FESTiVALiNE MÜZiĞiNE KONSERiNE SAHiP ÇIK

11 Temmuz 2012

Efes Pilsen One Love’ı 11’inci yılında hâlâ bira festivali sananlar var. Bir müzik festivalinin sponsorsuz yapılamayacağını unutuyorlar mı?

Sosyal medyada ikiye bölündük, “Eyüp’te bira festivaline hayır” diyenler ve “Festivaline, müziğine, konserine sahip çık” diyenler olarak.
Efes Pilsen One Love öncesi protestolar her yıl oluyor. Festivalin 11’inci yılı olmasına rağmen hâlâ protesto edilmesi şaşırtıcı tabii. Öncelikle altını çizelim, One Love bir bira festivali değil, bir müzik festivali. Sponsoru, Efes Pilsen. Pekala başka bir marka da olabilirdi. Burada önemli olan festival, marka değil.
Nasıl gazeteler, dergiler, televizyonlar reklamla yaşıyorsa, konserler ve festivaller de sponsorlar sayesinde gerçekleşiyor. Sponsorlar olmasa ne festivaller ne de konserler gerçekleşebilir. Bu durumda sponsorları protesto etmek saçma değil mi?
Bir firma bir müzik festivalinin sponsoru diye kimsenin o firmanın ürünlerini kullanması gerekmiyor. İsteyen alır, istemeyen almaz. Festivalde sahneye çıkacak isimleri beğeniyorsanız gidip müziklerini dinlersiniz olur biter, beğenmiyorsanız da gitmemeniz, yeterli bir protestodur.
Festivalin Eyüp Sultan’a yakın yerde olması konusuna

Yazının Devamı

MEHMET ÖZ KAPAĞI NEDEN ÇOK SATIYOR?

9 Temmuz 2012

New York Times Mehmet Öz’ün, kapak olduğu dergilerin satışını artırdığını açıkladı. Yoksa artık yıldız bir doktor, bir Hollywood starından daha mı etkili?


“Şovmen gibi hissetmiyorum. Kimse benden imza ya da resim istemez. Herkes bilgi ister. Şov dünyası çok farklı. Tıpta kötü gidiyorsan söylüyorlar, şov dünyasında söylemiyorlar.” Mehmet Öz, geçen yıl buluştuğumuzda bunları anlatmış, ardından da eklemişti, “Sırf bu yüzden New York’ta gece çıkmam, eğleneceksem aile arasında eğlenirim.”


Sonra New York’ta Rockefeller Center’daki Dr.Oz Show setine gittiğimde Mehmet Öz’ün kabul etse de etmese de şovmenden öte bir star olduğunu görmüştüm. Stüdyoda ona dokunabilmek için çırpınan Amerikalı kadınları ağzım açık izlemiştim.
Şimdi New York Times açıkladı, Mehmet Öz’ün kapak olduğu dergiler daha çok satıyor. Hatta tirajları yüzde 45 yükselttiği oluyor. Sırf bu yüzden kendisinden habersiz birçok dergi onun fotoğrafını kapağında kullanıyor. Birçok dergi de, onunla röportaj yapmak için yarışıyor. Tamam, Mehmet Öz sıradan bir doktor değil, bir TV yıldızı aynı zamanda. Ama Robert Downey Jr. gibi bir Hollywood yıldızından çok dergi sattırabilmesi önemli bir şey, özellikle de dergi

Yazının Devamı

BODRUM AVM’YE KAVUŞTU

8 Temmuz 2012

Yazı Bodrum’da geçirenleri en çok sevindiren yeni açılan beach club’lar ya da restoranlar değil. Şaşırtıcı, ama gerçek: Midtown.

Midtown, Ortakent’te yeni açılan alışveriş merkezi. İstanbul’daki AVM’leri aratmıyor. İstinye Park’ın kapalı alanına benziyor. Tabii daha küçük. İki katlı. İçinde Chakra’dan Mudo’ya, Boyner’den Mavi’ye, Gap’ten Carrefour’a birçok mağaza var. Çocukluları sevindirense Joker’in Bodrum’a gelmiş olması. Gerçi Kipa’da da bir oyuncak mağazasında olduğu kadar çok çeşit var. Kipa 24 saat açık olmasıyla da alışveriş canavarlarının kalbini kazanıyor.
Midtown’a dönelim. Henüz açılmamış mağazalar var içinde ama yine de kadınlar ve çocuklar kendilerini çoktan buraya atmış. Tabii bünyeler her köşe başında bir AVM olmasına alışmış. Çoğumuz günlük yürüyüşlerimizi bile AVM’lerde yapıyoruz, özellikle de bu sıcaklarda.
Midtown’ın tek kötü yanı, doğru dürüst bir tabelası ya da işareti yok. Otoparka giden yol hâlâ yapılmakta. Dışarıdan girmeye çalışırsanız da epey merdiven tırmanmanız gerekiyor. Ben hâlâ Bodrum’un ilk göz ağrısı, açık hava alışveriş merkezi Oasis’i tercih ederim ama eminim Midtown’a bayılacaklar da olacak.

18+42 yıllık tecrübe
Bodrum

Yazının Devamı

Türkbükü’nde neler oluyor?

7 Temmuz 2012

Bodrum’dan bildirmeye devam ediyorum. Günün konusu: Türkbükü ve Cennet Koyu’ndaki yenilikler

3 Türkbükü’nde bu yazın iki gözdesi var. Biri Maki 29, diğeri Garo’s. Geçen yıl Gölköy’deki Kuum Otel’de olan 29, bu yıl Maki’de. Maki’nin tropikal ormanları andıran dev bitkilerinin arasından geçince karşınıza geniş bir iskele çıkıyor. Bu yıl iskele birkaç alana bölünmüş. Restoran ve bar kısmı birbirinden ayrılmış. Daha sıcak bir ortam olmuş. Garo’s’sa diğer uçta, hemen Miam’ın yanında. Miam’dan ayrılan Garo Nişan’ın yeri balık ve mezeleriyle ünlü.


3 Miam’dan Maça Kızı’na nerede denize girmek isterseniz isteyin ödemeniz gereken bir minimum fiyat var. 35 TL-150 TL arasında değişiyor. Bir Bodrum geleneği, 1 Temmuz itibariyla fiyatlar artıyor. Eylül itibariylaysa düşüyor.


3 ShIp Ahoy ruhu olan küçük bir yerken şimdi her yana yayılmış durumda. Türkbükü denince ilk akla gelen yer. Sadece kitlesi ve müziği eskisinden epey farklı.


Yazının Devamı

HER ŞEYE RAĞMEN BODRUM

4 Temmuz 2012

Uçak biletleri 500 lirayı aştı, lahmacun-ayran bile 50 lira oldu. Bu fahiş fiyatlarla bile Bodrum’da tatile değer mi?

Bodrum sezonunu bu yıl geç açtım. Hem de söylene söylene. 50 dakikalık İstanbul-Bodrum uçuşunda göz açıp kapayıncaya kadar inişe geçiliyor. Ama gelin görün ki, Bodrum uçak biletleri 3-4 saatlik Avrupa uçak biletleriyle aynı fiyat, hatta bazen daha bile pahalı. Uçak biletlerinden sonra 50 liralık lahmacun-ayran haberleri gözümün önüne geldi. Plajlarda fiyatlar uçmuş durumda. Otellerde de durum aynı.


Bodrum’da bir hafta tatil yapmak yurt dışında tatil yapmaktan epey daha pahalı. Özellikle de Yunan Adaları’ndan kat be kat pahalı. Değer mi? İşte bütün mesele bu.

Bir son dakika kararıyla pazartesi sabahı ilk uçakla Bodrum’a geldim. Hala tereddütteyim. Havaalanı sonrası doğrudan Türkbükü pazarına gidip alışveriş yaptıktan ve buz gibi denize girdikten sonra artık biliyorum. Kesinlikle değer. Tabii ki gönül istiyor, Bodrum 12 ay yaşasın, işletmeler ve esnaf 2 aylık sezonun acısını bizden çıkarmasın. Umarım Bodrum’u katletmeden o günleri de görürüz.

BİR YALIKAVAK KLASİĞİ: BALIKÇI HASAN

Çıkışta bir Bodrum klasiği olan Balıkçı Hasan’ın Yeri’ne gidiyor

Yazının Devamı

SOKAK EĞLENCESiNDE BiR ORTA YOL YOK MU?

2 Temmuz 2012

Galata sakinleri ve esnafı Kuledibi’nde eğlenenlerden yaka silkiyor. Haklılar mı, yoksa sadece eğlenceye mi karşılar? Bir zamanların yaşam alanı Teşvikiye, şimdi birçok kişi için eğlence alanından ibaret mi?

Apartman kapımın önünde ellerinde bira kutularıyla oturanlar var. Tam karşıdaysa aportta bekleyen dilenci çocuklar. Hafta sonları tinerciler de karışıyor aralarına. Elim kolum dolu eve geldiğimde biralarıyla eğlenen gençlerin üzerlerinden atlamam gerekiyor.


Tabii bunun için de önce küçücük sokakta yürüme yeri bırakmayan kafelerin masaları ve standları arasında servis yapmaya çalışan garsonlara çarpmamayı başarmak. Sadece sokakta değil, caddede de durum bu. Champs-Elysees olacak ya, marketten eve yürürken kaldırımı boylu boyunca kaplamış masalara değmeden, garsonların ellerindeki tepsileri devirmemek için özen göstererek ve hatta yer göstericilerin “Buyrun” demesine ya da “Oturmayacaksan burdan ne geçiyorsun?” bakışına hiç oralı olmadan geçmek gerekiyor.


Gece evde otururken birdenbire salonda Bob Sinclar gibi bir DJ çalmaya başlayabiliyor. Çünkü meydanda isteyen her firma konser düzenleyebiliyor. Sahne iki apartmanın önünde kuruluyor. O apartmanlarda

Yazının Devamı

“ŞARAPTAN ANLARIM” DiYENLERE

1 Temmuz 2012

Şarap müzayedelerinde ayda 1 milyon dolar harcayan bir koleksiyoner, nasıl oldu da dünyanın en önemli şarap uzmanlarını ve koleksiyonerlerini kandırdı?

İyi bir şarap şişesinin içine en ucuz şarabı koyun ve misafirinize şişeyi yeni açmış gibi takdim edin. Şaraptan çok iyi anladığını iddia eden biri bile farkı anlamaz. Hatta dünyanın en önemli şarap koleksiyonerlerine ve eleştirmenlerine bile bir Petrus şişesi içinde sıradan bir Kaliforniya şarabını rahatlıkla yutturabilirsiniz. Bunu yapanlar var. Bkz. Rudy Kurniawan.



Tuhaf hikaye doğrusu
‘Vanity Fair’in temmuz sayısında ‘Yüzyılın en büyük şarap dolandırıcılığı’ haberi var. 31 yaşındaki Rudy Kurniawan, 2001’de az bulunan şaraplarla ilgilenmeye başlıyor, 2003’teyse bir şarap uzmanı ve koleksiyoneri olarak kabul ediliyor. Tamamen duygusal. Çünkü şarap müzayedelerinde ayda 1 milyon dolar harcıyor. Böylece vintage şaraplar onun sayesinde değer kazanıyor. Bir örnek verelim: 2002’de 1945 DRC Romanee-Conti 2 bin 600 dolardı, 2011’deyse aynı şarap 124 bin dolara satılıyor. Kurniawan’ın ‘Mahzen’ adlı 1700 şişelik ilk koleksiyonu 10.6 milyon dolara, ‘Mahzen 2’ adlı koleksiyonu tam 24.7 milyon dolara satılıyor.
Özel dikim

Yazının Devamı

SAVAŞIN MÜZESi BiLE KAN DONDURUYOR

30 Haziran 2012

Kiev’de Savaş Müzesi, Lavra Manastırı ve Mikrominyatür Müzesi gibi görülmesi gereken çok yer var

Kiev’de Anavatan Anıtı’nın içindeki II. Dünya Savaşı Müzesi’ni tüylerim diken diken geziyorum. Dehşet içindeyim. Hayatımda ilk defa insandan yapılmış sabun görüyorum. Yanında da insan derisinden yapılmış eldiven duruyor. Doktor eldivenlerine benziyor, uzaktan plastik gibi duruyor. Ama sonra gerçekten insan derisinden yapıldığını öğrenince içiniz kalkıyor, boğazınız düğümleniyor. İnsan saçlarından yapılmış yatağa bakacak haliniz kalmıyor. Bunları ve bu müzedeki daha birçok şeyi hiç görmemeyi kesinlikle tercih ederdim.


Bir Nazi subayının çantasından çıkan fotoğraflar sergileniyor bir köşede. Karısının, çocuklarının fotoğrafları var. Yanında da başkalarına işkence yaparken çekilmiş kendi fotoğrafları var. Bu nasıl hasta bir ruhtur? Karısının çocuğunun fotoğraflarıyla işkence fotoğraflarını bir arada taşımak nasıl bir şeydir? Başka bir köşede bir demir yığını duruyor. Kemik kırma makinesiymiş. Bir kez daha donup kalıyorum.


Fotoğraflardan gözlerimi alamıyorum. Bir karede toplu mezar kazıyorlar, kendileri için olduğunu bilmeden. Serginin sonuna doğru dev bir fotoğraf var

Yazının Devamı