Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye medyasının manşetle-rinin önemli bir bölümü son derece gergin günlük siyaset üzerinden şekilleniyorsa da kamuoyunu asıl ilgilendiren geri kalanı. Yani mevcut siyasetin ürettiği politikaların sonucunda ortaya çıkan; dinsel, cin-sel, etnik kimlikleri-mizi hedef alan, hukuksuz ve adaletsizliğe konu olan toplumsal olaylarla ilgili haberler...
Ancak iktidarların psikolojik savaş silahları sadece kamuoyunun doğru bilgilendirilme hakkını elinden almıyor. Aynı zamanda basına yönelik “toplumda yarattığı algı” gibi hiç de ahlaki olmayan gerekçelerle yepyeni suçlar üretiyor. Üstelik kendi
bürokrasisi nefret suçunun en kralını işlerken!
Dolayısıyla önce soralım:
Devletin savcısı karakolda işkence yapan polislere bir yıl, mağdura 8 yıl verilmesini haber yapan bir muhabire “toplumda yarattığı algı” nedeniyle dava açabiliyorsa, devletin bakanı da bir valinin içindeki büyük kinle bir sinagogu bir müzeye nasıl çevirmek istediği yönündeki açıklamasını acaba aynı gerekçeyle bir soruşturmaya konu yapabilecek mi?

Gazeteci algı yaratırsa...
Kemal Göktaş son derece başarılı yargı haberlerinin altına imza atan bir gazeteci. Bir karakolda başlayan işkencenin görüntülerini ele geçirmekle kalmadı, polislere 1, mağdur kadına ise 8 yıl hapis cezasıyla biten davanın da sonuna kadar takipçisi oldu. Savcı bu kez arkadaşımız Göktaş hakkında 2 yıl 4 aya kadar hapis istemiyle suç duyurusunda bulundu. Gerekçe; “Savcının polislere ayrıcalık gözettiği algısını oluşturmaya yönelik haber yapmak...”
Oysa bazı haberleri olduğu gibi sunamazsınız. İşkence yapan polise bir yıl, işkence görene sekiz yıl derseniz o gazeteci böyle bir kararın hakkaniyetini sorgulamak zorundadır. Hukuku yaşam güvencesi olarak gören vatandaşta haliyle böyle skandal bir kararın altına imza atan savcıyı bilmek ister. Hukuk savcı hakkında yaratılan algıya bakmaz, haberde kamu yararı var mı yok mu ona bakar. Ama biliyoruz ki; Türkiye’de ne zaman bir işkence, hak ihlali davası olsa o davayla ilgili gazetecilere hep bir şekilde, çeşitli nedenlerle gözdağı verilmiştir hâlâ da veriliyor. Tam da bu nedenle bu davaya, haberi yapan muhabirimize karşı hepimizin sorumlu-luğu olduğuna inanıyorum. Duruşma günü,
en azından meslektaşları oturtulduğu sanık sandalyesine gerçekte ‘Hepimizi oturtuyorsunuz’ diyebilmek için yanında olmalı.

Vali algı yaratırsa...
Edirne Valisi Dursun Şahin, İsrail’in Mescid-i Aksa’ya düzenlediği saldırıya kızıp şehirde restore edilen bir sinagogu müzeye çevirme kararı almış, yetmemiş, içindeki nefreti ve kini kusmuş. Buna rağmen Milliyet internet bu haberi olağan, normal bir haber gibi yayımlayınca bu kez devletin savcısı değil okurlarımız tepki gösterdi. Okurumuz Metin Demirci şöyle diyor: “Valinin nefret suçu içeren sözlerini olduğu gibi yazmak, müze yapacakmış diye başlık atmak nasıl bir gazeteciliktir? Editörleriniz valinin nefret suçu işlediğini görmeyecek kafa da mıdır? Bir kere valinin böyle bir yetkisi var mıdır? Bunu bile sorgulamaz mı bir gazeteci?” İsmini vermeyen bir başka okurumuz da söz konusu habere “İsrail’in Mescid-i Aksa’ya düzenlediği saldırıyı gören bir medya, Kudüs’te bir sinagoga düzenlenen saldırıyı görmezse ‘İçimdeki büyük kinle söylüyorum’ diyen daha çok vali görürüz” ifadeleriyle tepki gösteriyor.
Edirne valisinin utanç verici düşünceleri gazetenin internet sitesinde yayımlandıysa da Milliyet gazetesinde yer bulmadı. Ancak habere internette yer verilip gazetemizde yer verilmemesi haberin önemini, veriliş biçiminin yanlışlığını ve okur eleştirisinin haklılığını ortadan kaldırmıyor.
Nihayetinde Vakıflar Genel Müdürlüğü tasarrufun valide değil, kendisinde olduğunu sinagogun hem ibadethane hem de müze olarak hizmet vereceğini açıkladı. Ancak mesele oranın müze olup olmaması değil. Mesele nefret suçu işleyen bir valinin halen görevine devam edip etmeme meselesidir. Son aylarda doruğa ulaşan Yahudi karşıtı söylem ve eylemlere karşı toplumsal duyarlılık ve devletin böyle günlerde nasıl bir tutum sergileyeceğini de ortaya koyar. Çünkü olay, valinin görevden alınması ve nefret suçu işlediği gerekçesiyle hakkında
soruşturma başlatılmasını gerektirecek öneme sahiptir.