Yeni çağdaş sanat fuarı “ArtInternational İstanbul”da bugün SPOT’un önemli bir paneli var. Çağdaş sanat konusunda kendinizi geliştirmek ve çağdaş sanata destek olmak istiyorsanız bugün nerede olmanız gerektiği belli
Bir postane memuruyla bir kütüphane görevlisi dünyada hatırı sayılır bir sanat koleksiyonuna sahip olabilir mi? Maaşları dışında geliri olmayan bir çift, daha ilk günden karar veriyor ve kadının maaşıyla geçinip erkeğin maaşıyla sanat eseri toplamaya başlıyorlar. Hem de New York gibi pahalı bir şehirde. Manhattan’da tek odalı bir evde oturuyorlar. Ressamlar nerede takılıyorsa oralara gidip onlarla arkadaş oluyorlar. Pablo Picasso’dan John Chamberlain’e birçok önemli sanatçının eserini zaman içinde topluyorlar. 4782 parçalık bir koleksiyonları oluyor. Tabii evlerinde yer kalmıyor. Yatağın altında eserler biriktirdikleri için yatak giderek yükseliyor. Sonunda eserlerin zarar görmesine daha fazla dayanamıyor ve koleksiyonlarının 2500 parçasını Washington’daki National Gallery of Art’a
bağışlıyorlar.
Dorothy Vogels çiftinden söz ediyorum. Onlar hakkında yapılmış müthiş bir belgesel de var. “Koleksiyonerlik sanılanın aksine sadece zenginlere özel değil” diye bu
Bir kullanıcı kılavuzuyla başlıyoruz. İyice okuyun, bakın aslında ne için hazırlandı? İstanbul Bienali’nde sergilenen Arjantinli sanatçı Maider Lopez’in işi bizi bize anlatıyor
Kullanıcı kılavuzu
1- Varış noktasını gözünde canlandır ve bir plan yap.
2- Yöntem işe yaramadığında yeni yollar yarat.
3- O ana adapte ol ve planların değişebilmesine müsaade et.
4- Doğru anı yakala.
5- Karar ver ve kararına sadık kal.
Yiyecek-içecek sektörü nereye gidiyor? Hangi özellikler ön plana çıkıyor? İstanbul’un yeni mekanları neler olacak? Mehmet Gürs, Levent Veziroğlu, Erol Kaynar ve Canan Özdemir’i dinledim
Sabah 08.30, Ritz Carlton otelinin balo salonundayız. İçerisi tıklım tıklım. Herkes sabırsızlıkla Girişimci Kulübü’nün başlamasını bekliyor. Capital ve Ekonomist dergilerinin Avea ile birlikte düzenlediği toplantıların ikincisi bu. Konu: Yiyecek-içecek sektörü. Peki ama konuşmacılar kimler? İlk Downtown ile tanıdığımız sonra Lokanta, Mikla ve Numnum ile devam eden şef ve restoran sahibi Mehmet Gürs; Doğuş Grubu’nun yiyecek-içecek-eğlence şirketi D.ream’in CEO’su Levent Veziroğlu; Sortie, Salomanje, Cento Per Cento’nun sahibi Erol Kaynar ve The House Cafe’lerin ve The House Otel’lerin ortağı Canan Özdemir. İzzet Çapa’nın da panele katılması bekleniyordu ama son anda
bir aksilik oldu.
Girişimci Kulübü’nün başkanı, yemeksepeti.com’un kurucusu Nevzat Aydın. Seyahatlerinde önce restoran rezervasyonları yaptığını, hatta otelini bile gideceği restoranlara göre seçtiğini anlatıyor. İzleyiciler arasında Silk&Cashmere’in kurucusu Ayşen Zamanpur’dan Koton’un kurucusu Gülden Yılmaz’a iş dünyasından
İstanbul Bienali şerefine bu hafta sergiler ve açılışlarla geçiyor. Bugün başlayacak olan bienal 20 Ekim’e kadar devam ediyor. Mutlaka görülmeli
Bu hafta bir sanat maratonu halinde geçiyor. Pazartesi günü Sakıp Sabancı Müzesi’nde Anish Kapoor’un sergi açılışıyla başladı. Hatta açılışta hızımızı alamayıp kendimizi Anish Kapoor’un peşinde Arabesque’te bulduk. Böylece Türkiye’ye gelen her ünlü gibi Anish Kapoour’un da dansözlerle karşılıklı göbek attığı bir fotoğrafı oldu.
Ertesi gece Nişantaşı Sofa Otel’de, Contemporary Istanbul’un bienal şerefine düzenlediği serginin açılışı vardı. Öner Kocabeyoğlu’nun koleksiyonunun bir bölümü sergilendi. Ardan Özmenoğlu’ndan Seçkin Pirim’e sevdiğimiz sanatçıların işlerini bir kez daha görebildik.
İyi şeyler de oluyor
Sergiler farklıydı ama davetli kalabalığı aynıydı. Aynı gece Salt’taki açılış, yaşananlar yüzünden iptal edildi. Çarşamba gecesi Art Newspaper’ın Mama Shelter’daki partisi iptal edildi. Sanat eserleri kadar konuşulan bir diğer konu da; böyle durumlarda hayat durmalı, her şey iptal edilmeli mi, yoksa inadına devam mı etmeliydi. Doğrusu kimsede hal kalmamıştı ama yine de kabul etmek lazım, böyle anlarda sanatçılarla bir
Sosyal medya guruları kendi alanlarında ne kadar uzman? Sosyal medyada daha çok arkadaşı ya da takipçisi olan her zaman daha mı çok etkili? Paul Adams’ın yazdığı “Grouped” adlı araştırma kitabı merak edilen sorulara cevap veriyor
Sosyal medyada her gün takipçi sayısını artırmak için uğraşanlar var, biliyoruz. Şimdi daha çok takip edilen daha çok kişiyi etkiliyor tezini çürüten bir kitap var, Paul Adams’ın yazdığı “Grouped”. Küçük arkadaş gruplarının sosyal ağda etkilemek için ne kadar önemli bir anahtar olduğunu anlatıyor.
Google’dan Facebook’a transfer oldu
Paul Adams bir sosyal teknoloji araştırmacısı. Google’dan Facebook’a transfer olmuş. Facebook’ta Küresel Marka Deneyimi Müdürü. Fortune dergisine göre Silikon Vadisi’nin en çok aranan isimlerinden. Google’da çalışırken sosyal davranışlar üzerine “Sosyal Çemberler” adlı bir kitap da yazmış.
Haftada 4, ayda 6 kişiyle iletişimdeyiz
Beklenilen “Anish Kapoor İstanbul’da” sergisi bugün Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılıyor. Sergiyi açılıştan önce Anish Kapoor ile birlikte gezdik. Siz de bu sabah erken davranırsanız Anish Kapoor’un kendi ağzından hikayesini dinleyebilirsiniz
Şehrin dört bir yanında “Anish Kapoor İstanbul’da” afişlerini görüyorsunuz. Hatta Sabancı Müzesi’ndeki serginin şehirde o kadar çok afişi var ki, Anish Kapoor bile şaşırmış. “Kendimi bir devlet adamı gibi hissettim” diyor gülerek. Sabancı Müzesi’nde önce sergiyi anlatıyor, sonra sergiyi birlikte geziyoruz.
Onu en son Gangnam Style videosunda izledim. “İnsan hakları için birlik olun” yazılı tişörtünün üstüne pembe bir gömlek geçirmiş, sanatçı arkadaşlarıyla orijinaline taş çıkartacak kadar iyi dans ediyor. Amacı Çinli sanatçı Ai Weiwei’e destek olmak ve insan haklarına dikkat çekmek. Dünyanın sayılı müzelerinin kadrolarından da destek almış bu video için. New York’taki Moma’dan Londra’daki Tate Modern’a birçok önemli kurumun çalışanları hep birlikte Gangnam Style yapıyor. İşte şimdi Sabancı Müzesi’nde oturmuş Anish Kapoor’u dinlerken gözümün önünden gitmiyor bu video. Acaba bizim müzeler de destekler miydi böyle bir protestoyu?
Bir
İstanbul’da yaşayan yabancı gazeteciler “İstanbul 3020” diye dalga geçsinler, ben hâlâ 2024’ten umutluyum. Peki ya siz?
Daha sonuç açıklanmadan “Olimpiyatlar İstanbul’da” diyecek kadar emin değildim.
Arjantin ile Brezilya’yı karıştıracak kadar daha kafam karışmamıştı.
Sonrasında kazanamayınca “Yaşasın, kaybettik!” diye sevinecek hale gelmedim.
Kına stokundan bahsedecek kadar kendimi kaybetmedim.
“Sinirden evdeki Japon balığımı öldürdüm” diyecek kadar şuursuzlaşmadım.
“İstanbul değil, Olimpiyatlar kaybetti” diyecek kadar kıvamı kaçırmadım.
Geleneksel yaz sonu değerlendirmemizi yapıyoruz. Bu yaz eğlence hayatı bakın nasıldı? En çok nerelere gidildi, neler yapıldı?
Suma Beach bu yazın favori plajıydı. Roger Waters’ın konserinde müthiş bir şov izledik.
Bu yaz yaz gibi geçmedi. Plajlardan gece kulüplerine en olmadık yerlerde bile gündem her zamankinden farklıydı. Tatilden çok konuşulan Gezi’ydi. Her şey 31 Mayıs’ta Rihanna konseri ile aynı anda başladı, uzun süre her şeyi takip edebilmek için verilen uğraşlar ve uykusuzlukla devam etti. Buna rağmen yaz eğlencesinden de mahrum kalınmadı. İşte bu yazın eğlence
hayatı böyle geçti...
Mikonos Türk düğünlerine ev sahipliği yaptı