Youtube’ta videoları milyonlarca kez izleniyor. 40 beden olmasına rağmen ‘Vogue’ dergisi onu kapak yapıyor
Google açıkladı, ABD’den sonra en çok Türkiye’den aranıyor Kate Upton. Hatta onunla ilgilenen o kadar çok Türk var ki, ‘Acun Kate Upton’ı Türkiye’ye getir’ kampanyası bile yapılıyor.
Onun için “Yeni Marilyn Monroe” deniliyor. Bana kalırsa, daha çok Anna Nicole Smith ve Pamela Anderson’ın gençliğine benziyor. Birçok kadın gibi benim için de çok farklı bir şey ifade etmiyor Kate Upton, ta ki onu İngiliz ‘Vogue’un ocak kapağında görene kadar.
Malum, prestijli bir moda dergisinin kapağında zayıf modeller olur. Artık sağlıksız derecede zayıf ve 16 yaş altı modellerle çalışmayacaklarını açıklarlar, sonra da yine sıfır beden modeller kapağa özenle yerleştirilir. Sıfır beden olmayanlar da photoshop’la sıfır beden haline getirilir.
Kate Upton kapağındaysa durum farklı, karşımızda 40 beden, kıvrımları belirgin, 20 yaşında genç bir kadın var. ‘Sports Illustrated’ ya da ‘GQ’dan bahsetmiyoruz. ‘Vogue’, 40 beden bir kadını kapak yapıyorsa, demek ki Kate Upton gerçek bir fenomen haline gelmiş. Peki ama nasıl?
Youtube’ta 20 milyon kez izlendi
Kar yağacak diye olağanüstü hal ilan edildi. Önlem olarak, “Mecbur olmadıkça evden çıkmayın” uyarısı yapıldı. Bakalım bu haftayı nasıl atlatacağız?
Yılbaşından beri hepimize dert oldu, “Önümüzdeki hafta kar geliyor.” Yurda pazar akşamı döneceğimi kime söylesem tepki aynı, “Ama pazar kar bekleniyor.” THY açıkladı, “Kötü hava şartları nedeniyle iptal olan ya da ertelenen uçak seferlerimiz var, havaalanına gitmeden önce mutlaka uçağınızın iptal edilip edilmediğini kontrol edin.”
Pazar günü THY’nin internet sitesini izleyerek geçti. Doğrusu uçak iptal olsaydı, üzülecek değildim. Bu bir işaret deyip memnuniyetle bir gün geç dönerdim. Beklenen işaret gelmedi, mecburen havaalanına geldim.
Check-in yaparken İngiliz görevliye sordum, “Rötar var mı?” Son derece sakin, “Yok” dedi. “Ama nasıl olur, kar gelecek!” diye üsteledim, hiçbir anlam veremeden yüzüme baktı ve duymadığımı sanarak bir kez daha tekrarladı, “Rötar yok, uçağınız zamanında kalkacak.”
Uçakta kar fırtınası bekledim
Uçağa bindim, tedirginim. Kar fırtınası geliyor, eee nasıl tedirgin olmayayım? Sabah 04.20’de Atatürk Havalimanı’na ineceğiz. Kimbilir nasıl sallanacak uçak ve
TV dizilerinde yıldızları giydiren Başak Dizer Fransez ve Deniz Marşan, Nişantaşı’nda, Türk moda tasarımcılarını bir araya getirecek bir showroom açıyor
TV dizileri her alanda yıldız yaratıyor. Söz konusu styling olunca artık herkesin aklına iki isim geliyor, Başak Dizer Fransez ve Deniz Marşan.
2shoppers adıyla kişiye özel alışveriş ve stil danışmanlığı yapıyorlar. Hatta isteyenlere gardırop check-up’ı ve hediye danışmanlığı bile yapıyorlar. Bizim onları tanımamız ise Ay Yapım’ın dizilerinde oyuncuları giydirmeleri sayesinde oldu. Hatırlarsınız, ‘Aşk-ı Memnu’ oyuncuları kadar kostümleriyle de parlamıştı, hatta ‘Aşk-ı Memnu’ o dönem Özgür Masur ve Elif Cığızoğlu gibi birçok Türk tasarımcının tanınmasını da sağlamıştı.
Şimdi Başak Dizer Fransez ve Deniz Marşan işleri büyüttü. Tamam, her dizide her oyuncuda aynı derecede başarılı olduklarını düşünmüyorum, zaten bu mümkün değil. Özellikle ‘Kuzey Güney’de Bade İşçil çok daha iyi giydirilebilir. Kaç holding patronunun kızı, işe bir karış etekle gidiyor, merak ediyorum. Ya da güzeller güzeli Bade İşçil bu kadar mı vücuduna uymayan şeyler giymek zorunda bırakılır diye düşündüğüm oluyor. Ama doğrusu, bu kadar çok işin içinde bir
Artık Katarlı olan ValentIno markasının 50 yıllık macerası Londra’daki Somerset House’ta...
Müzelerin yeni kurtarıcıları: Moda sergileri. Londra’da, önünde kuyruğun hiç azalmadığı Valentino sergisinden bildiriyorum bu hafta
Çoğu erkek hâlâ kabul etmese de, müzeler çoktan kabul etti, moda da artık bir sanat. Bugün köklü bir modaevinde, bir couture elbisenin fiyatı 25 bin dolardan başlıyor, milyon dolarlara kadar çıkabiliyor. 150 saatte dikilen bir elbiseye gönül rahatlığıyla 100 bin dolar verebilecek couture koleksiyonerleri var. Sayıları 100-200 arasında değişiyor.
Yurt dışında birçok müze şimdi bu koleksiyonerlerin gardıroplarının peşinde. Eskiden moda dergilerine gardıroplar açılırdı, şimdi ise sanat ve tasarım müzelerine. Müzeler moda ve kostüm sergileri sayesinde daha çok kişiye ulaşıyor. Hatta sırf bu yüzden modaevleri bile kendi müzelerini açıyor.
Bugün Londra’dan bildiriyorum. Şu anda şehrin her önemli müzesinde bir moda sergisi var. V&A Müzesi’nde “Hollywood Kostümleri”, Somerset House’ta ise “Valentino, Couture Ustası” sergisi... Biz çağdaş sanata boğulurken, Londra’da modanın yükselişi devam ediyor. Somerset House’taki çağdaş sanat sergilerinde in cin top
Zilin sesiyle harekete geçen kobaylar gibi, jeneriğin sesiyle kanepede yerimizi alıyoruz. Bir TV dizisinin ilk bölümü arka arkaya üç kez yayınlanıyor, şaşırıyor muyuz? Hayır!
Uyuduk, uyandık televizyonda hâlâ ‘İntikam’ var. Bir kısmımız bir doz izledi, yemeğe çıktı, eve döndü, Kanal D’de hâlâ ‘İntikam’ var, bildiğiniz, izleyiciden intikam. Tamam, dizilerin tekrar tekrar özet vermesine, her reklam kuşağından sonra başa sarıp yine aynı şeyleri tekrar göstermesine alıştık. Hatta o kadar alıştık ki bir TV dizisini bir kez izleyince artık anlayamıyoruz. En azından birkaç kere izleyeceğiz ki, kafamız bassın.
Yerli dizi, yersiz uzun
Tamam, yerli dizi yersiz uzun. Yurt dışında diziler bir çırpıda bitiyor, bizdeki gibi sakız gibi uzamıyor. Özetin özeti, özetin özetinin özeti diye diye izleyici yorulmuyor. Hadi, dizilerin fazla uzun olmasını da kabul ettik. Peki ya yeni bir diziyi aynı gece iki bölüm peşpeşe vermeye ne demeli? İlk seyrettiklerinde anlamayanlar için, bilgisini pekiştirsin diye bir kez daha veriyorlar.
İtiraf ediyorum, ne kadar saçma olduğunu bilsem de bazen kendimi aynı bölümü üstüste iki kez izlerken buluyorum. Elimde değil, zaplayamıyorum. Sanki gerçekten
Santralİstanbul’da önce Otto, şimdi de Tamirane kapandı. Peki ama iyi mi oldu, kötü mü?
Santralİstanbul’daki değişim One Love Festival’le ortaya çıktı. Alkol yasaklandı, Otto Santral kapandı, 30 Aralık’ta bir veda haberi daha geldi. Tamirane, 4 yıl sonra Santralİstanbul’a veda ettiğini açıkladı. İçerik uyumsuzluğu, Santralİstanbul’un bir yaşam alanından bir üniversite kampüsüne dönüşümü gerekçe olarak gösterildi. Santralİstanbul’da sanki tek sorun alkol yasağıymış gibi algılayanlar oldu.
Santralİstanbul baştan olmamış bir projeydi. Bir üniversite kampüsünün her gece davet, tanıtım, kokteyl, parti yapılan bir mekânlar topluluğu haline dönüşmesi de, bir müzik festivalinde alkol satışının yasaklanması kadar saçma. Santralİstanbul’da her gece başka bir etkinlik vardı, sanki koskoca İstanbul’da başka mekân yokmuş gibi, ne tanıtımı yapılacaksa yapılsın adres değişmiyordu, Santralİstanbul’dan şaşılmıyordu. Davet kuşları, üniversite
öğrencilerinden daha sık
Santralİstanbul’a gitmeye başlamıştı.
Şimdiye kadar onun adını duymadıysanız, çok şey kaçırıyorsunuz. Yılın ilk yazısında, konumuz: New York Moda Haftası’nda sergilediği son koleksiyonuyla çok konuşulan Serkan Sarıer ve markası Brood
Vera Wang, “Sevgili arkadaşım Serkan Sarıer, (Brood) olağanüstü bir defile! Ortalığı yıkıyorsun! Öpüyorum!” diye tweet’liyor. Women’s Wear Daily, onu “New York Moda Haftası’nda gelecek vaat eden yeni bir soluk” diye tanıtıyor. Hatta son koleksiyonu için “Londra modasındaki genç ve deneysel enerjiyi New York’a getirdi” diye ekliyorlar.
Emma Watson’dan Rihanna’ya birçok isim kırmızı halıda onun tasarımlarını giyiyor. Hatta Emma Watson, MTV Movie Awards’da da Brood marka bir elbise giydi. Ama ne yazık ki Türkiye’de, moda dünyasının kalbinde olanlar bile, onun adını henüz bilmiyor. ‘L’Officiel Türkiye’ aralık sayısı için Serkan Sarıer’le röportaj yaptım. Bakın kendisi ve markası Brood hakkında neler öğrendim?
Serkan Sarıer de kim?
Serkan Sarıer, Almanya doğumlu Türk bir moda tasarımcısı. İstanbul’a sık sık gelip gidiyor. Annesi Saraybosnalı, babası Türk. Köklerin, ailenin önemine inanıyor. Bunun için markasının adını da kökler anlamına gelen ‘Brood’ koymuş. Öyle eskisi gibi
Yılın son gününde geçen yıl dileklerimizin ne kadarını gerçekleştirebildiğimize bakıyor ve yeni dileklerde bulunuyoruz
Her yıl, bir yıl sonu değerlendirmesi yapıyoruz. 2012’de Maya inanışına göre bir aydınlanma, kendine gelme yaşayacaktık. Yıl boyu bu aydınlanmayı dört gözle bekledim, bir şey olmadı. Yıl sonundaysa durum değişti, artık Mayalar’dan mı başka nedenlerden mi bilmiyorum ama ne istediğimi daha iyi biliyor ve daha çok dile getiriyor oldum.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da değişmeyen gerçekler var. Geçen yıl Dr. Başak Demiriz’in yazdıklarını tekrar okuyunca bir kez daha gördüm. Buyrunuz, Dr. Demiriz’in yeni yılda en çok istenenler listesine, bir yıl sonra yeniden bakalım. Ekleme,çıkarma yapmak serbest.
Verilen en popüler kararlar
1. Kilo vermek
2. Sigarayı bırakmak