17 Aralık’taki yolsuzluk operasyonuyla ilgili ‘sahte delil’ iddiaları Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ilgili mahkeme kararlarını da tartışmalı hale getirdi.
AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yalçın Akdoğan’ın yanlış anlaşıldığını söylese de “Orduya kumpas kuranlar” yönündeki ifadeleri, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in Ergenekon ve Balyoz gibi davaların yeniden gözden geçirilmesini dile getirmesi ve TSK mensuplarının yargılandığı davalarla ilgili yapılan suç duyurusu basında geniş yer buldu.
Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda yapılan hukuksuzlukları hatırlatan bazı okurlarımız basının konuyu gündemine hükümet açıklamalarından sonra almasına sitem ediyor. Metin Sezer adlı okurumuz şöyle diyor:
“Biz yıllardır bu davalarda yapılan adaletsizliği anlattık ama bizi dinlemediniz, sustunuz. Ne zaman ki Başbakan’ın danışmanı ‘Orduya kumpas’ diye yazdı, Genelkurmay harekete geçti o zaman bu konuyu gündeminize aldınız.”
Görünen o ki; Türkiye medyasına olan güven kaybı artık okur gözünde genel geçer bir kural haline gelmiş. Milliyet’te dâhil olmak üzere merkez medya; gazetecilik ilkelerini ön planda tutarak, güven, doğrulama ve referans olarak konumlandığı takdirde ayakta kalabileceğini bilecek tecrübeye sahiptir. Dolayısıyla okurlarımızın “haber” beklentisi anlaşılabilir. Ancak okurun, kamuoyunu ilgilendiren bu davaları “görmediğimiz” yönündeki ifadeleri gazetemize yapılmış büyük bir haksızlıktır.
Birincisi Milliyet gazetesi arama motoruna sadece Ergenekon yazdığınızda bile bugün itibariyle 11 bin 978, Balyoz yazdığınızda da 3 bin 475 haber ve köşe yazısı karşınıza çıkacaktır. İkincisi Milliyet gerek Ergenekon gerekse Balyoz davası sanıklarının cezaevinden gönderdikleri mektuplara mümkün olduğunca yer vererek yaşadıkları hukuksuzluğu kamuoyuyla paylaşmıştır. Üçüncüsü Ergenekon ve Balyoz davasını izleyen muhabirlerimiz hakkında ‘Adil yargılamayı etkilemekten’ o tarihlerde yüzlerce soruşturma açıldı. Her ne kadar bu davalar ertelense de 100 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan muhabirlerimiz oldu.
Muhabirlerimize haksızlık
Ayrıca “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesinden hareketle özellikle Balyoz davasında birbiriyle örtüşmeyen çelişkili iddialar, delil diye sunulan dijital belgelerdeki vahim hatalarla ilgili sadece kamuoyunun değil, yetkili mercilerin de dikkatine sunduğumuz çok sayıda haberimiz hâlâ arşivlerde mevcuttur. Dolayısıyla okurlarımız gazetede çıkan haberleri yeterli bulmayabilir ama hiç çıkmamış gibi davranılması sadece gazetemize değil, bu davaların yıllardır takipçisi olan muhabirlerimize de yapılmış büyük bir haksızlıktır.
Bu davalarda iddiaların önemli bir bölümünün delillendirilmemesine rağmen kararların hukuka aykırılığını konu alan onca haberin yargı üzerinde kamuoyu baskısı oluşturamamış olması ise ayrıca düşündürücüdür.