Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İnsanları flulaştıran bir çağdayız… Özellikle de biz kadınları… Etrafımızdaki her şey netleşirken, kadınları giderek daha ‘silik’, daha ‘önemsiz’, daha ‘görünmez’ hale getiren bir çağ... Hayata dair her şeyin; her türlü kopuşun, bağın, umudun, var oluşun ya da başkalarının kimliklerinde yok oluşun birbirine düğüm ata ata birikmesi bundan... Dinleyicimizin olmamasından…

Erkek dünyasında özellikle de kamusal alanda bir kadının ‘kendi’ kalarak ve hatta emeğinin karşılığını alarak görünür hale gelmesi mümkün mü? Bunu mümkün kılanlardan biri Milliyet Gazetesi Haber Araştırma Müdürümüz Pınar Aktaş… Mesleki başarı ve tecrübesini; sadece gazetecilik alanında değil, kadın gazetecilerin yaşadığı sorunları ortaya koymak ve medyada kullanılan eril dilin değişimine katkıda bulunarak da sürdürüyor.

Haberin Devamı

‘Cam tavan sendromu’

Aktaş aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bünyesinde oluşturulan Kadın

MEDYADA  KADIN OLMAK
Komisyonu Başkanı. Geçtiğimiz hafta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Konrad Adenauer Stiftung (KAS) ile birlikte düzenlediği toplantıda Alman meslektaşlarımıza bu meslekte kadın olmanın zorluklarını anlattı… Son derece çarpıcı örnekler vererek… Türkiye’de kadın gazetecilere ve kadınlarla ilgili haberlere bakışın neden ve nasıl sorunlu olduğunu Pınar Aktaş’ın konuşmasından bazı bölümleri okurlarımızla da paylaşarak aktarmak istiyorum…

“… Önümüzdeki en büyük engel cam bir tavan… Cam tavan sendromu, kadınların iş hayatında yükselememesinin görünmez nedenleri olarak kabul ediliyor. Ancak bu sendrom, kişinin kendinden veya çevresel faktörler nedeniyle başkaları tarafından gelen öğrenilen veya öğretilen çaresizlik. Kadınlar olarak hepimizin bir cam tavanı var ve bu cam tavan oldukça bu engellerle hep karşılaşacağız.

Kişisel olarak yaşadığımız tecrübelerin yanı sıra meslek hayatımızda da ayrımcılık ve nefret söylemiyle mücadele etmek zorundayız. Mesela hâlâ erkek meslektaşlarımız kadına “karı” diyebiliyor, kadının tek başına bir hayat yaşaması onun aynı zamanda tırnak içinde iffetsiz olduğu anlamı taşıyabiliyor. Bir cinsel taciz davasında gece yarısı bir erkeğe kapıyı açan kadın için hâlâ “O saatte o kapıyı açıyorsa onun da ne olduğu belli değil” diye yorum yapabilenler oluyor. Hâlâ medya mensupları arasında kadının dekolte giyinmesi tacize uğramak için teşvik sayılabiliyor. Haberlerin diline de bu sorunlu bakış acısı yansıyabiliyor. Kadınların yanı sıra LGBTİ bireyler için hâlâ daha acımasız konuşmalar olabiliyor.

Haberin Devamı

Haberlerde eşitlikçi dil

Peki biz bunlarla kişisel mücadelemizin dışında neler yapıyoruz? Dernekler, sivil toplum kuruluşları, platformlar kuruyoruz, buralarda çalışmalar yürütüyoruz. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Kadın Komisyonu olarak geçen yıl hazırladığımız “Kadın ve Medya - Toplumsal Cinsiyet Eşitlikçi Haber Kılavuzu”yla bu mücadelemizde önemli bir katkı sunduğumuzu düşünüyorum. Amacımız toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı habercilik anlayışının yaygınlaştırılması, cinsiyetçi dilin yerine eşitlikçi bir dil yapısının oturtulması idi. ‘Yanlış olan nedir? Doğru nasıl yazılır? sorularına yanıt bulmaya çalıştık… Dolayısıyla hazırladığımız bu kitabın tüm meslektaşlarımız için bir başucu kitabı olmasını istiyoruz.”

Haberin Devamı

Bir kadın Ombudsman olarak bu mesleğin cinsiyetçiliği kaldırmadığını, kesinlikle zihniyet ve algıda bir değişime ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Milliyet gazetesinde çalışan kadın gazetecilerin, diğer medya kuruluşlarında çalışan kadın gazetecilere nazaran her zaman çok daha başarılı ve görünür olduklarına inanmama rağmen…