Bodrum’un beklenen festivali

26 Ağustos 2013

D-Marin Turgutreis Klasik Müzik Festivali’nin açılışından bildiriyorum. İlk konser nasıldı? Gelecek program ne? Marinanın yeni mekanı Tramola olmuş mu?

D-marin Turgutreis’teyim, Klasik Müzik Festivali’nin açılışında. Bodrum’un en güzel kalabalığını bu festival sayesinde marinada görmek mümkün oluyor. Önce kokteyldeyiz, hayranları Gülsin Onay’a saygılarını sunuyor, sonra konser alanına geçiyoruz.
Suna Kan’a onur ödülü veriliyor, “Sahnede çalmadan ilk defa ödül alıyorum” diyor açık havada artık çalmadığını anlatarak. Sonra sahneden inip ön sırada Gülsin Onay’ın yanındaki yerini alıyor.

Sesi kadar enerjisi de etkiliyor
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı İspanyol şef Ramon Tebar yönetiyor. Gözleriniz ister istemez şefe kilitleniyor. Ta ki soprano Angela Gheorghiu sahneye çıkana kadar.
Gheorghiu’nun şahane sesini anlatacak değilim, zaten sesinden de çok enerjisi etkiliyor beni. Bir popstar kadar çok kıyafet değiştiriyor, her kıyafetle endamını göstererek farklı yürüyor. Arada tatlı tatlı konuşuyor. Sonra da şakıyor, Verdi’nin aryalarıyla. Gheaorghiu coştukça orkestra da coşuyor, tenor Teodor Ilincai de, izleyiciler de. Filiz Akın’dan Hıncal Uluç’a, Zafer

Yazının Devamı

Türkiye’nin en güzel tatil yerlerinden biri: Arsuz

25 Ağustos 2013

Türkiye’nin en güzel tatil yerlerini Bodrum, Çeşmeve Cunda’dan ibaret sanmayın. İskenderun’daki Arsuz, yemekleriyle, deniziyle vegece hayatıyla diğerlerinden farklı. Görünce “böyle yerler de var” diye mutlu olacağınız Arsuz’dan, Ayşegül Dinçkök’ün “Derin Tutku” sergisinden bildiriyorum


İtiraf etmeliyim, geçen haftaya kadar Hatay denince aklıma iki şey geliyordu, güzel yemekler ve Suriye sınırı. Şimdi ise biliyorum ve anlata anlata bitiremiyorum, Arsuz, Türkiye’nin en güzel tatil yerlerinden biri. Bodrum, Çeşme, Cunda’dan daha farklı, daha kendine özgü. Görmeden inanması zor ama Türkiye’nin en medeni yerlerinden. Gezerken “ülkede
böyle yerler de var” diye mutlu oluyorsunuz. Bir yandan da burayı daha önce görmediğiniz için kendinizden utanıyorsunuz.
Sadece denizi ve tarihi değil, asıl etkileyici olan insanları. Herkes çok medeni. Sokakta kimse kimseye bakmıyor, kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Kışları yurt dışında Paris, Cenevre, New York gibi şehirlerde yaşayanlar bile yazları ne yapıp edip tatil yapabilmek için dünyanın farklı yerlerinden Arsuz’a geliyor. Burada Türkçe kadar Fransızca, Arapça ve Ermenice de konuşuluyor. Farklı dinler, diller birleşiyor.
Arsuz’u

Yazının Devamı

FLAMİNGO’YA NELER OLUYOR?

24 Ağustos 2013

Bugünü haftanın en çok konuşulanlarına ayırıyoruz. Konu başlıklarımız; Flamingo’nun gidişatı, Orhan Pamuk’un Robert Kolej ve eğitim sistemine bakışı, Chelsea Manning

Bu yazın en iddialı mekanı olarak açıldı. Yaz, yaz gibi geçmeyince günlerce kapalı kaldı. Zaten kapanmasa da yerinden dolayı ulaşılabilir değildi. “Artık açıldı” dediğimizdeyse mekana ruhunu veren kişilerin ayrıldığı haberi geldi. Flamingo’dan bahsediyorum.
Ceylan Intercontinental otelin girişindeki restoranı Aliye Turagay ve Joost Rooijmans işletiyordu. Şef, Şile’deki Lavanda Otel’den tanıdığımız Emre Şen’di. Şimdi yatırımcılar Emre Şen’le yollarına devam ediyor. Aynı Nişantaşı City’s’deki Mahalle’de olduğu gibi mekana ruhunu veren kişilerle yollar ayrılmış. Nasılsa artık işler belli bir aşamaya gelmiş, mekan oturmuş. İsmi sağır sultan tarafından bile duyulmuş. Bundan sonra ne yapsak gider anlayışı sadece bize özgü.
Mekanların ruhu bir kere gidince kolay kolay geri gelmiyor. Kabul etmek lazım, o ruhu verenler aslında yatırımcılardan da, mutfaktakilerden de daha önemli. İşte bunu anladığımız zaman klasikleşen mekanlarımız olacak. Yoksa sürekli yeni açılan ve birkaç ay içinde kapanan mekanlara mahkumuz.

Yazının Devamı

KANSERi BASiTLEŞTiRiYOR

21 Ağustos 2013

Boston’da yaşayan, Harvard Medical School’da beyin kanseri üzerine araştırmalar yapan Türk genetik uzmanı ve biyolog Dr. Aygün Şahin’in şimdi yeni bir projesi var; “Cancer Research Simplified”. Hedef, kanser araştırmacıları ve hastaları arasında bir köprü kurmak

Genç, ufak tefek bir kadın var karşımda. Almanya’da doğmuş, Türk. Almanca ve Türkçe konuşarak büyümüş. İngilizcesi de diğer iki dili kadar mükemmel. Massachusetts Film Festivali’nin açılışında Boston’da tanışıyoruz, yönetmen Mete Sözer sayesinde. Biyoloji uzmanı olduğunu biliyorum sadece.
Konuşmaya başladıkça karşımdaki kadın anlattıklarıyla giderek büyüyor, hatta devleşiyor. Yaptıkları karşısında önünde saygıyla eğilmekten başka neler yapabiliriz diye düşünmeye başlıyorum. Peki ama nedir Aygün Şahin’i bu kadar özel yapan?
Aygün Şahin, aslında bir genetik uzmanı ve biyolog doktor. Harvard Medical School ve Massachusetts General Hospital’da çalışıyor, araştırmacı olarak. Bir süre öğretim üyeliği de yapmış Harvard Medical School’da.

Beyin kanserini araştırıyor
Aygün Şahin, yıllardır beyin kanseri üzerine araştırmalar yapıyor. Bu sürede araştırmacılarla kanser hastaları arasında bir kopukluk olduğunu fark

Yazının Devamı

iSTEYiNCE OLUYOR

20 Ağustos 2013

Meryem Ana Yortusu kutlamalarına katılmak için Türkiye’nin tek Ermeni köyü Vakıflı’dayım. Karşımda özlediğimiz ve zaman zaman unuttuğumuz son derece huzurlu bir manzara var


İnsanoğlu kuş misali, uzun bir Amerika seyahatinden sonra Hatay’dayım. Daha uçakta öğreniyoruz, pazar günü Ermenilerin Üzüm Bayramı olduğunu. İstanbullu iki kuyumcuyla tanışıyoruz, kilise korosundalar ve bayram için özel bir törenleri var. Bizi konsere davet ediyorlar. İşte o zaman artık eminiz, yol kaç saat sürerse sürsün Samandağ’a gideceğiz.
Kaldığımız yerden Samandağ’a ulaşmak iki saati buluyor. Samandağ’da Türkiye’nin tek Ermeni köyü, Vakıflı var. Vakıflı, Musa Dağı eteklerinde, Akdeniz’e bakıyor. Suriye sınırıyla da çok yakın. Geceleri Suriye’nin ışıkları görülüyor. Suriye sınırı nedeniyle Hatay’a gideceğimi duyunca “Ne işin var Hatay’da?” diyenler oluyor. Ne kadar yanıldıklarını önümüzdeki günlerde anlatacağım. Şimdi gelelim Vakıflı’ya gelme nedenimize...

Kilisede bayram coşkusu
Meryem Ana Yortusu her yıl ağustosun ikinci pazarında yapılıyor. Dünyanın farklı köşelerine dağılmış Vakıflıları Vakıflı’da bir araya getiriyor. Burada İstanbul’dan gelmiş olmanın bir önemi yok, çünkü

Yazının Devamı

Bu mağazaya girebilenin hayatı değişiyor

19 Ağustos 2013

Mağaza deyip geçmeyin, moda dünyasında çok etkili. New York’taki Bergdorf Goodman, belgesellere bile konu oldu. Burada artık bir Türk tasarımcısının koleksiyonunu da görebileceğiz

Eskiden televizyonda ne izliyorsunuz diye kime sorsak cevabı belliydi, “Belgesel”. İnandırıcı değildi ama kimsenin “Hangi belgesel?” diyeceği de yoktu zaten. Şimdi sorulsa durum farklı, penguenlerden bahsedenler çıkabilir. Bir de benim gibi moda belgesellerinden söz edenler olabilir.
Hiç şüphesiz moda belgeselleri daha çok izleyiciye hitap ediyor. En son izlediğim “Scatter My Ashes at Bergdorf’s” (Küllerimi Bergdorf’s’a Dağıtın) sadece bir mağazayı değil, moda kültürünü de anlatıyor. Diane von Furstenberg’den Karl Lagerfeld’e, Vera Wang’den Tom Ford’a birçok moda tasarımcısı lüks markaların satıldığı New York’ta
5. Cadde’deki mağaza hakkında konuşuyor. Yoko Ono’nun bir gecede yarım milyon dolar değerinde 80 parça kürk satın almasından çapulcu gibi görünen bir müşterinin 250 bin dolarlık alışveriş yaparak mağaza personelini şaşırtmasına birçok detaydan bahsediliyor.

7 milyar dolarlık şirket oldu
Rakiplerinin aksine Bergdorf Goodman şube açmıyor ve tek mağaza olduğu için buraya seçilmek çok

Yazının Devamı

14 dakikalık filmle 24 ödül

18 Ağustos 2013

“Kayıp”, yönetmen Mete Sözer’in ilk kısa filmi. Başrolünde Özge Özpirinçci oynuyor. 14 dakikalık film yurt dışında birçok uluslararası festivalde24 ödül aldı. Bu hafta sonu da Massachusetts Bağımsız Film Festivali’nde üç ödüle aday. Mete Sözer’le Boston’da ‘Kayıp’ın hikayesini konuştuk

Boston’da Somerville sinemasındayım. U2’nun stat yerine inatla Boston konserlerini verdiği salonda. Burada bulunma nedenim Massachusetts Bağımsız Film Festivali. Festivale bu yıl bir Türk yapımı, “Kayıp” da kabul edildi.
Şaşırıyorum, gösterim hafta içi bir öğleden sonra olmasına rağmen salon tıklım tıklım. Film başlıyor, Norman Cousins’ın “Hayattaki en büyük kayıp, ölüm değildir. En büyük kayıp, yaşarken içimizde ölendir” sözüyle...
14 dakika çabucak geçiyor, sonunda tüylerimiz diken diken oluyor.
Filmin yönetmeni, senaristi ve prodüktörü Mete Sözer de salonda. Film sonrası soruları yanıtlıyor. Film En İyi Kısa Film, En İyi Senaryo ve En İyi Kadın Oyuncu ödüllerine de aday seçildi. Sonuçlar bugün belli olacak.
Kısa film deyip geçmeyin. Asıl marifet, kısa ve öz anlatabilmek. Los Angeles’ta yaşayan Mete Sözer, 15 yıllık mimarlık hayatından sonra geçen yıl film çekmeye karar veriyor ve

Yazının Devamı

Boston’da 24 saat

17 Ağustos 2013

Üniversite yıllarımın geçtiği Boston’dayım. Bir son dakika planıyla 13 yıl sonra Boston’a neden gelinir? Peki ama 24 saatte mutlaka neler yapılır?

Tam 13 yıl sonra ilk kez Boston’dayım. Üniversite yıllarımın geçtiği şehirde... Boston bir üniversite şehri zaten. ABD’nin Avrupa’ya, özellikle de Londra’ya en çok benzeyen yeri.
Üç yıl yaşadığım şehri bu kadar uzun bir aradan sonra görmek tuhaf bir his veriyor. Özellikle de Boston Maratonu’nda yaşanan talihsiz olaydan sonra. Dünyanın her yerinde ne yazık ki böyle olaylar yaşanıyor. Çoğunu duyup geçiyoruz. Ama söz konusu Boston olunca farklı, çünkü böyle şeylerin hiç yaşanmadığı çok sakin bir şehir. İşte bu yüzden böyle bir olayın unutulması hiç kolay değil, hâlâ çiçeklerle anma törenleri yapılıyor.
13 yılda çok şey değişmiş. Boston, bir yandan çok tanıdık, bir yandan çok yeni. Hem ev gibi, hem yabancı. Orada yaşadığım süre boyunca yaşanan önemli olaylar da bir bir gözlerimin önünden geçiyor. Üniversiteye başladığım ilk yıl Prenses Diana’nın ölüm haberini duyduğum günü son derece net hatırlıyorum mesela. Hiç ilgisi olmasa da, “Friends”in ve “Seinfeld”in son bölümlerinin yayınlandığı gün, şehirde bütün sokakların boşaldığını

Yazının Devamı