, başarılarını, ama hep başarılarını tekrar tekrar ekrana getiren BBC, kapanış töreninden sonra nihayet hayata döndü.
Britanya’nın içinden, dünyadan haberler veriyor, o mesafeli ve ciddi yayın anlayışından yeniden örnekler sergiliyor.
Sokakta gece yarısı olmasına rağmen korkunç gürültüyle çalışan makinalar var. Olimpiyat için yollarda açılan özel şeritleri siliyorlar. Normal trafiğe dönüş için geçici olimpiyat işaretlerini kaldırıp eski işaretleri yerleştiriyorlar.
Hayret, törenle söndürülen meş’ale bile soğumadan tarihi güncel hayata dönüştürüyorlar.
Her neyse...
2012 Olimpiyat Oyunları’ndan ev sahibi Britanya her bakımdan güçlenerek çıktı.
13 milyar poundluk geliriyle 8.4 milyarlık giderini fazlasıyla karşılayıp kara geçti. 29 altınla hayal ötesi bir başarı elde edip Amerika ve Çin’in ardından üçüncü sıraya yerleşti.

Yazının Devamı