<#comment>#comment>Gün batımında başlayan sezon açılışı gösteri bakımından oldukça zengindi. Ne var ki, sanatsal gösteri ağırlığı futbolda aynı biçimde dengelenmedi. Beşiktaş son 10 yılda hemen her sezonu sakatlar karmasıyla açıyor. Bu nedenle İnönü’de taraftar önünde oynanan şu Rapid maçını tartıya vurmak çok gerçekçi olmayacak.
Gecenin iki sürprizi vardı, birincisi batan geminin (Fiorentina) malı Brezilyalı Amaral. Tam anlamıyla 100. yaşgünü hediyesi biçiminde taraftara sunuldu.
İkinci sürpriz, takdim sırasında taraftarın çılgınca alkışladığı iki özlenen sevgili; Sergen ve Pascal Nouma’nın oyunun son bölümlerinde işbaşı yapmalarıydı.
Biz normal bir maçmış gibi izlenimlerimizi aktaralım: Geçen yıl İnönü’de 23 puan kaybını önemle dikkate alan Lucescu, bu yıl savunmayı sağlam kuracağa benziyor. Tolga gerçekten bir kazanç olacak. Ancak Ali Eren’in gözardı edilmemesi, Ronaldo - Zago tercihinin dikkatli yapılması şart. Savunmanın solunda İbrahim zaman zaman hücumdayken sorumluluk alanını unutuyor.
Orta alanda kanatları kullanmak gibi bir niyet görülüyor. Sağda Niyazi, solda Serdar ve Bayram etkili ortalar yaptılar. Ancak Pancu ve Ali Cansun hava toplarında zayıf. Ali
<#comment>#comment>Süleyman Seba’nın hayallerden Ümraniye’ye taşıdığı, Serdar Bilgili’nin çim sahaları ve sıvalı duvarlarla devraldığı Kartal Yuvası, geçen hafta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından törenle açıldı. Beşiktaşlı futbolcular, artık burada hazırlanacaklar maçlara... Arkadaşlık bağları burada güçlenecek, taze enerjilerle sadece işlerine yoğunlaşacaklar. Bir futbol takımının başarısı için "olmazsa olmaz" ne gerekiyorsa orada var.
Otoyoldan yaklaşırken kartal amblemi ile "Beşiktaş Nevzat Demir Tesisleri" yazısı sizi oraya çağırıyor.
Cennet yeşilin ortasında küçük çavlanıyla, ağaçları çiçekleri ve kuşlarıyla sahaları, salonları ve her türlü konforuyla bir spor vahası burası.
Nevzat Demir, vizyonuyla kulübünün gerçekleri arasındaki uzaklığı zaman zaman öfkeyle dile getiren çok sıkı bir muhalif olarak tanındı. Onun bütçe eleştirilerine yanıt vermek hemen hiç bir yönetim için kolay olmadı. Demir, Seba’nın veda kongresinde Serdar Bilgili, Hasan Arat ve Mehmet Kazancı ile birlikte başkanlığa aday oldu, bilindiği gibi kaybetti. Küsmedi, darılmadı, kopmadı, ayrılmadı. Kulübüyle birlikte soluk soluğa yaşadı. Son kongrede kanını beynine sıçrattılar ama yüreğindeki
<#comment>#comment>Paranın aslan ağzından el salladığı, taraftarın hazırlık maçlarından öfkelenip ekran kapattığı bir dönemde Beşiktaş sıkıntılı günler yaşıyor...
Teknik yönetimi Mircea Lucescu gibi ciddi ve başarılı bir patrona ihale eden yöneticiler, transferde henüz göz kamaştırıcı bir iş yapamadılar. Serdar ve Sergen’in dönüşü, Tolga ve Niyazi’nin savunma güvencesi arttıran imzaları, kalede Cordoba’nın varlığı, kimseyi tatmin etmedi...
Bir yandan medyadaki Beşiktaşlı dostlar, öte yandan 100. Yıl kutlamalarını süsleyecek talepler, sonunda eski göz ağrısını manşetlere taşıdı: Pascal Nouma!
Ahmet Dursun’un sakatlığı, ilhan’ın sürpriz menisküs ameliyatı nedeniyle gerçekleştiği görülen bu transferin, sorunlar yaratacağından kuşkularım var.
Pascal Nouma, futbolu iyi bilen bir hücum oyuncusu... Tipik bir ön direk santrforu... Her iki ayağını ve kafasını gol vuruşları için kusursuz kullanıyor. Attığı gollerin yanı sıra asistleri de onu ilk bakışta üstünlüğe taşıyan özellikler.
Kesinlikle kalpten oynuyor... Giydiği formanın hakkını veriyor. Oyun içinde her türlü riski göze alabiliyor. Sakatlık korkusuyla toptan kaçan biri değil o.
<#comment>#comment>Yüzüncü yılını onur ve gururla kutlamaya hazırlanan Beşiktaş, öyle görünüyor ki, lige bu yıl da "sakat" girecek. İlhan’ın meniskus yırtığı, Ahmet Dursun’un kaval kemiği ödemi ve Bayram’ın beklenmeyen sakatlığı elbette Lucescu’nun ve yönetimin işini zora soktu.
Beşiktaş, paralı yöneticilerin ve zenginlik gösterisinin merkezi olan bir kulüp değil. Öyle olsaydı kuşkusuz hemen hızlı adımlarla avrupadan, içeriden en pahalı adamlarla çözüm bulunur, adeta gösteri yapılırdı.
Bilineni kimseden saklamamalı...Beşiktaş’ta para aslanın ağzında. Ayrıca para harcayıp gaza gelerek gösteri yapmanın da alemi yok.
Sanırım bu olay Lucescu’nun hocalık kalitesini test etmek üzere iyi bir fırsat yaratabilir. Rumen hoca sağlam bir durum tespiti yaptıktan sonra gereken önlemleri alacaktır. Ya eldekilerle çok iyi sistem, teknik - taktik donanımı yaratarak ligin ilk haftalarına direnen, sağlam yedeklerle çıkacak; ya da kulübü finansal darbelerden uzak tutarak kendi ülkesine Romanya’nın ucuz kaynaklarına yönelecektir. En çok bir yıllık kiralık adam sözleşmeleriyle bu bir aylık geçici sakatlık dönemini atlatacak çareleri bulabilir.
Beşiktaş yönetimi, haftalardan beri
<#comment>#comment>Gecenin bir saatinde, öğrendim ki Hakan Şükür, ikinci kez kız babası olmuş...
Adı konmamış yavruya uzun ömürler dilerim. Analı - babalı büyüsün. Ben üç kez kız babası olduğum için çok mutluyum... Beyda - Hakan Şükür çiftine de çocuklarıyla birlikte mutluluk dileklerimi sunarım.
Doğrusu çok iyi bir zamanlama... Dünya Kupası yorgunluğunu atarken yavrunu kucaklıyorsun. Babalığın gururunu, hazzını yaşıyorsun.
Babalık, biliyorsunuz, sorumluluğu, şefkati, olgunluğu, özveriyi, biraz tatlı - sertliği, hep güvenilmeyi, saygı ve sevgiyi paylaşmayı gerektiren bir özelliktir.
Çocuklar hırçın, sorumsuz, duygusal, biraz isyancı, çokça da nazlı olabilirler. Babaların böyle olmaya ve böyle davranmaya hakları yoktur.
Hakan Şükür, özellikle son Dünya Kupası maçları sırasında performansıyla ilgili - çok az örneğinde ölçüsü kaçan - eleştiriler karşısında hırçınlaştı... Sorumluluğunu unuttu... Duyguları aklına egemen oldu. Öfkeleri isyana dönüştü.
<#comment>#comment>Evet, 5. defa O... Beş şampiyonun yarı finale bile ulaşamadan veda ettiği 2002 Dünya Kupası’nın en büyüğü O. Futbolun kralı O. O’nun adı; Brezilya...
Futboldaki egemenlik alanı tüm Dünya! 1958, 62 ve 70’de Santos’lar, Didi’ler, Garrincha’lar, Pele, Rivelino ve Jairzinho ile...
1994’te Romario ve Bebeto ile... Kazandığı şampiyonlukları Japonya’da Ronaldo’nun iki golü ile taçlandırdı Brezilya...
* * *
Finalin ortağı Almanya turnuvanın en iyi kalecisi Oliver Kahn ile gelmişti Yokohama’daki randevuya... Dünya kupalarının en çok merak edilen, bugüne kadar hiç oynanmamış eşleşmesi (Almanya - Brezilya), 2002’nin unutulmaz final çekişmesi olarak gerçekleşti.
Almanlar Linke, Ramelow, Metzelder ile kurdukları üçlü savunmada sıkı adam ve alan markajı ile klasik duvarlarını ördüler. Ancak bu defa Ronaldo’ya karşı, sık sık kademe ve yerleşme hataları yapmaları dikkati çekti.
<#comment>#comment>Size göre gündüz, bize göre gece...Ama ışıl ışıl bir Türkiye! Memleketi güneş aydınlattı, burayı da Güneş’in futbolcuları.
Ne kadar da çabuk oldu o gol...Hakan Şükür, Dünya Kupaları’nın tarihindeki en hızlı golcü unvanını kazanırken, kronometreler kimine göre 9., kimine göre 11. saniyeyi gösteriyordu. Başlama düdüğü ile birlikte Koreli’nin ayağındaki topa pres yapıp kapan İlhan, kaptanı gol kulvarında meşin yuvarlakla buluşturuyor ve Fevernova işte en hızlı vurucusuyla buluşuyordu.
Hakan’la başlayıp İlhan’la devam ettik. Maç o kadar güzel gidiyordu ki, bir ara meraklandık; acaba turnuva boyunca Hakan - İlhan ikilisiyle oynamamakla hata mı ettik!
Kaptan’ın, Kore’deki durgunluğuna, gönlünde, zihninde ve adalesinde taşıdığı yorgunluğuna az üzülmedik, öfkelenmedik. Onun uluslararası arenadaki yeteneklerine inandığımız için boşuna isyan etmedik.
Dünkü üçüncülük maçının kahramanıydı Hakan Şükür. En hızlı golü atmakla kalmadı, İlhan’ın gollerinde de kendisinden beklenen asistleri yaptı. Geç oldu ama güzel oldu. Kupadaki son maçımızda kaptanın da yaşadığını, oynadığını gördük.
Hasan Şaş’tan yoksun olarak maça başlayan ekibimizin en iyilerinden biri
<#comment>#comment>Dünya Kupaları’nın en çok tartışılan maçı üçüncülük maçıdır.
Grup maçlarından sonra, ancak kazananın ayakta kaldığı knock - out sisteminde, öyle bir maç düzenliyorsunuz ki, final hakkını yenilerek kaybeden yarı finalistler, teselli için üçüncülük maçına çıkıyor.
Önümüzdeki yıllarda, bu maç programdan çıkarılabilir. Bu maçın, sonucu ne olursa olsun, ne Türk Milli Takımı’nın, ne de Kore’nin başarısı gölgelenecektir.
Brezilya maçını kaybettikten sonra, futbolcularımızın, Kore maçına yoğunlaşarak hazırlanması oldukça zor.
Şenol Güneş’in de söylediği gibi, onları bu maça motive etmek kolay değil. Kore halkı, Türk Halkı’na karşı, daima sıcak duygularla doludur.
Bugünkü üçüncülük maçının da böyle bir duygu atmosferinde oynanacağını düşünüyorum.