Mevlana 13. yüzyılda insanlığa seslenirken semaya davet etmiştir herkesi. Sema da bir çeşit spor değil mi? Halk türkülerinde bile görürsünüz Konyalı’nın spor sevgisini, tutkusunu... İşte böylesi manevi zenginliklerle dolu bir kentten hepimizin sporda çok daha büyük işler beklemek hakkıdır.
Siz Konya’yı sadece bir futbol kenti sanıyorsunuz değil mi?
Değil işte...
Tepeden tırnağa bir spor kentidir Konya; futbolda bunların içinde son yıllarda öne çıkan bir branştır sadece...
Taaa yüzyıllar öncesinden işlemiştir içine Konyalı’nın hareket!
Derler ki; nerede hareket, orada bereket!
Ondan sonra durmamışlardır yerinde...
“Gel, gel ne olursa ol yine gel, ister kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel, Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...”
“Hem genç oyuncu oynat hem de her sene şampiyon ol beklentisi belki anlaşılabilir ama uygulanabilir değil. Kulüplerin geleceği olarak görünen altyapılarda durum bu. Şimdi siz yanıt verin. Yeni Ozan Kabak’lar çıkar mı?”
Yukarıdaki sözler başarılı teknik direktörlerimizden Fatih Terim’e ait. Evet, ben de yıllarca hep altyapıya gerekli yatırımların yapılması konusunda gırtlak patlattım, yazdım-çizdim... Gelin görün ki, her ne hikmetse yönetimler, oraya hep yan gözle bakmışlardır! Sadece yönetimler mi, teknik adamlarımız da maalesef oraya gereken ilgiyi göstermediler! Eee tablo böyle olunca, ekonomilerin dibe vurmasından doğal ne olabilir?
Valla, hocam oradan Ozan Kabak’lar yetişir, yeter ki gerekli yatırımlar yapılsın, oraya üvey evlat gözüyle bakılmasın!
Haaa yetişmiyorsa, nedenlerini de araştırmak teknik adamların asli görevidir. Yani sadece sizin işiniz A takım olmayacak, altyapıya da uğrayacaksınız arkadaş! Altyapıları ‘zapturapt’ altına almak da sizin asli görevinizdir. Siz üzerinize düşeni öncelikle yerine getirin,
Bu oyunda ofansif oynamak kadar, takım savunmasını da en üst seviyede yapmak zorundasınız.
Gelin görün ki, Rusya’nın yoğun baskısına 28 dakika dayanabildik!
Aslında bu dakikaya kadar fena oynamadık, iyi kapandık. Ne var ki, hücuma ailecek çıkarken, kaptırdığımız toplar yok mu? İşte asıl sıkıntı burada yatıyor. Üstelik kritik yerlerde, en güvendiğimiz kramponlar bunu yapıyorsa ki öyle, faturası ağır oluyor! Hadi kaptırdınız, peki takım savunması nerede? Miranchuk’un attığı gol böylesi bir tablodan geldi.
İlk yarıda Rusya karşısında ne kanatları kullanabildik, ne de pozisyon üretebildik! Sadece Burak Yılmaz’ın kalecide kalan kafa şutunu anımsıyoruz, hepsi o kadar!
Güneş’in Cengiz Ünder hamlesi, işe yaradı, gerçek kimliğimizi ikinci yarıda yakaladık.
Nitekim, 51’de kanatları kullandık, en net gol pozisyonunu ürettik. Burak Yılmaz’ın kafa şutunda, top yan direğe çarparak auta gitti. 55’de Hakan Çalhanoğlu ilk kez sahne aldı, şutunda kaleci topu kornere tokatladı.
Ve pes etmeyen, ilk yarıdaki o kötü futboldan ders çıkaran ay-yıldızlı ekibimiz,
Sergen Yalçın’ı taaa altyapıdan bu yana tanırım, açık sözlüdür, yüreğinden geçeni diline yansıtır. Elbette bu oyunda eleştiri olacaktır, önemli olan ağacı kökünden sökmemektir!
Şunu biliyoruz ki, büyük takım çalıştırmak pek de kolay değildir, eleştirilere de hazırlıklı olacaksınız. Açıkçası Sergen hocayı eleştirmeye gönlüm razı olmuyor! Ümraniye’ye uzağız, oraya uzun bir süre önce gittim o da Şenol hocanın olduğu döneme rastlar. Ama görünen köy de kılavuz istemez! Oyun sistemlerine pek takılmam, ortaya konan futbol, mücadele ve skor tabelasına bakarım.
Coşku yok, motivasyon sıfırın altında, hele fiziksel olarak hiç iyi değiller, temposuz oynuyorlar! Gençlerbirliği karşısına çıkan 11’e bakalım. Orta saha; Dorukhan, Atiba ve Souza... Üçü de aynı tip oyuncu... Rakip kaleye dikine oynayan var mı bu üçlünün arasında?
Örneğin Mensah, dikine oynayan, topu rakip alana yıkan bir fotoğraf. Niye yedek?
Asıl sorun savunmada! Çok dağınık, orayı yönetemiyorlar,
Sergen Yalçın hoca, Konyaspor deplasmanında alınan ağır yenilgiyi unutturmak adına Gençlerbirliği karşısında oldukça farklı bir kadro çıkardı.
Valla rotasyon-motasyon, ne yaparsanız yapın, hiç fark etmiyor, aynı tas, aynı hamam! Kartal, geri vitese takmış, iki haftadır duvara tosluyor, dün de üç puan kuş misali uçuverdi!
Evet, bu oyunda geri düşebilirsiniz, doğaldır. Peki reaksiyon nerede, biz göremedik, ya siz?
Bırakın reaksiyon göstermeyi, Kartal ilk yarıda rakip kaleye gidemediği gibi, pozisyon üretemedi, bir tane buldu, onu da atamadı!
Savunma dağınık, kimliğinden uzak, Vida yok, Montero var, ama değişen bir şey yok! Stancu’nun attığı gole, artı Sio’nun kaçırdığı fırsata bakın, ne demek istediğimiz anlaşılır!
Koca Beşiktaş’ta, koca ilk yarıda Souza’nın bir şutu bir de Gökhan Töre’nin net gol pozisyonu var, başka yok! Hadi Souza kaleciye takıldı, peki Gökhan Töre, o pozisyonu nasıl gole çeviremezsin arkadaş? Hadi atamıyorsun çıkar topu Aboubakar’a kardeşim!
Sergen Yalçın, maçı çevirmek adına tüm kozlarını
Yabancı futbolcu transferi başlı başına ‘risk’ olduğu kadar büyük sorundur... Kaliteli yabancı almak ekonomiyle ilintilidir.
Ekonomi ile ilgili dedik ya, mecburen kenarda, köşede kalmış ya da emekliliği gelmiş oyuncuların peşinden koşuyoruz sürekli! Hadi diyelim ki iyisini buldunuz, aldınız. Bu kez ya uyum sıkıntısı yaşanıyor ya da verim alamıyorsunuz ve sonunda göndermek için göbeğiniz çatlıyor!
Valla, Beşiktaş’ın yabancı konusunda yıllardır başı nedense hep dertte, nokta atışı yapamıyor, yararlı olanları da elinde tutamıyor!
Beşiktaş’ta yönetim kanadı bir yandan ekonomik sıkıntıları aşmak istiyor, diğer taraftan teknik direktör Sergen Yalçın’ın oyuncu isteklerine çözüm arıyor. Konyaspor karşısında alınan farklı mağlubiyette büyük rolü olan Vida, topun ağzında! Ne indirim yapıyor, ne de gitmek istiyor! Eee yılda 3.5 milyon euro alsam ben de gitmem!..
Aboubakar güven verdi
Düşünün lig başladı, Burak Yılmaz’ın yerini doldurmak için çalmadık kapı bırakılmadı, yeniden Vincent Aboubakar’a dönüş yapıldı, iyi de
Beşiktaş’ta Sergen hoca, sağlığına kavuştu, Konya’da işbaşı yaptı, yapmasına da, Kartal fark yedi, o da şoka girdi!
Kadroda öyle aman - aman bir değişiklik yoktu, ancak Kartal’da tanıdık biri daha vardı, Aboubakar... Biliyoruz ki Kartal’ın gol yollarında sıkıntısı var, puan kayıplarının temelinde bu faktör yatıyor. Aboubakar’ın fizik gücünü biliyoruz, valla üç adamı sırtında taşır, rakip savunmayla boğuşur, eee tekniğini de malum, oranın bankosu olur.
Kartal, Atiba’yı arıyor, biz de... Eksikliği hissediliyor. Ljajic mi? Ruh gibi sahada dolaşıyor, sürekli top kaybediyor, şut atıyor, kaleyi tutturamıyor!
Sergen hoca ona nasıl sabrediyor? Necip tamam, ya N’Sakala? Oyuna bir milim katkısı yok , taç atmayı bile beceremiyor, ne de olsa torpilli! Rıdvan’a yazık oluyor, yazıkkk!
Savunma skandalı!
Yuhh ki, yuhh arkadaş! Amatör takım böyle gol yemez, ayıptır! Konyaspor’un adam adama oyunu ve de baskısı nedeniyle Kartal, savunmadan çıkmakta güçlük çekti, ilk yarı boyuncu Ersin’e dönmek zorunda kaldılar! Hadi Vida efendi geri pas mı verdi, şut
Rio Ave karşısına çıkan ilk onbire bakıyorum, biraz şaşırdım doğrusu. Hadi, Atiba sakat, N’Sakala maç kadrosunda bile yok! Peki, Mensah, Vida, kaleci Ersin niye yedek ? Rotasyon mu, yoksa ceza mı yoksa rakibi hafife almak mı? Bunun adı sabaha kadar rakibi hafife almaktır! Bu oyunda küçümseme duygusu başınıza öyle bir çorap örer ki, siz de şaşırır kalırsınız! Bu oyunda ‘ummadığınız taş baş yarar’, misali Rio Ave, ikinci yarıda skoru eşitledi, penaltılarla Kartal’ı UEFA Ligi’nde saf dışı bıraktı!
Necip Uysal, adına ister savaşçı, ister cengaver deyin. Gücü neyse, sahaya varını- yoğunu koyuyor. Antalya maçında Larin’in attığı tek goldeki asistini anımsayın, dün akşam da Güven Yalçın’a, fotokopi gibi, daha ne yapsın arkadaş! Bu yarıda bu kadar baskıdan tek gol çıkarmayı ancak Beşiktaş becerebilirdi! Dorukhan’ın bir şutu direkten döndü, Güven Yalçın, müsait pozisyonda topu kalecinin kucağına attı, tek golle soyunma odasına gidildi!
Ya ikinci yarı? Rio Ave gibi bir takıma karşı özellikle ikinci yarıda mahkum oynuyor