'4R' FORMÜLÜ

9 Haziran 2002


<#comment>Brezilya, Çin karşısında tartışılmaz biçimde üstünlüğünü ve şampiyon kimliğini ortaya koyarak hem futbol, hem de gol gösterisi yaptı. Scolari’nin ekibinde iki kanat oyuncusu Cafu ve Roberto Carlos gösterinin en önemli yıldızlarıydı. Özellikle Cafu... Sağ kanattan rüzgar gibi top taşıdı, yaptığı ortalarla, asistlerle Rivaldo - Ronaldo ikilisini sık sık pozisyona soktu, goller attırdı. Brezilya’da Ronaldo, Rivaldo, Ronaldinho’ya ek olarak dördüncü R de kendini gösterdi. Roberto Carlos attığı muhteşem frikikle gecenin açılışını yaptı.
Çin grubumuzun en zayıf ekiplerinden biri. Tecrübesiz, enerji dolu ama acemi futbolculardan kurulu. Ancak yine de farkı yedikçe ulusal prestijlerini kurtarmak için Brezilya’ya yüklendiler ve bizim ilk maçımıza göre bizden daha fazla pozisyon buldular. Çin’in bu tarafını iyi görmeli ve son maçta savunma önlemlerini almalıyız.
Yeniden Brezilya’ya dönersek; iki maçta altı puana ulaşmak Kore - Japonya için hiç de kolay değil. Bu işi Avrupa’dan İspanya, Latin Amerika’dan da Brezilya şimdilik becerdiler. İki ekip de şimdiden finale layık olduğunu gösteriyorlar. Milli Takım’ın Çin ile yapacağı son maçta işi çok zor olmayacak. Çinli

Yazının Devamı

Durmayalım dünya dönüyor

5 Haziran 2002


<#comment>Koreli Kim Young Joo, muhtemeldir ki, çocukluğundan beri futbolu çok seviyordu. O sevgi sayesinde futbolcu değil, hakem oldu. Yine çok muhtemel ki, Brezilya futboluna karşı doğal bir hayranlığı vardı. O da hayranlığını düdüğüne üfleyip, kuralları biraz da zorlayarak Brezilya için uyguladı. İyi niyetinden kesinlikle kuşkulanmadığım Kim Young Joo, tecrübesizliğinin, yetersizliğinin sonucu olarak kendini de, bizi de yaktı. Bu tür hakem kazaları Dünya Kupaları’nda sıkça ve çokça görülür. Değişecek bir şey yok. İsyan etmeyi bir kenara bırakıp hükmedemediğimiz hakemle uğraşmak yerine, kendi kontrol alanımızla ilgili eleştiriler yapmalıyız.
* * *
Şenol Güneş, bu maçta iki temel hata yapmıştır. Birincisi üçlü savunma, liberolu düzeni seçmesi, ikincisi yanlış adamlarla taktik uygulaması.
Şimdi hakça söyleyelim; Bülent Korkmaz ne zamandan beri stoper oynuyor da dün gece Brezilya karşısına öyle bir misyonla çıktı? Madem stoper ihtiyacı var, seçtiği savunma biçimine Ali Eren ve Tolga gibi daha uygun adamları alamaz mıydı? Alpay gibi sakatlık sonrası maç tecrübesi kazanamayan oyuncunu savunmanın üç adamından biri olarak ileri sürüyorsan bu da hata.

Yazının Devamı

Mağrur ve yenik

4 Haziran 2002


<#comment>Futbolun acı yanı bu işte... Oynadığın halde, savaştığın halde kaybediyorsun. Başın dik, gururlusun. Onur veriyorsun. Ama puan cetveline bakınca dipte duruyorsun! Brezilya karşısında asla ezilmeden, mahkum olmadan oyunun kalite ağırlığını, gösteri aktörlüğünü paylaşarak, tertemiz niyetlerle savaşarak mücadele etti Türkiye. Ne var ki, skor tabelasında Hasan Şaş’la yakaladığı avantajı doğru biçimde sürdüremedi. Beraberliğe kerhen razı olduğu son dakikalarda da penaltıyla kaybetti.
Skor tabelasının örtmeyeceği bir gerçek var... Türkiye kim ne derse desin futbolda bir dünya ülkesi. Bunu dünya kupalarının en büyük şampiyonu Brezilya karşısında mücadele ederken de ortaya koydu. Golünü attı, futbolun acımasız kurallarına mağlup oldu. Bu yenilginin ardındaki temel nedenler şunlar olmalı. Öncelikle üçlü savunma, beklediğimiz güvenceyi vermedi. Ümit Özat, oyuna dinamik katkılarda bulunamadı, dengeyi tutturamadı. İki stoper Bülent ile Alpay skorun böyle belirlenmesinde başrol aldılar. Bülent Korkmaz, hakemle tartışırken, rakibiyle gerginlik yaratan el - kol işaretleriyle diyalog kurarken, arkadaşlarına laf yetiştirip, önüne gelen topu kaçırırken, herhalde Kaptan kimlikli bir

Yazının Devamı

Erkekçe futbol

3 Haziran 2002


<#comment>Haydi, hepimizin görüp de üstünde durmadığı gerçeği ben söyleyeyim: 48 yıl sonra Kore gibi uzak bir diyarda seyirci desteğinden, ayak alışkanlığından kopuk bir organizasyona katılmamız çok da talihli bir olay değil. Avrupa’da olsaydı Dünya Kupası bize çok daha fazla heyecan verirdi. Bir de şu Brezilya. Ulusal kimliğimizle sürekli umut yorumları yaptık. Ama nereden bakarsanız bakın, en çok Dünya şampiyonu olmuş takımla yola çıkmak o kadar kolay değil. Ne var ki Brezilya bizim gruptaki rakibimiz değil. O nasıl olsa çıkar. Biz, Çin ve Kosta Rika’ya kravat kaptırmadan Brezilya ile erkekçe futbol oynayalım. Her türlü sonuç da normaldir.





Yazının Devamı

Ulsan’da geri sayım

29 Mayıs 2002


<#comment>Hyundai Training Center’da sessiz ve sakin bir bekleyiş var...
Türk Milli Takımı’nın, Dünya Kupası serüveninin kahramanları, artık kendi yalnızlıklarına daha çok zaman ayırıyorlar. Yoğun biçimde Brezilya maçına odaklanıyorlar.
Teknik Direktör Şenol Güneş, Kore’ye fazladan dört adamla gelip zorunlu tribüne adam çıkartma kararının perde arkasını aralıyor gülerek: "Tüm futbolcularımın kan örneklerini Köln’deki akredite doping merkezine gönderdim. Hepsinin temiz olduğuna inanıyordum ama, bunun resmen doğrulanması gerekirdi. Sonuçları 21 Mayıs’ta, biz Hong Kong’da iken öğrenebildik. Evet, hepsi temizdi... Ama bir teknik adam her türlü sonuca karşı hazırlıklı olmalıdır. Bir ya da iki futbolcumda doping çıksaydı, tatilden adam mı çağıracaktım! Elimdeki dört fazla adamdan yararlanacaktım. Onları biraz da bu nedenle Kore’ye getirdim... İlk kampa dört kaleci çağırmamın bir nedeni de bu!"
Antalya ve Hong Kong kamplarında medyadaki meslektaşlarımızın hemen her talebini olumlu biçimde karşılayan Güneş ve ekibi, Ulsan’da yoğunlaşan isteklere aynı biçimde yanıt veremiyor... Dargınlıklar, kırgınlıklar başlıyor... Ve yavaş yavaş medya sınırlamaları gündeme geliyor.

Yazının Devamı

Kafalar Ulsan’da!

24 Mayıs 2002


<#comment>Milli Takım’ın formaları Hong Kong’da, aklı Ulsan’daydı... Düşük tempolu, kopuk ve ilkesiz oyunun başka nedeni olamaz... Brezilya maçına 10 gün kala oynanan bu maç, futbolcuların umurunda değildi. Belli ki, yoğun biçimde Brezilya maçına programlanmışlar. Güney Afrika karşısında ilk yarıda daha çok top kullandılar, rakibe pozisyon vermediler, ama güçlükle yarattıkları pozisyonları da değerlendiremediler.
İkinci yarıda peşpeşe adam değişiklikleri takımca bütünlüğü bozdu, etkinliğimiz kalmadı. Bu maç, ilk yarıdaki Hakan Şükür tutukluğuyla "Tek santrfor düşüncesi acaba doğru mu ?" sorusunu yeniden gündeme getirdi. Güney Afrika çok da üstün oynamamasına rağmen, savunmadaki sorunlarımızı yeniden hatırlattı. Hasan Şaş’sız hiçbir on birin kolay kolay başarı gösteremeyeceğini bir kez daha kanıtladı. O nedenle sütten ağzımızın yanmasına sevinmeliyiz.




Yazının Devamı

Güneş sancısı

22 Mayıs 2002


<#comment>Teknik direktör kim olursa olsun, bu sıkıntı ve sancı kolay kolay önlenemiyor...1996’da Fatih Terim, ilk kez katıldığımız Avrupa Futbol şampiyonası için Nottingham’a kadro hazırlarken de yaşandı, Euro 2000’de Mustafa Denizli listeyi yazarken de aynı dram tekrarlandı. Dün de Şenol Güneş, dört futbolcusunu Dünya Kupası dışında bırakırken, aklı ile duyguları arasında gidip geldi.
Organizatörlerin koyduğu kadro sınırlaması, ne yazık ki teknik direktörlerin geniş kadrosunu taşıyamıyor. Dışarıda kalan futbolcular, takım için de hoca için de ciddi bir sorun oluşturuyor.
Şenol Güneş, FIFA’nın 3 kaleci + 20 futbolcuyla sınırlandırdığı kadroya 28 oyuncu çağırdı... İsmail Güldüren’in beklenmedik sakatlığı ve ameliyatı nedeniyle kadro 27’ye indi... Bu satırların yazıldığı saatlerde, Güneş dışarıda bırakacağı dört kişiyi henüz belirlememişti. Ancak sancılarını, sıkıntılarını biliyordum. Antalya’da kafasını meşgul eden zor karar, dün son dakikaya kadar Seul’de de canını sıkmaya devam etti.
Üç adam konusunda hiç zorlanmadı Güneş... Kaleci Metin Aktaş, Fenerbahçeli Serhat Akın ve Kocaelisporlu Cihan Haspolatlı... Dördüncü adam konusunda ise rahat karar veremedi...

Yazının Devamı

İki farklı Türkiye

21 Mayıs 2002


<#comment>Şenol Güneş, Hong Kong’da her iki devrede birbirinden tamamen farklı 11’ler oynattı. 45’er dakikalık takımlarda iç uyuma ve oyun anlayışına baktığımız zaman, olumlu şeyler söyleyebiliriz. Yardımlaşma üst düzeyde, oyuna katılım, sorumluluk paylaşma ve pozitif arayışlar çok çok iyi. En başarılı oyuncularımız Hasan Şaş, Hakan Şükür, Tayfun, Tayfur, Ergün, Mustafa İzzet, İlhan ve çok az oynayan Serhat’tı.
Hong Kong Karması, elbette bir takım kimliği taşımıyor. Motivasyonları yok. Hedefleri yok. Eğlencelik oynuyorlar. Buna rağmen bize iyi bir idman verdiklerini söyleyebiliriz. Milli takım, ilk yarıda üçlü, ikinci yarıda dörtlü savunma yaptı. İkisini de başarıyla gerçekleştirdi. Bence, hazırlık dönemi çok olumlu sonuçlar üretiyor. Güney Afrika maçının daha yüksek kalitede oynanmasını bekleyebiliriz. Temposu düşük, rizikosu az tipik bir hazırlık maçıydı. İkinci maçta çift santrforları da uygun şekilde (Hakan - İlhan - Serhat) eşleyerek denememiz gerekir. Şimdilik görünüş fena değil.




Yazının Devamı