Hakan Yakın’ın golü

14 Haziran 2008

Yazının başlığı “Küreselleşme çağında milliyetçilik” de olabilirdi.
Çünkü bahsedeceğim sahne, tarihsel bir kırılma noktasını en iyi simgeleyen tablolardan biriydi:
Türkiye, İsviçre’yle oynuyordu.
32. dakikada Eren Derdiyok sağdan hareketlendi, topu içeri gönderdi ve Hakan Yakın golü kaydetti.
Böyle kurulmuş bir cümlede golü yiyenin Türkiye takımı olduğuna inanmak zor...
Etnik kökene dayalı milliyetçilik bayrağı sallayanların aklını karıştıracak bir durum bu...
Öyle ya; “Türke Türkten başka dost yok”sa, nasıl oluyor da İsviçre forması giymiş Türkler, Türk kalesine yüklenirken Rio de Janeiro doğumlu bir Brezilyalı, milli forma içinde onlara karşı koyuyor?

Yazının Devamı

Küçük Ortadoğu Projesi?

12 Haziran 2008

Falih Rıfkı, Zeytindağı’nın tepesinden bölgeye baktığında gördüklerini şöyle yazar:
“Burası Filistin’dir. Daha aşağıda Lübnan var, Suriye var. Bir yandan Süveyş Kanalı’na, öbür yandan Basra Körfezi’ne kadar çöller, şehirler ve hepsinin üstünde bizim bayrağımız... Ben, bu büyük imparatorluğun çocuğuyum” (“Zeytindağı”, s. 39)
Bu coşkulu satırları şu mahzun cümleler izler:
“Halep’ten bu tarafa geçmeyen şey, yalnız Türk kâğıdı değil... Ne Türkçe ne de Türk geçiyor. (..) Bu kıtaları ne sömürgeleştirdik ne de vatanlaştırdık. Osmanlı buralarda ücretsiz tarla ve sokak bekçisiydi.”
* * *
Şimdi de şu satırları okuyalım:
“Türkiye Ortadoğu’yu karanlık oyunlar sonucu kaybetti. Geriye dönüşü de hiç düşünmedi. Yıllarca Ortadoğu ve Türkiye dargın yaşadı.”

Yazının Devamı

Yeniden Araf’ta...

10 Haziran 2008

Araf’tayız yine...  Tıpkı “şeriatçılar” ile “darbeciler” saflaştığında “Ne şeriat ne darbe” dediğimiz günlerdeki gibi...
Tıpkı “etnik Türk milliyetçiliğinin” karşısına “etnik Kürt milliyetçiliği” konulmaya kalkışıldığında yere göğe “mozaik” döşediğimiz günlerdeki gibi...
Bugün yine derin bir yarığın iki kıyısında bayraklar açıldı:
“Laiklik... Cumhuriyet...” diye bağırıyor kıyının bu yanındakiler...
Karşıdakiler “Demokrasi... hukuk devleti... insan hakları” diye haykırıyor.
Çatışmanın dozu arttıkça kıyılar hepten birbirinden uzaklaşıyor; uçurum derinleşiyor.
Bir yol ayrımında olduğumuz söyleniyor.

Yazının Devamı

70 model aşklar

9 Haziran 2008

Bir süre senaryo danışmanlığını yaptığım “Hatırla Sevgili” dizisinin son bölümünü ekiple birlikte izledim.
Dizinin senaristi Nilgün Öneş’in “Belki hâlâ umut vardır” diyen son sözleriyle ilk gençliğime gittim.
Nicedir açmayan bir çiçeği koklamış gibi oldum yeniden...
* * *
Dizinin genç oyuncularının yaşadığı çağ ile canlandırdığı çağ ne kadar da farklıydı birbirinden...
Onların tarih diye anlattığı şey, bizim gençliğimizdi.
Ve onların gençliği, bizim tarihimizin mahşer yeri...

Yazının Devamı

Bir programın kamera arkası

8 Haziran 2008


Hadi o klişe roman girişiyle lafa dalayım: Her şey önceki yaz Ömer Özgüner’den gelen bir telefonla başladı. NTV’nin programlarını yöneten ve bir dönem Milliyet’in Popüler Kültür ekinde yazan dostum Ömer, yeni dönemde başlamayı düşündükleri bir tartışma programını sunmamı istiyordu.
Tatildeydim.
Yoğun bir yıldan artakalmış enkaz gibiydim.
Ayrıca tartışma programlarına tövbeliydim.
Yıllar önce Mehmet Ali Birand’la birlikte hazırladığımız “Çapraz Ateş”le, bir tartışma programını ilk 100 programın zirvesine oturtmayı başarmıştık ama ben onu yarı yolda bırakmıştım. Çünkü tartışma işinin bana göre olmadığını anlamıştım. “İşin doğası”na ters olarak ben tartıştırmıyor, barıştırıyordum. Kışkırtmıyor, yatıştırıyordum. Söz kesemiyor, uzatıyordum. Özel hayatımda bile sevmediğim gerginliği ekranda yaratmak istemediğimden tahrik edemiyor, tartışma sertleşirse üzülüyordum.
Türkiye’de hem konusuna hakim hem ağzı iyi laf yapan insan sayısının kısıtlı olması da programları bir süre sonra patinaj

Yazının Devamı

Fötr, tayt, türban...

7 Haziran 2008

Uşak’ta Banaz’a bağlı Karacahisar köyü vardır.    Çevrede, “Fötrlü Köy” diye tanırlar. Çünkü üç nesildir köyün erkekleri şapkasız sokağa çıkmaz.
Biz bir belgeselde görüntülemiştik. 1920’lerde jandarma gelip “Fesleri atın. Bundan böyle şapka giyilecek” demiş. Onlar da “Velev ki siyasaldır” diye fötr giymeye başlamışlar.
Zamanla Ankara’nın şapka inadı zayıflamış. Şapkalar vestiyerlerin dip köşesine atılmış. Ama sadık Karacahisarlılar fötrlerinden vazgeçmemişler.
Sadece düğünde bayramda değil, tarlada, kahvede de fötr takmaya devam etmişler. Fötr giymeyen berduşa kız vermemişler. Cenazede tabutun başına fötr yerleştirmişler. Tek sorunları yeni fötr bulamamak olmuş.
* * *
Herkese şapka zorunluluğu getiren kanuna hepimiz muhalefet ederken, tam bir sorumluluk duygusuyla şapkalarını başlarından eksik etmedikleri için Karacahisarlıları “en muteber yurttaşlar” ilan etmek lazım...
Bu halk, kendini bildi bileli kıyafet yüzünden

Yazının Devamı

Bu yaz kriz var mı?

5 Haziran 2008

Türkiye’nin önemli markalarından birini yöneten bir işkadınıyla konuştum geçenlerde:
“Kriz beklentisinin satışlara nasıl yansıdığını” sordum.
“Hiç etkilemiyor” dedi:
“Tüketici krizle yaşamaya alıştı. Siyasetteki çalkalanma piyasada hissedilmedi. Sınır ötesi askeri operasyon hariç...”
* * *
Görünen o ki, tüketici, -güvenlik dışında- siyasetten bağımsız davranıyor artık... Çünkü siyaset kriz dışında bir şey üretemiyor.
Geçen sonbaharda NTV’nin tartışma programı “Neden?”i “Türkiye Malezya olur mu?” sorusuyla açmıştık.

Yazının Devamı

“Öndergate” dersleri

3 Haziran 2008

Son dinleme skandalı herkesin sınıfta kaldığı bir ders oldu.
Olayın tozu dumanı dindikten sonra bandı geri sarıp ne olduğuna bakalım:
* * *
Vakit, CHP Genel Sekreteri ile merkez valisi arasında makamda yapılan özel görüşmenin bandını, 26 Mayıs Pazartesi günü, “Sanki CHP valisi” başlığıyla 1. sayfadan verdi.
Ne beklersiniz?
CHP’nin derhal kıyameti koparmasını, değil mi?
Hayır, CHP’den o gün ses çıkmadı.

Yazının Devamı