Ofansif oyunun keyfine doyum olmaz, biliyoruz. Ne var ki şartlar ne olursa olsun, savunmanızı sağlam tutacaksınız arkadaş.
Öyle ailecek ofansa çıkarsanız, elin oğlu gelir faturayı ağır keser! Gol bulmak sabır işidir, sabır! Hücumda iken topu kaptırıyorsanız, ki Beşiktaş üç golü de ilk yarıda böyle yedi, gerekirse faul yapacaksınız, risk alacaksınız, kart görme pahasına o pozisyonları tehlikeye dönüşmeden keseceksiniz...
PAOK’u Beşiktaş ile asla aynı kantara koymam, ne kadro, ne de futbol olarak!
Gelin görün ki, PAOK’un ilk yarıda kısa sürede bulduğu üç golün aynı kanattan gelmesi beni şaşırtmadı değil!
Kartal’dan gidenler malum, yerleri doldu mu? Örneğin Gökhan Gönül, yeri hala bom-boş, dolar mı çok zor! Üç gol de bu kanattan geldi, ortaya çıkıp, faturanın tamamını oranın adamı olmayan Lens’e mi keselim, haksızlık ederiz! Keza Burak Yılmaz’ın yokluğuna Larin çare olur mu, o da soru işareti.
Belli ki, Sergen hoca zorunluluktan Lens’i oraya çekti. Kaldı ki Lens’in hücumda etkili olduğunu bilmeyen
Görüyoruz ki, Süper Lig takımlarında müthiş bir transfer trafiği yaşanıyor.
Gelin görün ki, her imza atan oyuncunun arkasından polemikler gırla gidiyor! Adam gitmiş, başka takıma imza atmış, iş bitmiş, tren kaçmış! Gidenin arkasından ağıtlar yakmak, gündem yaratmanın kime ne yararı var arkadaş?
Örnek Mert Hakan, örnek Kartal’a kanat çırpan Mensah...
Valla söz mü, para mı, tartışmasına girmeye pek niyetim yok!
Transfer işi, parayla-pulla ilintilidir, bunu bilir, bunu söylerim.
Kartal iyi yolda
Limit konusu her gün manşetlerde... Ekonomist değiliz, ama ‘bilenlerin’ kapısını çalıyoruz, öyle ‘laf olsun’ diye bu köşeye taşımıyoruz, doğruyu öğreniyoruz.
Kulüplerde birlik-beraberlik yok, herkes konuya kendi penceresinden bakıyor! TFF ile yapılan son toplantıya 8 kulübün katılması da düşündürücüdür! Ortada ortak bir sıkıntı var, o zaman 13 kulüp nerede kardeşim? Adı üstünde Kulüpler Birliği... Gelin görün ki, ‘birlik’ kelimesinin adı var, kendisi yok!
TFF Başkanı Nihat Özdemir, 21 kulüpten limitin yükseltilmesi konusunda ‘ıslak imza’ istedi. Bakalım ıslak imzalar gelecek mi, merak ediyorum!
Kulüp Lisans Talimatı’nın taslak çalışması TFF eski başkanı Yıldırım Demirören döneminde yapıldı. Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın ile sürekli toplantı yapılarak yola çıkıldığını biliyorum.
Dönelim Nihat Özdemir dönemine... TFF tarafından talimatta bazı değişiklikler yapılarak ‘Ulusal Lisans Talimatı’ olarak 27 Haziran 2019 tarihinde
Para, pul işlerinden hiç anlamam, hatta cebimdeki parayı sayamam!
Hani limit olayı var, nihayet açıklandı, gelin görün ki, mutlu olan pek yok!
Kasasında parası olan kulüp sayısı bir elin parmaklarını geçmez, biliyoruz!
Diyeceksiniz ki, ‘Para, pul işlerinden anlamıyorsanız, niye ahkam kesiyorsunuz?’
Haklı olabilirsiniz...
Ne var ki, habercilik yanımız var, doğru adreslere gideriz, sorar, soruştururuz, doğrular üzerine ahkam keseriz.
Örneğin Beşiktaş Kulübü, yani uzmanlık alanım... Başkan Ahmet Nur Çebi’yi aradım, “Limit açıklandı, ne diyorsunuz?” sorusunu yönelttim.
İnsan yaşamında ‘özel fotoğraflar’ vardır, yıllar geçse de silip atamazsınız, nefes aldıkça kalbinizin bir köşesinde mutlaka yeri vardır.
Aklımıza geldikçe içimiz acır, ‘keşke yaşasaydı’ dediklerimiz vardır ki, sayısı pek fazla değildir!
Ama biri var ki, harbi benim için ‘özel’ insandır, kalbime, beynime kazınmıştır.
Yusuf Tunaoğlu, (Arap Yusuf) abim... Onu kaybedeli tam tamına 20 yıl olmuş, ne çabuk da geçiyor şu zaman, su gibi akıp gidiyor.
Dedim ya ‘özel’ insandır Yusuf abi... Sağlığında omuz-omuza Milliyet’te çalıştık, sosyal hayatımın içinde o güzel adam hep vardı, yanı başındaydım... Hani sıkça kullandığımız, dilimize doladığımız ‘adam gibi adam’ benzetmesi Yusuf abiyle müthiş örtüşür. Apoletlerinde ‘adamlığın’ tüm yıldızlarını taşıyordu.
Bakın rahmetli Cihat Arman 5 temmuz 1970’te Milliyet’teki ‘Doğmadan ölenler’ başlıklı köşe yazısında Yusuf abiyi nasıl anlatmış; “Seyrettiğim maçların birinde bir genç görmüştüm.
Bu hafta torbadan bana Kasımpaşa-Başakşehir maçı çıktı, böylesi rotasyona can kurban. Şampiyon takımın maçını yazmak elbette keyif ve gurur verici. Hele hele ipi göğüsleyen takımın hocası yerliyse ki öyle, tadından yenmez.
Elbette Başakşehir’in sezonu şampiyonlukla taçlandırması, uzun bir emeğin ürünüdür. Sakın ola Okan Buruk hocamız alınmasın, bu anlamlı şampiyonlukta Abdullah Avcı’nın da payı büyüktür. Avcı, kadrosuyla, plan ve programıyla Başakşehir’i büyüttü, hep yarışın içinde tuttu, gelin görün ki, kupa ona kısmet olmadı, canı sağolsun.
Dememiz o ki Avcı, Okan Buruk’a harika bir ‘miras’ bıraktı. Ne var ki Buruk, o mirası yiyip, bitirmedi, tam tersi üzerine çok şeyler kattı.
Bırakın iç hatları, UEFA’da yoluna devam etmesi asla bir rastlantı değildir, tam tersi kaliteli bir kadronun alın teridir, oynadığı iyi futboldur. Sırada Devler Ligi de var, Buruk ve ekibi o kulvarda da güzel işlere imza atacak, ülkemizin gururu olacaktır, bundan da asla kuşkum yok.
Okan Buruk sadece şampiyon olmadı, yabancı
Yerli hocalarımızın başarılarını gördükçe inanın göğsüm kabarıyor. Fakat ne zaman bu köşede bir yerli hocamıza övgüler yağdırsam, ortaya birileri çıkıp, sosyal medyadan beni eleştiri yağmuruna tutuyorlar!
Valla, kim ne derse desin umurumda değil, yerli hoca benim doğrum, taviz de vermem.
Alın size Okan Buruk... Galatasaray’da oynarken UEFA Kupası’nı kaldırdı, Inter’de top koşturdu, teknik adamlığa döndü, 2017-18 sezonunda Akhisar’da Türkiye Kupası kazandı. Çaykur Rize’de başarılıydı, Başakşehir’e teknik direktör oldu ve şampiyonluk ipini göğüsledi.
Peki, buna ne diyeceksiniz eyyy yabancı hayranları? Efendim diyorlar ki; elinde iyi kadro var, tabii ki şampiyon olur...
Hadi oradan! Önemli olan o kadroyu verimli hale getirmektir.
Kadroları iyi olanları da gördük! Örneğin Fenerbahçe ve Galatasaray, ikisi de hüsrana yelken açtılar bu sezon! Önünde UEFA gibi bir hedef de var, son 16’ya kaldılar... Kopenhag sınavını geçtikleri anda ki, ilk maçta avantajı yakaladı, çeyrek finale kalacak.
Yaşım
Galatasaray ile ilgili yorumları yakından izliyorum, onca başarılara imza atmış Aslan’a duyarsız kalamam! Neredeyse herkes takımdaki çöküşü Muslera’ya bağlıyor, haklı olabilirler!
Muslera’nın başarılarda büyük katkısı var, rakamlar da buna işaret ediyor. Ne var ki ben Aslan’daki bu karamsar tabloya farklı bir pencere açmak istiyorum.
Tamam, Okan Kocuk kardeşimiz 7 Süper Lig maçına çıkmış, toplam 15 gol yemiş, yani karnesi çok zayıf, buna da eyvallah! Ancak ortaya çıkıp, faturanın tamamını Okan’a kesersek, kolektif oyunun ruhuna ters davranmış oluruz... Aslan’daki başarısızlık sadece kale ile ilintili değil bana göre. Muslera’nın sakatlığıyla birlikte saha içindeki sıkıntılar da su yüzüne çıktı aslında!
Mesela kadro mühendisliği... Sezon başı planlamasında sorunlar yok değil. Bu sıkıntıları görmezlikten gelemeyiz...
Hangisinden başlasak!
Örneğin Falcao... Tepeden-tırnağa yanlış bir yatırım! Terim hocamızın bu transfere karşı olduğunu cümle-alem biliyor! Hatta kulüp doktoru Yener İnce’nin Falcao ile ilgili raporu