Buz gibi goldü!

21 Ocak 2012

Önce vicdan borcumuzu ödeyelim... Necati Ateş’in falsolu vuruşunda top Beşiktaş kalesinin içinde bir kavis çizerek Cenk’in kucağına geldi. Tekrarlarda yardımcı hakem Asım Yusuf Öz’ün aut çizgisine 1-2 metre uzakta olduğunu gördük. Sonra yengeç misali iki yan hamle ile asıl bulunması gereken yere, korner bayrağının dibine geldi ama geç kalmıştı. Dahası, topu değil, kaleci Cenk’in sırtını görüyordu.
Bize göre bu bir goldü!.. Halis Özkahya golü veremedi, oyunu devam ettirdi.
Hakemlerin tümü için talihsiz bir durum...
Antalyaspor için daha da talihsiz bir kırılma noktası!
O pozisyona kadar Antalyaspor oyunun efendisiydi... Ali Zitouni, Ali Tandoğan, Necati ve Tita sağlı sollu ataklarla Beşiktaş kalesinde inanılmaz gol pozisyonları buldular. Bu pozisyonları eriten adam kaleci Cenk’ti...
Bu yıl Beşiktaş’ta değişmeyen bir tablo var: Sonuç ne olursa olsun, oyunun kahramanları arasında mutlaka Beşiktaş kalecisi de yer alıyor.
Gününe göre, kim oynadıysa... Bazen Cenk, bazen Rüştü!

Yazının Devamı

Futbolun Aydınlar’la imtihanı

18 Ocak 2012

TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, 3 Temmuz’da kucağına düşen bombayla futbol sahnesindeki en masum aktör.
Hiç kimseyi, hiçbir kararıyla mutlu edemiyor.
Dahası, kendi ekibine de güvenemiyor. TFF Yönetim Kurulu, kulüplerle yapılan uzlaşma sonucunda oluştuğu için, çoğunlukla kulüp aidiyeti taşıyan, kulüpleriyle organik bağları olan üyelerden oluşuyor.
O nedenle işte, Başkan geçen hafta eleştirel baktığım bir karar alıyor: Şike ve teşvik dosyalarıyla ilgili kararları yönetim kurulunun değil, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun almasına karar veriyor.
TFF Yönetim Kurulu sportif anlamda “siyasal” bir organ... Alacağı kararların popülist ya da siyasal etkiler altında alınma olasılığı var.
Böyle bir olasılıktan kurtulmak için Başkan, PFDK’yı yetkili kılıyor.
PFDK hukukçulardan kurulu... Kararı verecek olanlar sportif siyasetçiler değil, uzmanlar! Hangi karar alınırsa alınsın, Tahkim Kurulu’na itiraz edilecek, biliyoruz. Orada da kararı hukukçu uzmanlar verecek.

Yazının Devamı

Sıkıntıdan eğlenceye

16 Ocak 2012

Keşke taraflar gönüllerince statta buluşup bu maçı birlikte izleseydi... Ne yazık ki Beşiktaş - Bursaspor maçları hep “tek taraftarlı” tribünler önünde oynanıyor. Futbolun ruhunda olması gereken asli unsurlardan biri sürekli namevcut! Umarız bu tek taraflı tahtarevalli değişir, taraftar grupları da her maçta tribünlerde hep birlikte eğleşir!
Maça dönersek...
Heyecanlı, bol pozisyonlu, bol gollü bir oyuna tanık olduk. Top iki kale arasında gitti geldi. Her gidiş gelişinde de kaçanlarla yürek hoplattı, saç baş yoldurdu... Atılan goller coşturdu...
Futbol seyircisi başka ne ister ki... At golü, canını ye!
Beşiktaş’ta Quaresma Portekiz’de “tedavi tatili” yapıyor. Arada bir de soyuldu. Adam oynasa da macera, oynamasa da... Ama asıl sürpriz Sivok’un başına gelenler. Antrenman kazasını dizindeki dikişlerle bitirdi.
Hücumda Quaresma’nın, savunmada Sivok’un yokluğu Beşiktaş’ta sıkıntının varlığı anlamına geliyordu. Skor tabelasına bakınca sıkıntıyı çok güzel atlattıklarını söyleyebiliriz. Ama şu da bir gerçek: Uzun süredir forma bekleyen İbrahim Toraman, Egemen’le paylaştığı savunma göbeğinde büyük boşluklara imza attı. Hele Ozan İpek’in kaçırdığı bir gol var ki dudak

Yazının Devamı

Tek sorun Baros

15 Ocak 2012

Yazık... Çelik gibi sağlam Karabükspor paslı tenekeye dönmüş... Kadrolara baktığımızda Yücel İldiz’den Bülent Korkmaz’a devredilen takımda çok önemli bir değişiklik yok. Ama o takımın ruhu gitmiş, kimyası bozulmuş...
Karabükspor, dört kez kaleci Muslera ile karşı karşıya kaldı... Cernat ve Shelton ikişer golü atamadılar... Birinde direk, birinde Muslera’nın ayağı, ötekilerde de elleri önledi golü...
Yine de büyük sorun savunmalarındaydı... İkinci dakika dolmadan Elmander’in önlenemeyen ortasından Baros’un golü geldi... Devrenin sonunda kornerden gelen topa ayak koyan Elmander ikinciyi buldu... Hamza Çakır’ın topu değil Elmander’in bacağını bulan müdahalesiyle penaltı geldiğinde Melo üçüncüyü attı.
Karabükspor topu bulduğunda oynayamayan, kaybettiğinde geri alamayan bir takım halindeydi...
Galatasaray’ın Karabükspor’u yenmesi için fazladan bir şey yapmasına hiç gerek yoktu... O nedenle belki, Semih - Servet savunma göbeğinde açıklar vermesine rağmen kazandılar... Yine aynı nedenle Kazım, Selçuk, Melo ve Emre kendilerini hiç zorlamasalar da tıkır tıkır top kullanıyor, pozisyon yaratıyorlardı...
Hele Mabiâla’nın 42’de ikinci sarıdan gördüğü kırmızı kartla atılması,

Yazının Devamı

Deftere değil tarihe yazdı

14 Ocak 2012

Ver Lefter’e, yazsın deftere. Yıllarca onu içimizdeki büyük futbol sevgisiyle alkışladık, onun golleriyle coştuk, sevindik... Aslında o deftere değil, tarihe yazıyordu futbolumuzu... Cumhuriyetin genç bir sporcusu olarak futbolda harikalar yaratıyor, 1954 Dünya Kupası’nda ayağından çıkan harika gollerle ölümsüzleşiyordu. Lefter Küçükandonyadis Adalı fakir bir balıkçı babanın oğlu olarak Büyükada’nın kırlarında futbol topuyla tanıştı, Galatasaray’ın babası Gündüz Kılıç tarafından keşfedildi ama Fenerbahçe’nin efsanesi oldu. Türkiye’nin her yerinde futbolu seven, o topa gönül vermiş milyonların kalbinde her golüyle çiçekler açtırdı. Yurt sevgisi de eşsiz bir derinlik ve sadakatle taçlanmıştı. Yunanlılar onu başlarına taç yapmak istediler ama o ne Büyük Ada’dan vazgeçebildi ne de bizden...

Yazının Devamı

Kurumsal ve duygusal

11 Ocak 2012

Türkiye Futbol Federasyonu, kişisel duygu ve kaygılardan arınarak kurumsal davranmaya çalışıyor.
Bu durumu, özellikle Başkan Mehmet Ali Aydınlar açısından anlamaya çalışıyorum. 3 Temmuz’da başlayan sürecin sonunda, kaçınılmaz biçimde bazı kararlar alma günü geldiğinde, o belgelere imzasını koymak istemiyor.
Kişisel aidiyet bağları ve duygu dünyası bu durumu engelliyor. Olabilir...
O yüzden işte, Disiplin Talimatı’nın 58. maddesiyle ilgili olarak, süreç başladığında puan silme - küme düşme cezalarının kademelendirilmesi konusundaki önerilere soğuk bakan, “58. maddenin değiştirilmesine karşıyım” diyerek kendini bağlayan başkan, 26 Ocak’ta TFF Genel Kurulu’nu olağanüstü kongreye çağırdı.
Kişisel kaygılarıyla davrandı. Olası eleştirilere ve tepkilere karşı “kurumsallığı” ön plana çıkaran bir tavır sergiledi.
Ne var ki kendi arzusuyla aday olan, seçimle işbaşına gelen başkanın bu tavrı kurumsal davranıştan çok kendi erkinden, kendi iktidar gücünden vazgeçme anlamı da taşıyordu...
Kurumsallık önemli, evet... Ama şunu da unutmayalım: TFF Yönetim Kurulu da seçimle işbaşına gelmiş yetkili bir kurumdur. 58. maddeyi değiştirme/değiştirmeme konusundaki yetkisini hiç kimse

Yazının Devamı

Meçhul futbolcu anıtı

9 Ocak 2012

Ankaragücü, 100 yılı geride bırakan tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor. Kulübü bu hale getirenlerin yave yapmaktan başka hiçbir etkinliğine tanık olamadık.
Ziya Doğan hoca ile yollar ayrılmış... Tabiri caizse, “cenazeyi kaldırma işi” Hakan Kutlu’ya ihale edilmiş... Yuvanın çocuğu olmak bazen böyle çile çekmeyi de yaşatıyor, ne yapalım.
Oyuncularının çoğu paralarını alamadığı için serbest kalıp yuvadan uçmuş bu takımı TFF hala ligde tutmaya devam ediyor... Neden acaba? Genel kurulda kulis yapacak delegelerini kızdırmamak için mi ?
Bunları dile getirdiğim için hiç kimse kızmasın...
Ankaragücü’ne saygı duyuyorum... Kurtuluş Savaşı’nda bile spordan asla ödün vermeyen insanların emeğine ve sevgisine toz kondurmam! Keşke bugünkü yöneticileri de öyle yapsalardı.
Maça dönersek...
Ankaragücü Spor Kulübü’nün internet sitesinde inanılmaz bir dağınıklık ve savrukluk söz konusu... Örneğin 19 yaşındaki Mehmet Taşçı oyuna girdiği sırada listeye baktım, adı yoktu. Sonradan kadroya yeni katıldığını öğrendim. Bilal, Gürkan, Gökhan, Turgut Doğan Şahin... Çocukların hiçbirinin istatistiği yoktu o sitede... Örneğin Gürkan’ın kişisel bilgileri verilirken, “oynadığı mevkisi:

Yazının Devamı

Alex dönse bile zor!

5 Ocak 2012

Hector Cuper, Avrupa futbolunda “looser” (kaybeden) bir teknik adam olarak tanınıyor. Valencia ile iki kez oynadığı Şampiyonlar Ligi finallerinden birini kazansaydı, bugün Ordu’da değil, çok farklı bir yerde olabilirdi. Yine de kariyerini küçümsemeyelim... İşbaşı yaptığı ilk maçta zaten sorunlarla boğuşan Fenerbahçe’nin başına bir çorap da o ördü.
Defansif kontratak... Cuper’in gerçekçi seçimi buydu. Fenerbahçe’yi iyi analiz etmiş, Alex’in yokluğunda kanatlardan yükleneceğinin hesabını yapmış ve en etkin kanat adamı olarak gördüğü Gökhan Gönül’ün çıkışlarını önlemek üzere orta alanın soluna aslında bir savunmacı olan Murat Kalkan’ı dikmişti. Çok koşan bir orta alan, uzaktan vuruşlarla golü arayan bir hücum anlayışı...
Özellikle Gosso’ya dikkatinizi çekmek isterim... Oyunun her anında her türlü görev için koştu. Bazen hücumda, bazen de savunmada elinden geleni yaptı. Hiçbir işe yaramasa da ortalığı karıştırdı. Fenerbahçe’nin pas trafiğini bozdu, kazandığı toplarla rakip ataklarını önlemekle kalmadı, Cuper’in planladığı kontraları da başlattı. Culio kendisinden beklenen etkin oyunu tüm ustalığına rağmen sergileyemedi. Stancu yaklaşık 30 metreden attığı golden sonra bir de

Yazının Devamı