<#comment>#comment> Pascal Nouma 'nın Fenerbahçe'ye attığı gol sonrasındaki davranışları, naklen yayın sırasında kamuoyuna taşındı. Stadda bulunup maçı çıplak gözle izleyenler, golden sonra formasını çıkarıp seyircileri selamlayan futbolcunun, o sırada bir elini de şortunun içine soktuğunu göremediler.
Kesinlikle çirkin ve edepsiz bir davranıştı bu. Özellikle her kesimden insanların toplandığı tribünlerin önünde bir sporcu tarafından yapılması, kötü örnek oluşturdu.
Pascal Nouma'nın davranış biçimine hiç şaşırmadım. Ondan bu tür yanlış, çirkin ve ölçüsüz hareketler görmek hiç de sürpriz sayılmamalı!
Nouma, elbette cezalandırılacaktır. Futbol Müsabaka Yönetmeliği'nin ilgili maddeleri - hiç kuşku duyulmasın - kesinlikle uygulanacaktır.
Üzerinde durulması gereken başka konular da var..
Beşiktaş Jimnastik Kulübü, 100 yıllık tarihinde yer alan iyi, güzel ve temiz örneklerin oluşturduğu geleneklerine uygun bir davranış refleksi içinde görünmemektedir. Beşiktaşlı yöneticiler ve profesyonel görevliler, kamuoyunun
<#comment>#comment> Dramatik bir derbiydi dün oynanan...Kredisi tükenen Beşiktaş, Galatasaray'ın soluğunu ensesinde hissederken lig iddiasını kaybeden Fenerbahçe sadece prestij mücadelesi veriyordu. İstanbul'un yeni valisi Muammer Güler'in açtığı kapılarla İnönü'de iki taraflı tribün coşkularına da tanık olduk, maçın iki kalesinde gol pozisyonlarına da!
Beşiktaş, Fenerbahçe önünde golü daha terlemeden - tam zamanında - buldu. Pascal Nouma 'nın golü tribünleri coştururken arkadaşlarını rahatlattı. Oyuna da heyecan renk ve dinamizim getirdi. Tamer Güney 'in ayağa kaldırmaya çalıştığı Fenerbahçe, Stevic ve Ümit Özat 'ın kullandığı frikikler, Tuncay 'ın yıldırım baskınlarıyla rakibi karşısında skora denge getirmek istiyor, ancak her defasında Kolombiyalı Oscar Cordoba 'nın sergilediği sezonun en büyük kaleci şovuna takılıyordu. Beşiktaş dünkü maçı rahat kazanırken kalede Cordoba , orta alanda ve hücumda Sergen ile büyüdü. Ronaldo'nun, Ahmet Yıldırım, Kaan Dobra, İbrahim ve Pancu 'nun katkılarıyla takım olduğunu gösterdi. Hayır, Diyarbakır'da şampiyonluk yarışından vazgeçen bir takım değildi bu. Gaflete kapılmış, basireti bağlanmış ya da
Lucescu medyaya kızmasın, Yasin basına darılmasın... Beşiktaşlı futbolcular, Diyarbakır'da kaybettikleri yenilmezlik unvanı için suçluyu dışarıda aramasın.
Hepsi de ayağa kalkıp dürüstçe aynaya baksın.
Orada kendilerini görecekler.
Sergen'siz dakikalarda futbola boşverip dan - dun'a başvurdukları için, futbolu Sergen'siz oynamayı unuttukları için yenildiler Diyarbakır'da. Sergen, yokluğuyla büyüdü. Onlar, Diyarbakır'da varlıklarıyla küçüldüler.
<#comment>#comment> Lucescu medyaya kızmasın, Yasin basına darılmasın... Beşiktaşlı futbolcular, Diyarbakır'da kaybettikleri yenilmezlik unvanı için suçluyu dışarıda aramasın.
Hepsi de ayağa kalkıp dürüstçe aynaya baksın.
Orada kendilerini görecekler.
Sergen'siz dakikalarda futbola boşverip dan - dun'a başvurdukları için, futbolu Sergen'siz oynamayı unuttukları için yenildiler Diyarbakır'da. Sergen, yokluğuyla büyüdü. Onlar, Diyarbakır'da varlıklarıyla küçüldüler.
Elbette yenilgi vatan hainliği değil, suç değil... Ama kocaman bir kabahat.
Hele futbol oynamıyorsanız, içiniz uyuyor, adaleleriniz uyuşuyor ve rakip karşısında gevşiyor, çözülüyor, dağılıyorsanız, bu çok büyük bir kabahat.
<#comment>#comment> Genç Mili Takım, geçenlerde Arsenalli Kanu 'nun kurduğu Kalp Vakfı'nın yararına düzenlenen etkinlikler çerçevesinde Nijerya'ya gitti. Temsili maçta yenildiler, Nijerya Genç Milli Takımı ile yaptıkları maçı 2 - 0 kazanıp döndüler. Kafileye TFF adına katılan Sami Çölgeçen , orada yaşadıklarından bir demet sundu bize.
Kentin en lüks otelinde kalıyorlardı... Çölgeçen odasına yerleştikten sonra lobiye indi, tüm otel görevlileri kendisini yerlere kadar eğilerek " Asansa!..." diye selamladılar...
Çölgeçen de aynı biçimde eğilip selama karşılık verdi :
"- Asansa... Asansa!.."
Sonra bir başka görevli, yine yerlere kadar eğilerek "Akasuku" selamına (!) geçti...
Çölgeçen gün görmüş, dünyayı dolaşmış, bin kültürle barışık bir adam... Karşılıksız bırakır mı ? Aynen karşılamış selamı :
<#comment>#comment> Malatya İnönü Stadı'nda yeni ışıklandırma da güzel, zemin de. Son haftalara girerken yolu aydınlanan Beşiktaş, geçen maçta Denizlispor karşısında oynadığı etkili ve başarılı oyunu, dünkü Doğu Anadolu deplasmanında da sürdürdü. Çelik savunma, Tayfur, Giunti ve Sergen'den oluşan yaratıcı orta alan, sıkıntısız bir maç ve şık goller için yetti de arttı bile!
Sergen için özel bir paragraf açmalı. Dünkü oyunda sahada kaldığı 74 dakika boyunca hücum varyasyonlarını başarıyla yönetti, yönlendirdi. Milosevski'ye 25 metreden attığı frikik golü, Malatyaspor'un direnişini kıran, sakin ve isabetli bir sol vuruşun ödülü oldu. Sonrasında yine Sergen vardı. Malatyaspor ceza yayının üstünde, kaleci dahil rakip savunma Sergen'den şut beklerken, o tuttu, sağdan bastıran Kaan Dobra'nın ayağına lokum gibi bir top attı. Dobra'nın vuruşu da arka çatalın içinden gol oldu.
Bu iki gol Beşiktaş'ın Serdar ve Kaan'la bir türlü etkinlik kazanamayan sıkıntılı kanatlarına rahatlık taşıdı. Malatyaspor'un Sertan'la giriştiği, Mithat'la yaratmaya çalıştığı gol pozisyonları, zaten hepsi de yılın en iyi maçlarından birini
<#comment>#comment> İngiltere karşısında 8 lejyonerimizden 7’si oynadı... Dünya’nın en iyi orta alanlarından biri olarak nitelendirdiğimiz Okan, Tugay, Emre ve Yıldıray’dan kurulu dörtlümüz, maalesef maç boyunca hiç bir etkinlikte bulunamadı. Nihat gayretli, etkisizdi... Hakan Şükür de bize göre-yanlış zamanda oyuna girip sahada çok az kaldı. Lejyonerlerin içinde en başarılı futbolcumuz-Aston Villa’da oynayamayan-Alpay Özalan oldu.
Benim merak ettiğim çelişki şurada... Avrupa’daki kulüp formalarıyla kendilerini kanıtlayıp sürekli forma giyen, skor tabelalarını değiştiren lejyonerlerimiz, milli maçta neden döküldüler?
Onları bir arada tutan, dünya çapında yüksek bir değere ulaştıran Milli Takım, artık eskimiş bir heyecan anlamına mı geliyor?
Sakatlık riski, kulüp formasını kaybetme korkusu lejyonerlerimizde profesyonel sıkıntılar mı oluşturuyor?
Emre’nin İnter’de, Nihat’ın Sociedad’da, Hakan’ın Blackburn Rovers’ta milli maçtan hemen sonra attıkları gollerle alkışlanması, akla ister istemez bu soruları yüklüyor...
Hayı
<#comment>#comment> Anlaşılan o ki, İngiltere ile oynadığımız milli maç nedeniyle lige verilen ara Beşiktaş’a yaramış... Önce dinlenme fırsatı bulmuşlar, sonra da futbolu özlemişler. Soğuk havaya ve şiddetli yağmura rağmen futbol oynama istekleri ve gol atma arzuları hiç eksilmedi. Denizlispor’un iki hafta önce Ali Sami Yen’de Galatasaray’ı yendiğini anımsayarak maça çok ciddi başladılar. Aceleleri vardı ve bu ciddiyet onlara huzurlu, endişesiz ve mutlu hafta sonu yaşattı.
Beşiktaş’ın etkili oyununda anahtar rol üstlenenler; Tayfur, Giunti ve Sergen’den oluşan orta alanın içerideki üçlüsüydü. Bu üçlü yorgunluğunu geride bırakmış, antrenmanlarla formsuzluktan kurtulmuş ve meşin yuvarlağı özlemiş adamlardan oluşuyordu. Kaptan Tayfur’un orta alandan kaptığı topla ofansif zenginlikler yaratarak Denizli ceza alanı içine girmesi, Sergen’le paslaşması, sonra da taa stoper görevinden koşup gelen Zago’nun topla buluşması ve yaptığı vuruş bir takımın bir gol için neler üretebileceğine en güzel örnekti.
Beşiktaş golden sonra da disiplinini bozmadı. Orta alanın hem hücuma hem savunmaya destek veren etkin ve yaratıcı