Bülent Yavuz kapıdan niye döndü!

15 Mayıs 2002


<#comment>Milli Takım’ın Antalya Gloria Werde Oteli’ndeki Dünya Kupası hazırlık kampı, görülmemiş manzaralarla sürüyor. Bugüne kadar Güneş ve ekibini hemen her konuda eleştirenler, belki bilgi noksanından, kamp programına, titizlikle korunan ilkelere derinlik ve yorum getirmiyorlar.
Milli Takım kampına gitmedim. Ama duyduklarım beni sevindirdi. Onları sizinle paylaşmak isterim.
Gloria Werde’nin girişinden Menacer Can Çobanoğlu’na haber veriliyor " Merkez Hakem Kurulu Başkanı Sayın Bülent Yavuz geldiler. " Çobanoğlu, konuğun bekletilmesini, kapıya gelip kendisiyle konuşacağını söylüyor... Çobanoğlu, "Hayırdır hocam", diyor nezaketle, "Doğrusu sizi beklemiyorduk." Bülent Yavuz, "Milli Takım’a kurallarla ilgili bilgi vermek istiyorum. Futbolcularımız için yararlı olabilir" diyor. Çobanoğlu’nun yanıtı aynen şöyle: "Kusura bakmayın hocam. Bugünkü programımızda böyle bir şey yok. Hem ben elimi kolumu sallayarak sizin düzenlediğiniz hakem seminerine davetsiz gelebilir miyim ? Herhalde gelemem. Size böyle bir davet yapmadık."
MHK Başkanı Yavuz, sarsılıyor bu sözler karşısında... "İyi ama, Milli Takım’a oyun kurallarını hatırlatmayacak mısınız ?"
Yanıt buz gibi :

Yazının Devamı

Terim, Terim’e karşı

8 Mayıs 2002


<#comment>Fitili iki ay önce tutuşturulan bomba, beklendiği gibi sakin ve gürültüsüz biçimde nihayet dün patladı: Fatih Terim, yeniden Galatasaray’da!
Başkan Özhan Canaydın ve arkadaşlarını bir kaç nedenle kutlamak gerekir. Terim’in adını seçim malzemesi olarak kullanmadılar. Yuvaya dönüş için gerekli alt yapıyı hazırlarken, sessiz ve ölçülü davrandılar.
Takımın şampiyonluk yolunda patinaj yapmaması için gereken özeni gösterdiler. Bir yandan gizlilik kararı uygularken, öte yandan fısıltı gazetelerini devreye sokmadılar. Terim’in nabzını iyi yoklayarak kamuoyunu oyalayacak, tatsız tartışmalar yaratacak pazarlık sürecini hemen hemen sıfırladılar.
Dahası, Terim’e ciddi aracılarla haber göndererek önceki dönem ilişkilerinin tekrarlanmasını arzu etmediklerini, yönetimin en yetkili organ olduğunu kesin bir dille ifade ettiler. O ifadeleri burada yazmak istemiyorum. Galatasaray’ın iç ilişkilerinde öne çıkan birinin adı kullanılmıştır.
Türk futbolunun en başarılı teknik direktörü, en başarılı takımının başındadır.
Elbette, bu değişimin hoş olmayan bir yanı da var: Lucescu’nun daha teri bile kurumadan gönderilmesi. Başarısı taktir edilmekle birlikte yeni

Yazının Devamı

Serhat ve Andy

5 Mayıs 2002


<#comment>Karmakarışık duygularla, çelişkili tablolarla kapandı Şükrü Saracoğlu Stadı... Fenerbahçe’nin hayal kırıklığı ile biten, ama Şampiyonlar Ligi biletiyle ödüllendirilen gayretleri, elbette taraftarı için tatmin edici bir sezon anlamına gelmiyordu. Hele ki, "şaibe" söyleminin sahipleri de kendi yöneticileriyken... Yine de Fenerbahçe yönetimini kutlamalıyız... Aşırı öfkeden yarar çıkmayacağını zamanında görerek işin içine kutlamaları kattılar. Atatürk’ün kulüp ziyaretini onurla yadettiler. Kendi içlerine çekilerek öfkenin acısını dayanışma ile bastırmaya çalıştılar.
Diyarbakırspor maçı da böyle sakinleştirilmiş bir ortamda başladı. Ligin ilk yarısında Mustafa Denizli’nin kellesini uçuran maçın rövanşında her iki takımın hocası rahattı. Futbolcular iyi niyetliydiler.
Bu maçın kahramanı genç Serhat’tı. Elbette kapanış maçında kimseden olağanüstü gayret beklenemezdi, ama Serhat olağanüstü gayretliydi. Neden? Bazı arkadaşlar genç golcünün Bayern Münih teknik ekibinden biri tarafından izlendiğini söylediler. Bu haber doğrulanmadı. Menajerinin pazarlık gücünü artırmak için yapay haberler yaydığını ileri sürenler de oldu. Tevatürü boşverin ama, Serhat inanılmaz

Yazının Devamı

Bahar temizliği

1 Mayıs 2002


<#comment>Kir ve leke... Eksiklik, kusur ve ayıp. Adı "süper" leştirilmiş ligimizin, futbolumuzun temel özellikleri oldu bu sözcükler.
TDK sözlüğünde, hepsini kapsayacak biçimde eski bir sözcüğe yer veriliyor:
Şaibe’ye...
Kiri, lekeyi, ayıbı, eksiği ve kusuru ezbere kullananlar, şaibe sözcüğüne sarılarak rakiplerinin başarısına kulp takıyorlar. Bir anlamda vicdanları baskı altına alarak Galatasaray’ın şampiyonluğunu gölgelemeye, gözden düşürmeye çalışıyorlar.
Herkesin parmağının başkasını gösterdiği, her parmağın suçlu diye başkasını işaret ettiği eksikli, kusurlu, lekeli ve kirli bir ligde, en büyük ayıp payını da şampiyona ayırmak biraz ayıp olmuyor mu?
Türk Futbolu’na yön verenlerin, öncelikle de kulüp yöneticilerinin, biraz kendilerini de aşarak bir özeleştiri yapma zamanı gelmedi mi?

Yazının Devamı

Düğün kokteyli

29 Nisan 2002


<#comment>Galatasaray’ı kutlamak hepimizin borcu...Şaibe - maibe, hepsi hikaye! O hikayeleri uyduranlar zaten inanmıyordu. Şimdi inanmadıkları hikayenin mazlumları olarak kendilerini avutabilirler. Ama daha sağlıklısı öz eleştirilerini yapmak, nerede yanlış yaptıklarını bulmak ve Galatasaray’ın doğrularını tartmak olmalıdır.
Bu şampiyonun bileği kendi sahasında bükülmedi. Dışarıda da idare etti, dökülmedi...Üstelik Avrupa’da uzatmalı Şampiyonlar Ligi savaşını da onuru ile sürdürdü. Lucescu’yu korkaklıkla, kurnaz bezirganlıkla suçlayanlar şimdi yarısından çoğu Avrupa gurbetlerine gitmiş bu takımın yenilenmiş başarısına saygı duymalıdırlar. Hocasını aşağılamak değil, kutlamak durumundadırlar.
Unutmayalım, Galatasaray kongreyi de büyük başkanın gövde gösterisi olarak değil, kendi büyüklüğünün gövde gösterisi olarak en temiz ve en onurlu biçimde gerçekleştirdi. Şaiadan söz edenlerin bunu da dikkate alması gerekir.
* * *
Türkiye Kupası’nın galibi ile Lig şampiyonunun buluşması heyecanlı, coşkulu ve keyifli bir gösteri olmalıydı...Ne yazık ki, sahanın kenarındaki tribünler bu güzel günün keyfini çıkaramadı. Gergin, öfkeli ve anlayışsızdılar. Üç

Yazının Devamı

Bilgili’den beklenen

24 Nisan 2002


<#comment>Beşiktaş toz duman... Bir yandan hayal kırıklıkları, başarısızlıklar birbirini izliyor, öte yandan her geçen gün huzur kaçıracak, yüz kızartacak iddialar insanları yerinden hoplatıyor. Beşiktaş’ın kongre ayrıntılarından, adayların oya dönük çekişmelerinden uzak durmaya çalıştık. Ne var ki, kongre bitti, gürültüsü bitmedi.
Fenerbahçe yenilgisinden sonra basın toplantısıyla zehir zemberek açıklamalar yaparak şaibe korosuna katılan Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili, şimdi üzerinde yoğunlaşan şaibe bulutlarının altında! Hasan Arat’ın basın toplantısında görüntüleyerek kamuoyuna taşıdığı iddialar, doğruysa yüzüncü yılını kutlamaya çalışan Beşiktaş kulübüne leke düşürecek niteliktedir.
Tarihteki yerini tevazu, dayanışma ve temiz ilişkilerle almış Beşiktaş, 14-17 yaşındaki çocukların üyeliğiyle onların yerine oy kullanan organize adamlarla gerçekleştirilmiş kongre ayıbından bir an önce kurtulmalıdır.
Başkan Serdar Bilgili ve arkadaşları kendilerinden bekleneni derhal yapmak durumundadır. Kulüp kayıtlarını ilgili herkese açmak, kongre tutanaklarının incelenmesine fırsat tanımak, tarafsız kurulların, kulüp resmi organlarının araştırmasını kolaylaştırmak... Hukuk

Yazının Devamı

Bravo Ahmet

21 Nisan 2002


<#comment>Büyüklük başa bela... Hele, o takım Beşiktaş’sa! Her sezona umutla başlayıp, inatla ve ısrarla yüksek hedefleri kovalamak, sonunda hayal kırıklıklarıyla hedefsiz kalmak, herhalde hoş birşey değildir. Türkiye Kupası gitmiş, şampiyonluk ümidi bitmiş, Şampiyonlar Ligi hayali tükenmiş... Gerginlik had safhada. İlhan Mansız cezalı, dışarıda. Yönetim öfkeli, futbolcular transferin yaklaştığı son haftalarda endişeli. Hedef olmayınca, motivasyon da yok. Taktik yok, fizik yok, teknik yok.
Bakıyorum, kenarda da Daum yok. Daum oturuyor kulübede. Maçı yöneten Roland Koch. Futbolcularla iletişimi o sağlıyor. Gençlerbirliği’nin küçük de olsa bir UEFA arayışı var. Beşiktaş’a 39. dakikada Ahmet Hassan ile attıkları gol, Erman ile Ümit’in savunma gafletinden doğan bir hediye oldu. Gençlerbirliği, Cafer’le, Youla’yla, Ahmet Hassan’la sürekli tehdit etti rakibini. Laf aramızda ben bu maçta Okan’ı seyretmek istedim. Ama o, Arıca’nın taktiğinden mi nedir, kendini sakladı. Oyun içinde çok az parladı. Tecrübesizliğinden olsa gerek, çok başrolde oynamadı.
Daum’a ne diyeyim? Hedefler kaybolduysa, futbolun namusu da mı yok? Bu maçı oyun olarak seyretmeye gelen seyirciye saygı da mı

Yazının Devamı

Bu denizi temizleyin

17 Nisan 2002


<#comment>Tutarsızlıklar, çelişkiler, düşmanlıklar, hasetlikler, sorumsuzluklar futbolu perişan ediyor. Futbol denizi kirlendi, temizlenmesi gerekiyor.
Pisliğin içinde hep birlikte batacağız, boğulacağız. Bu pislikten kurtulmanın onuru, prestiji, gururu filan olmayacak. Ona saygı duyan kimse kalmayacak!
* * *
Pazar gecesi oynanan İnönü derbisinden sonra bazı şeyler oldu. Bunlar kamuya aktarılmadı. Medyada yansıtılmadı. Öğrendim ki, Beşiktaş menajeri Sinan Engin, gözlemci Sadık Deda’nın da bulunduğu hakem odasına maçtan hemen sonra giderek Muhittin Boşat ve yardımcılarını kutladı. "Tebrik ederim. Çok iyi maç yönettiniz" dedi. Teşekkürlerini sundu. Demekki hakemler, en azından nezaketle söylenmiş bu sözleri hak ettiler. Kimse Sinan Engin’i öyle davranmaya zorlayamayacağına göre, aksi düşünülebilir mi? Bu olay doğruysa, Engin’in ATV ekranında hakem Muhittin Boşat’la ilgili sözleri nasıl açıklanabilir. Hakemin maçı taşıyamadığını, iyi bir hakem olmadığını, Beşiktaşlı ve Fenerbahçeli futbolculara kırmızı kart göstererek haksızlık ettiğini söylüyor Sinan Engin. Bunlar kutlanacak davranışlar değil, iyi bir hakemlik örneği değil.
O zaman maç

Yazının Devamı