Dörtler, sabitlenmeli!

14 Aralık 2011

Onlar futbolumuzun dört silahşörüdür. Tıpkı Fransız klasiğindeki maceracılar, Artos, Portos, Aramis ve Dartanyan gibi.
Oyuna renk katarlar, heyecan katarlar, kazansınlar ya da kaybetsinler, macerayı hep üst düzey merak ortamında tutarlar...
Gollerin de reytinglerin de efendisidirler...
Hem masum oyunun, hem de endüstriyel rekabetin kahramanlıklarında yerleri, rolleri, vazgeçilmez değerleri vardır.
Sadece sporda değil, tüm rekabet tarihimizde başrol onlarındır.
O nedenle Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor, futbolumuzun vazgeçilmez aktörleridir...
Çünkü yarış, onlarla değer ve anlam kazanır.

Yazının Devamı

Günün adamı Elmander

12 Aralık 2011

İki takım da Çarşamba’dan yorgun çıkmıştı... Trabzonspor Lille’den evine döndü, Galatasaray da evinden Trabzon’a gitti. O nedenle ikisinin de Çarşamba yorgunluğundan yakınmaya hakkı yok. Gerçi bu yıl ligin karmakarışık fikstürü ve programı herkesi sıkıyor, hemen her hafta heyecan ibresini daha da aşağı düşürüyor ama, yine de oynayan kazanıyor!
Dün olduğu gibi...
Fatih Terim’in Elmander - Baros’u birlikte oynatarak 4-4-2’ye dönmesi, Fenerbahçe galibiyetinden sonra Galatasaray’a Trabzon’da da haklı bir keyif yaşattı. Konuk ekip, sahanın her yerinde rakibinden daha baskındı. Daha içten, daha istekli, daha enerjik ve daha hızlıydılar. Her şeyden önemlisi daha da organize idiler.
Savunmalardan başlayalım... Giray - Glowacki, Trabzon’un göbeğinde birbirlerinden kopuktular... Buna karşılık Semih ve Ujfalusi son derece uyumluydu. Genç Semih, çabuk ve cesur hamleleriyle güven yaratırken, Ujfalusi zaman zaman solunu da kontrol ederek Hakan Balta’nın ileri çıkışlarına katkıda bulundu. Durgun ve soğuk oyunuyla zaman zaman eleştirilere hedef olan Hakan, iki büyük maçta adeta bir kanat hücumcusuna dönüştü. Eboue ve Serkan, hücuma çıkmaya hevesli ve niyetli modern bek portresi

Yazının Devamı

Çetetakım-Takımçete

9 Aralık 2011

Beşiktaş sezona Portekiz çetesinin ağırlığı altında zorlanarak başladı. Quaresma, Simao, Almeida ve Fernandes, hem oyunun şekillenmesinde hem maç kadrolarının belirlenmesinde gerçekten bir çete gibiydiler. Bu çete kah şov yaptı, kah gol attı ama öyle maçlar oldu ki takımı çözdü, dağıttı.
Taki Guti sorunu çözümlenip Carlos Carvalhal’ın gerçekleri görüşüne kadar... Carlos uzun süre dışladığı, yok saydığı, şans vermediği, forma giydirmediği Hilbert ile Ernst’i de görene kadar...
Portekiz çetesinin kontrol altına alınmasından sonra Hilbert ve Ernst’in de takıma girmesiyle Carlos hem iyi niyetini hem yetenekli teknik adam özelliklerini hem de insancıl karakteriyle liderliğini ortaya koyup Beşiktaş’ı dönüştürmeye başladı.
İşte, Trabzon’da başlayıp, Tev Aviv ve Antalya’da devam eden bu dönüşüm macerasının özeti... Dün maceranın son durağı Manisa’daydı Başiktaş...
Süper Lig’de haftalarca Beşiktaş’ın üstünde kalan, son 9 maçtır yenilmeyen, Play-Off hesaplarında kafaları karıştıran Manisaspor, Beşiktaş için bu dönüşüm macerasında gerçek bir test olacaktı.
Gördük ki, Beşiktaş Futbol Takımı tümüyle bir çeteye dönüşmüş... Ya da çete takım haline gelmiş, daha da büyümüş...
İkisine

Yazının Devamı

Özledikleri gibi

8 Aralık 2011

Eğri oturup doğru konuşalım... Galatasaray’ın özlediği sadece üç puan değildi, sadece galibiyet de değildi. Hayır, belki uzun bir aradan sonra elde ettikleri liderlik de umurlarında değildi.
Galatasaray, yıllardır başka bir şeyi özlüyordu.
Fenerbahçe’yi rahat bir oyunla, kendi oyununu oynayarak, rahat bir skorla, ezerek yenmeyi özlüyorlardı.
Ali Sami Yen’de yıllardır yaşadıkları özlemi dün TT Arena’da bitirdiler.
Gönüllerinde besleyip büyüttükleri o hasret çiçeklerini dün şık bir bukete dönüştürüp taraftarlarına sundular.
Hepsini kutlamak, başarılarına saygı duymak, alkışlamak gerekiyor.
Fatih Terim’i, Eboue’yi, Elmander’i, Melo’yu, genç Emre’yi, Muslera’yı, Selçuk’u, Hakan Balta’yı...

Yazının Devamı

Prangalı kramponlar

7 Aralık 2011

Kişisel kanaatim değil, hukukçular söylüyor: “-Çalışma hürriyetini ancak mahkeme kararı yasaklayabilir!”
Temel ilke kitaplarda dururken, hayat başka türlü akıyor.
Sayın Savcı Mehmet Berk, 6222 sayılı yasanın 18. maddesindeki “ilgili kişiler” deyiminden yola çıkarak, hazırladığı iddianamede “şüpheli” olarak adı geçen “profesyonelleri” de statlardan uzaklaştırıyor, antrenmanlardan dışlıyor. Bu konuda TFF’ye yazdığı yazı ile “tedbir alınmasını” talep ediyor.
Tedbir alınıyor. Galatasaraylı Sercan, yazı yetişmediği için takımının Gençlerbirliği maçında forma giyiyor. Eboue’nin golündeki asist de ona ait. Ama Bursasporlu Gökçek Vederson, Eskişehirsporlu Mehmet Yıldız, Kaleci Murat Şahin, Fenerbahçeli Sezer Öztürk artık statlara gidemeyecekler, antrenmanları da izleyemeyecekler.
Listede Fenerbahçe’nin tercümanı Samet Güzel de var.
Yöneticiler ve bazı antrenörler de yasak kapsamında. Örneğin, bu yıl TRT’de Futbol Ateşi programının yorumcusu olarak görev yapan Hikmet Karaman da “yasaklılar” arasında.
Yasa hazırlanırken, dünkü Fanatik’te Mehmet Demirkol’un dediği gibi, amaç taraftar ve medyayı “terbiye etmek”ti. Medyayı susturmak, aykırı sesleri futboldan uzaklaştırmak,

Yazının Devamı

İyi ki doğdun Carlos!

6 Aralık 2011

Necip Uysal’ı on birde görünce kendi adıma çok sevindim... İnönü’deki Galatasaray maçında Ujfalusi’nin darbesiyle sakatlanıp oyun dışı kalmıştı... Sonrasında sevgili dostumuz Mete Düren’in sert oyundan şikayetlerini dinledik. Necip’in uzun süre takımdan ayrı kalacağını açıklamıştı.
Necip Uysal’ın dönüşüne sevinirken, tıp profesörlerinin de günün telaş ve heyecanıyla bazı durumları abartabileceğini anlamış oldum.
Hayır, hiçbir şikayetim yok. Genç bir sporcunun işine devam etmesinden de ayrıca memnunum!
Maça dönersek... Çarşı, ne serden vazgeçiyor, ne yardan...
O zaman da mecburen Antalya Mardan!
Yine de buna cezanın avantaja dönüştüğü bir tesadüf olarak bakabiliriz.
Tel Aviv dönüşü, bir başka Akdeniz akşamında Orduspor’u ağırladı Beşiktaş...

Yazının Devamı

Mecburi lig!

4 Aralık 2011

Bu ligin adı niye “süper”? Bu maçı niye seyrediyoruz? Böyle bir maça para verip bilet alanların niyeti ne?
... Ve son soru:
Tüm bunları yapmaya mecbur muyuz?
Askerliğin bile bedelli ile yumuşatıldığı bir dönemde bu bedelsiz, karşılıksız, tatsız ve keyifsiz bağımlılığı protesto ediyorum!
Bu yorumla futbolumuzun marka değerini düşürdüğümü söyleyenlere de, haberleri olsun, şu soruyu sorarım :
“-Yoksa sizin markanız mı vardı?”
* * *

Yazının Devamı

Son söz Q7’nin

2 Aralık 2011

Quaresma’yı disipline etmek zor, biliyoruz... Quaresma bazen takımı için, çoğunlukla da kendi için oynuyor eleştiriyoruz...
Kaybettiği toplarda rakibine yaptığı fauller, gördüğü sarı kartlardan sonra ona kızıyoruz. Ama şunu unutmamalıyız... Quaresma, Beşiktaş’ın tek taş pırlantası...
Samimiyetle, isteyerek, zevk alarak, zevk vererek oynamaya çalışıyor. Becerilerini sergilemek, bireysel yetenekleriyle formasını giydiği takıma katkıda bulunmak istiyor. Bazen yanlışlar yapsa da onun bu samimiyetine saygı duymamız gerekiyor.
Dünkü maçı, tıpkı Gençlerbirliği maçındaki gibi elinden düşürüp kaybetme noktasında geldi Beşiktaş...
2-0’dan 2-2’ye yakalandı... Yorgunluklar, panikler, dağılmalar, çözülmeler başladı... Genç, hırslı ve mücadeleci Maccabi de kendi sahasında gruptaki ilk galibiyetini almak için patronluğunu ilan etmişti ki Quaresma çıktı sahneye... Dört kişiyi çalımlayıp kaleyi karşısına aldı ve çaktı.
Kâbusa dönen rüyayı bir masal mutluluğuna çevirdi.
O yüzden derim ki, pes!

Yazının Devamı