<#comment>#comment> Türk Futbolu’nda "İngiltere" adıyla tetiklenen takıntılarımız, saplantılarımız ve duygularımız var. Doğal olarak bu ülke, bize hezimetlerimizi anımsatıyor. İki kez 8’lik, bir kez 5’lik, bir kez dörtlük yenilgiler yaşamışız... Tek normal yenilgimiz var : 1 - 0...
Evet, mazi kalbimizde bir yaradır, bunu biliyoruz. Mazinin değişemeyeceğini de biliyoruz. Olsa olsa onu değiştirmenin tek yolu, maziye - bugünden - yeni bir şeyler katmak ve gelecek kuşaklara daha tutarlı istatistikler bırakmaktır.
Bu açıdan bakarsak, gün bugündür. Zaman bu zamandır... İngiltere’yi Sunderland’da ilk golü (golleri) atarak yenmek için de fırsat "tam" dır.
Hayır, galibiyete elbette itirazım yok. Yeneceksek İngiltere’yi zaten bundan daha elverişli bir ortam da yok!
Berabetlik de başarı
<#comment>#comment> Kimse fırtınalı bir denizde yaşadığınız zorlukları, sıkıntıları, atlattığınız fırtınayı merak etmez. Herkesin derdi, gemiyi limana getirip getiremediğinizdir. İnsanlar elbette gemiyi limanda görmek isterler. Sormazlar size nasıl geldiğinizi, nasıl ulaştığınızı, ya da ulaşamadığınızı...
Belki hemen herşeye bir kulp takıp özür bulma alışkanlığımıza ya da kolayından kendimizi kahraman ilan etme yanlışlarımıza bir sınır koymak için söylenir bu söz : Hatice’yi bırak, neticeye bak!
Neticeye bakınca, bu söze uygun olarak doksan dakikalık bir futbol maçı, küçülüp iki rakamlı sonuca dönüşür. İnsanlarda - özellikle de spor yazarlarında - nasıl olduğu değil, ne olduğu - üzerine sığ yorumlar yapma hastalığı salgın halini alır.
Önemli hastalık
Neticeye bakıp takılarak o skorun arkasındaki gerçeklere gözlerinizi kaparsınız. Analiz yapma yeteneğiniz körelir, kolay ve çabuk tatmin olma sığlığına düşersiniz... Oysa skoru yaratanlar insanlardır, her insanın da ayrı bir öyküsü, ayrı bir dünyası vardır. O
<#comment>#comment> Hadi, UEFA Kupası’nın yorgunluğu ve Lazio üzüntüsü diyelim, onları hoş görelim. Elbette oyun temposu ve dayanıklılıkları beklenen düzeyde değildi. Ne var ki, Lucescu’nun Beşiktaş’ı tıpkı Lazio maçında da olduğu gibi oyunda inanılmaz prensip yanlışları yapıyordu. Yorgunluk hoşgörülebilir, ancak sistem ve prensiple ilgili sorumsuzluklar ve yanlışlar, lig liderine asla yakışmıyor.
Beşiktaş, ligin ilk yarısında İnönü’de yenişemediği, yıllardır deplasmanda yenemediği Gaziantepspor karşısına yine ürkek ve güvensiz bir oyunla çıktı. Orta alanda Kaan Dobra’nın ne yaptığı, ne işe yaradığını anlamadık. Sol kanatta İbrahim henüz istenen etkinliğini kazanamamış, ama yine de canla başla mücadele etti. Orta alanda Tayfur, Yasin ve Pancu, Gaziantep’in sürekli bastıran, çabuk oynayan genç adamları karşısında fazla tutunamadılar. Devran, Erdal ve Murat Erdoğan onları çabuk oyunda top kaybına adeta mahkum etti. Beşiktaş’ın verimsiz orta alanı, iletişimsiz çift santrforla birleşince güvensizlik doruğa çıkıyor. Bu üretmeyen orta alan ile birbirlerine adeta küs gibi oynayan Ahmet Dursun - İlhan Mansız ikilisi geride, savunmada mücadele
<#comment>#comment> Hadi, UEFA Kupası’nın yorgunluğu ve Lazio üzüntüsü diyelim, onları hoş görelim. Elbette oyun temposu ve dayanıklılıkları beklenen düzeyde değildi. Ne var ki, Lucescu’nun Beşiktaş’ı tıpkı Lazio maçında da olduğu gibi oyunda inanılmaz prensip yanlışları yapıyordu. Yorgunluk hoşgörülebilir, ancak sistem ve prensiple ilgili sorumsuzluklar ve yanlışlar, lig liderine asla yakışmıyor.
Beşiktaş, ligin ilk yarısında İnönü’de yenişemediği, yıllardır deplasmanda yenemediği Gaziantepspor karşısına yine ürkek ve güvensiz bir oyunla çıktı. Orta alanda Kaan Dobra’nın ne yaptığı, ne işe yaradığını anlamadık. Sol kanatta İbrahim henüz istenen etkinliğini kazanamamış, ama yine de canla başla mücadele etti. Orta alanda Tayfur, Yasin ve Pancu, Gaziantep’in sürekli bastıran, çabuk oynayan genç adamları karşısında fazla tutunamadılar. Devran, Erdal ve Murat Erdoğan onları çabuk oyunda top kaybına adeta mahkum etti. Beşiktaş’ın verimsiz orta alanı, iletişimsiz çift santrforla birleşince güvensizlik doruğa çıkıyor. Bu üretmeyen orta alan ile birbirlerine adeta küs gibi oynayan Ahmet Dursun - İlhan Mansız ikilisi geride, savunmada mücadele
<#comment>#comment> Hayatın gerçekleri bizi hep umutlarımızı ve hayallerimizi büyüttüğümüz zaman yakalar. Gerçek, ne kadar sevimsiz de olsa kaçınılmazdır, değiştirmek bazen güç, bazen akıl, bazen de şans gerektirir. Böyle bakınca Beşiktaş’ın Lazio karşısındaki tükenişine hiç şaşırmamak gerekiyor.
İtalyan temsilcisi ile bizim Avrupa kupalarında sezonun en uzun ömürlü elçimiz arasında kalite ve tecrübe farkı vardı. Evet, Lazio sorunlarla boğuşuyordu... Kadrosundaki süperstarları kaybetmişti. Ama geride kalanlar yine de fazlalık arzediyordu. Hele ki kalite farkı gerçeğini değiştirmeye çalışırken akıllı ve bilinçli kararlar yerine şaşkın ve kararsız uygulamalar yapıyorsanız, aradaki fark aleyhinize daha da büyüyordu. Tıpkı Lucescu’nun sahaya sürdüğü ilk onbir gibi. O ilk onbirde savunmanın üçlü mü, dörtlü mü oynadığını çözemedik. Oynayanlanlar da çözemediler. Tüm dağınıklığına, etkisiziğine ve kendi kanadında Cesar’ın piknik yapar gibi boş kalmışlığına rağmen Niyazi hiç uyanamadı. Bek miydi, kanat oyuncusu muydu, stoper miydi, ne idi anlayamadık. Sakatlıktan dönen İbrahim’in de görücüye çıkan kız misali ürkek oyununda fazla birşey bulamadık. Pancu yine gereksiz biçimde bireysel takılıyor,
<#comment>#comment> Galatasaray, Ali Sami Yen’deki galibiyet serisini sekize taşıyıp, ilk Terim döneminin rekorunu tekrarlamaya çalışırken, Denizlispor’dan ummadığı bir darbe yedi. Hemen söyleyeyim, Denizlispor da tıpkı Gençlerbirliği gibi Türkiye Ligi’nde futbol kalitesini yükselten ve zorlayan bir ekip... Çok çabuk oynuyorlar, fizik mücadeleden kaçmıyorlar, yılmıyorlar. Koşuyorlar. Ve inanılmaz biçimde yardımlaşıyorlar. Takımca taşıdıkları bu kaliteye ek olarak ligin henüz görünmeyen yıldız adaylarına da sahipler. İşte, savunmada Servet... Orta alanda İsmet... İleri uçta futbolunu giderek olgunlaştıran Ersen Martin... Bunlara Ali Tandoğan’ı, Mustafa Özkan’ı da ekleyebilirsiniz. Kaleci Heinen dahil, hepsi de olağanüstü performans sergiledi. Lig’deki şampiyonluk yarışında "ötekilerin" de söyleyecek sözü olduğunu belgeledi. Ersen Martin’in golünü getiren faul atışında Kabat’ın ayağı, Bencik’in kafayla aşırtması, golcünün sakin ve ustaca vuruşu, çalışmanın ve mücadele etmenin hak edilmiş ödülüydü.
Galatasaray neden yenildi? Elbette, herkes bu soruyu merak ediyor.
Birinci yarıda Denizlispor’un ustaca kotarılmış oyunu; 3 - 4 - 2 - 1 dizilişinde Mustafa Özkan ile Kabat hem orta alanda
<#comment>#comment> Türkiye, 2 Nisan’da Sunderland Light Stadium’da tarihinin en önemli maçlarından birine çıkacak. Rakip İngiltere... Bugüne kadar 6 maçın beşini kaybetmişiz. Tarihi farklar yemişiz: 8-0, 8-0, 5-0, 4-0... Bir kez normal sonuçla kaybetmişiz: 1-0. Sadece tek beraberliğimiz var: 0-0
Oysa şimdi durum farklı... Hem de çok farklı... Maç İngiltere’de oynanıyor ama, favori Türkiye! Avrupa Şampiyonalarının finallerine iki kez katılmakla süreklilik kazanan, çeyrek finale yükselme başarısıyla içeride-dışarıda herkesi şaşırtan, Dünya Kupası üçüncülüğüyle göz kamaştıran Türkiye...
İngiltere, liglerindeki yabancı futbolcu çokluğundan, özellikle kaleci ve golcü konusunda tarihinin belki de en sorunlu dönemini yaşıyor. Arsenal’in file bekçisi David Seaman peşpeşe yediği hatalı gollerle umutları kırarken, İsveçli Menajer Eriksson, hala güveneceği bir alternatif bulabilmiş değil. Bücür golcü Michael Owen’ın yanındakiler de ümit vermiyor henüz. Bu yüzden emekli kaptan Alan Shearer’ın yeniden işbaşı yapma olasılıkları tartışılıyor.
Favoriyiz, favori olmasına da, Milli Takım’ın da sorunları var...
Avrupalılar tamam !
<#comment>#comment> Zor maçtı doğrusu... Lazio maçının yorgunluğu, son haftaların futbolsuzluğu ve lig maçında dahi kafalardan düşmeyen UEFA Kupası rövanş sancısı. Böyle bir ortamda sakat futbolcularla kadro sıkıntısı çeken, arzuladığı etkinliği sağlayamayan Beşiktaş, Ankaragücü önünde çifte sınav verdi. Bu hem lig maçıydı, hem de UEFA provası. Lucescu ne düşünür bilemem ama, Beşiktaş en azından ligdeki hedefi için gerekli üç puanı alarak iki sınavdan birini verdi.
Siyah - Beyazlılar, Ankaragücü karşısına bu defa çift santrforla çıktılar. İlhan ve Ahmet Dursun’un sayı arayışına oynadığı sürece Sergen, sonra da onun yerini alan Pancu da katıldılar. Orta alanda Tayfur’suz oluşan ön liberolar - Yasin ve Giunti - beklenen etkinliği gösteremiyordu. Yasin’in fizik mücadeleden kaçmamasını takdirle izledik. Ancak topu oyuna sokuşunda yaratıcılık ve ofansif zenginlik yoktu. Giunti ise ikili mücadeleleri zaten sevmiyor. Ayağına gelen topları da doğru kullandığı söylenemez. Öte yandan, Kaan Dobra ve Serdarlı kanatlarda da Beşiktaş’ın etkin olamadığını gördük. Kaan’ın gayretleri olumlu sonuçlar vermedi. Serdar ise Baidoo’nun kontrol ettiği kanatta savunma fonksiyonlarının fazlasını