Uyku

2 Haziran 2008

Bu aralar, özel bir proje için gece gündüz çalışıyorum. Çoğunluğun uyuduğu saatlerde ayakta olduğumdan, gündüz gözlerim ağır...
Uykuyu alt etmeye çalışıyorum; ama nafile...
Vücut, annesinin eteğinden çekiştiren bir çocuk gibi gün boyu gözkapaklarıma asılıp alacağını hatırlatıyor. Ödemezsem gerginleşiyor ya da salıyor kendini...
Vehbi Koç’un herkese önerdiği, İsmet Paşa’nın müdavimi olduğu yöntemi uyguluyorum ben de:
Ne kadar geç yatarsam yatayım erken kalkıyorum. Vücuda borcumu, öğleden sonra şekerlemesiyle ödüyorum.
Yarım saatlik siesta, bütün günü kurtarıyor.
*   *   *

Yazının Devamı

Aile meclisi, Millet Meclisi’nden daha etkili

1 Haziran 2008

Lider eşleri üzerinden bir tarih yazılsa ne kadar ilginç olurdu kim bilir?
Geleceğimizi belirleyen politik kararların ardında yatan “yastık sohbetleri” aydınlatılsaydı mesela?
Ya da zevcelerin birbirleriyle ilişkilerinin, liderlerin ilişkileri üzerindeki etkileri araştırılsaydı?
Nasıl sonuçlar çıkardı acaba?
Erkeklerin yumuşak karnının eşleri olduğunu biliyoruz. Eşlerin evdeki telkinlerinin, onların tuttuğu secerelerin, “dost-düşman tasnifleri”nin erkeklerin gündelik kararlarına, arkadaş seçimine, nihayet politikalarına tesiri, bilinenin ötesinde olsa gerektir.
Aile içinde “reis” statüsü elde edemeyen ve iktidar alanını erkek egemenliğine teslim eden kadınların, bu iktidara erkekleri üzerinden ortak oldukları ve giderek belirleyici rol oynadıkları malumumuz.
Ancak bu etkinin sınırlarını kestiremiyoruz.

Yazının Devamı

Ankara’da 3K krizi: Kızılırmak, kene, kerhane

31 Mayıs 2008

Bugün “Başköy”ümüzden haberler vereceğim size...   “Telekulak skandalı”nın gürültüsünden ve İstanbul’u ilgilendirmediğinden konu fazla medyaya yansımıyor ama dünyanın başka bir başkentinde olsa yeri yerinden oynatacak hadiseler yaşanıyor Ankara’da...
* * *
Bunlardan ilki, Başköylülerin kobay olarak kullanılması...
Muhtar, susuzluğa çare olarak Kızılırmak suyunu köye taşımaya karar vermişti. Ancak DSİ raporlarına göre bu suda “zararlı olabilecek seviyede ağır metal kirliliği var”dı.
Muhtar “Suyu getiriyorum” dese herkes ayağa kalkacak, sudan kuşkulanacak, çoluk çocuğunu korumaya alacaktı.
O da düşündü; “Suyu getireyim, ama ahaliye haber vermeyeyim” dedi.
Öyle de yaptı.

Yazının Devamı

Öndergate

29 Mayıs 2008

Uzun yıllar siyasi liderlerin teknik danışmanlığını yapan rahmetli Erkal Zenger’den dinlemiştim.
1970’lerde Bülent Ecevit’le çalışıyormuş.
Bir gün Ecevit, makam odasının dinlendiği şüphesiyle Zenger’i çağırmış. Odayı elden geçirmesini rica etmiş.
Zenger bütün makamı aradıktan sonra avizede bir sinyal tespit etmiş. Oraya doğru yöneldiğinde telefon gelmiş. Telefondaki ses, “odayı fazla kurcalamamasını” tavsiye etmiş.
Zenger korkmuş. Ecevit’e “Sorun yok” deyip çıkmış.
* * *
Benzer bir öyküyü daha sonra yayımlanan anılar kitabında da (“Thencere Ghottin Khara”, 21. Yüzyıl Yayınları, 2000) anlatmıştı.

Yazının Devamı

Dünyanın yeni lideri kim olacak?

27 Mayıs 2008

Bu soruyu Berlin’deki perakende liderler konferansında Jacques Attali yanıtladı.
Attali, Fransa’nın önemli düşünürlerinden... Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın fikir babası... Mitterrand’dan sonra şimdi de Sarkozy’nin danışmanlığını yapıyor. 50 kitabı var. Türkçede en son “Geleceğin Kısa Tarihi” (İmge, 2007) yayımlandı.
Berlin’de “Dünyanın ve Türkiye’nin yarını üzerine bir ufuk turu” atarken küresel ekonominin 12. yüzyıldan bugüne Kuzey Denizi ile Akdeniz arasında nasıl merkez değiştirdiğini anlattı.
İlk merkez Belçika’da Bruj’du.
Bir asır sonra Venedik siyasetin, ticaretin, kültürün kalbi haline geldi.
200 yıl sonra tahtını yine Belçika’da Anvers’e kaptırdı.
16. yüzyılda iktidar yeniden Akdeniz’e geçti. Cenova, finans merkezi oldu.

Yazının Devamı

Yenilen

26 Mayıs 2008

Şerif Mardin “Anadolu’da cumhuriyetin öğretmeni, Osmanlı’nın imamına yenildi” tahlilini yaptı ya...
Onun konuşmasından bir gün sonra, Anadolu’da görev yapmış bir cumhuriyet öğretmeninin anma törenine gittim.
Neden yenildiğini anladım; size de anlatacağım.
*   *   *
1979’da karar vermişti öğretmenlik yapmaya... Ege’de bir lise hayal ediyordu. İktidardaki sosyal demokratlar, “Biz adam kayırmayız” dediler ve onu Bingöl Lisesi felsefe öğretmenliğine tayin ettiler.
Ses etmedi. Daha önce hiç görmediği bu coğrafyaya gönüllü gitti.
Küçüktü Bingöl... sokaklar balçık içinde... Sarılık salgın... Akşam 7’den sonra sokakta jandarmadan başkası kalmıyordu. Yumurta yoktu, sigara yok, kitap yok, yağ yok, meyhane yok... “dağ taş keçi...”

Yazının Devamı

Farklı bir 19 Mayıs hayali

25 Mayıs 2008

İlk ve son kez lise son sınıftayken katılmıştım 19 Mayıs gösterilerine... Seçildiğim için çok sevinçliydim çünkü tam da bahar sınıf penceresine abanmışken derslerden yırtmak için eşsiz bir bahaneye kavuşmuştum.
Haftalarca okulda, beden eğitimi hocasıyla “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” düsturuyla çalıştıktan sonra birkaç gün de Hipodrom’da bütün okullarla birlikte genel prova yapmış, o arada harika arkadaşlar bulmuştuk.
Unutamadığım sahne şudur:
Elimizde sopalar, dilimizde marşlarla şeref tribünü önünden geçerken, dönemin modasına uygun olarak sağcı olanlarımız sağ kollarını, solcu olanlarımız da sol kollarını kaldırarak selamlamıştı devlet zevatını...
70’lerin final gösterisiydi bu...
Sonra o sopaları o “sağlam kafa”larda kırdılar zaten...

Yazının Devamı

Dünyanın en güvensiz toplumu

24 Mayıs 2008

Berlin
Türkiye değişiyor mu?   Bu soruya kamuoyu araştırmacısı Prof. Dr. Yılmaz Esmer, değişim efsanesini yıkan bir cevap verdi:
“Hayır, değişmiyor!”
Esmer’in dinleyicileri Türk perakende sektörünün önde gelen 110 lideriydi. Dünyanın ve Türkiye’nin nereye gittiğini tartışmak üzere Berlin’de bir araya gelmişlerdi.
Üretim yaptıkları toplumun tüketici eğilimlerini daha yakından tanımak istiyorlardı.
Prof. Esmer, çok net örnekler verdi:
1990’da yaptıkları bir araştırmayı 2007’de tekrarlamışlardı:

Yazının Devamı