Nazar!..Maltepe Coşkun Fen Lisesi öğrencisi Nur Kıpçak ilginç bir deneyle nazarı kanıtlamaya çalışmıştı.Kıpçak, hassaslığıyla tanınan menekşeleri saksılara koymuş, her bir saksının karşısına da öğrenciler oturtmuştu.A grubundaki öğrenciler mavi ve yeşil gözlüydü. B grubundakiler koyu renk gözlü...D grubundakiler renkli-koyu karışık... C grubundakilerin ise gözleri bağlıydı.Bu öğrenciler 3 ayrı seansta 5'er dakika boyunca menekşelere "nazar dolu gözlerle" baktılar.Onlar bakarken menekşelerin damarlarına akupunktur iğneleriyle bağlanan elektrotlar çiçeklerdeki organik madde değişkenliğini ölçüyordu.Bakalım "kem gözler", çiçeklerin kan dolaşımını etkileyip solmasına yol açacak mıydı?Sonuç şaşırtıcı oldu:Menekşe, en çok mavi ve yeşil gözlülerin bakışlarından etkilenmiş, yani organik madde geçişini en çok durduran grup A grubu olmuştu.Koyu renk gözlülerin nazarı daha az değmişti.Gözü bağlı ekibin ruhani nazar etkisi başarısız olmuştu.Menekşeyi koruması beklenen nazar boncuğu ise pek işe yaramamıştı.***Eğlenceli bir deneye benziyor.Sonuçları merakla okuduysam da "bilimsel deney" deyince bir liselinin aklına ilkin "nazar"ın gelmesine şaşırdığımı itiraf etmeliyim.Bu eğilim sürerse yakında
Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcının simgesi sayılan gemi 1925'te çürüğe çıkarılıp Haliç'te parçalanmıştı.Yolculara gelince...Bandırma'da Kemal Paşa'nın yanında 18 yolcu vardı. Bir kısmı ömür boyu onun yanında kalmıştı.Bir kısmının izine bile rastlanamamıştı.İkisi daha sonra "Atatürk'e suikast davası"nda yargılanmış, biri (Refet Bele) beraat ederken, diğeri (Ayıcı Arif) asılmıştı.* * *O yazıdan sonra beklenmedik bir şey oldu:Bu yılki 19 Mayıs yaklaşırken, Gelibolu'daki bir kışlaya Kozanoğlu Doğan Bey adına bir anıt dikildi."Kozanoğlu", Bandırma yolcularından Topçu Binbaşı Kemal Bey'di...Bu takma ismi, Kilikya Kuvayı Milliye Kumandanı olarak Adana'ya giderken bizzat Gazi Paşa'dan almıştı. Kemal Bey'le Kemal Paşa, 31 Mart Ayaklanması'nı bastıran Hareket Ordusu'nda birlikteydiler. Ama tanışıklıkları orada değil Trablusgarp'ta oldu.Sonra cepheden cepheye koşturdu Kemal Bey...1912-13'te Balkan Savaşı'nda, 1915'te Doğu Cephesi'nde, 1916-17'de Irak cephesinde... 1919'da Kemal Paşa'nın Bandırma için seçtiği isimlerden biriydi..Yıllar sonra çocuklarına 19 Mayıs'ı anlatırken, "O yolculukta unutamadığım an, gece karanlığında ışıkları söndürmüş giderken bir İngiliz gemisinin yaklaştığını fark
"Sert muhalefete rağmen baskı altındaki etnik azınlıkların müziğini kaydedip yayımlayan bir müzik arkeoloğu olduğu için", Hollanda kraliyet ailesinin "Prens Claus ödülü"nü almıştı.Çoğu unutulmaya yüz tutmuş asırlık sesler onun Unkapanı'nda yarattığı Kalan Müzik mucizesi sayesinde hayata dönmüştü.Devlet, Kalan'ın etnik CD'lerini önce yasaklamış, sonra yabancı devlet adamlarına hediye olarak götürmüştü."Artık kabımıza sığmıyoruz" diyordu Saltık:"Dünya bizi keşfetmeye başladı."* * *Kalan Müzik'in CD kataloğu, uluslararası arşivlere girmişti.Son olarak "Hollywood Film Müzik Endüstrisi" kitabındaki tüm yapım şirketlerine Kalan arşivinden örnekler yollamışlardı.Geçen yaz bir müzik yapımcısı aradı. Yeni çektikleri bir filmin müzikleri için görüşmek istiyordu.Filmin adı, "Cennetin Krallığı"ydı.Haçlı Seferleri'ni ve Selahaddin Eyyubi'yi anlatıyordu.Filme müzik ararken Kardeş Türküler'in Kalan'dan çıkan "Hemavaz" albümünü dinlemiş ve özellikle Selda Öztürk'ün "Silemano" adlı Dersim türküsünden çok etkilenmişlerdi. Başka müzisyenlerin yanı sıra bu albümün sanatçılarıyla da çalışmak istiyorlardı.Kalan Müzik, onları Kardeş Türküler'e yönlendirdi.Öneri heyecan vericiydi, ama
Bebeğin babası Charles Graner (36) hapiste... Mahkeme dışında bekleyen kadın ise Megan M. Ambuhl...Amerika aylardır bu üçlünün aşk skandalı ile çalkalanıyor.Belgeler ve tanıklar ortaya çıktıkça sadece üçünün ilişkisi değil, Amerikan askerlerinin ruh hali de aydınlanıyor. Teksas'taki askeri mahkemenin sanık sandalyesinde kucağında 7 aylık bebeğiyle er Lynndie England (22) oturuyor. England ile Graner bir ihtiyat birliğinde tanıştı. İkisi de yeni boşanmıştı.England üniversite parası kazanmak için, Graner ise 11 Eylül'den sonra milliyetçi hislerle askere yazılmıştı.Şubat 2003'te Irak'a gönderildiler. Irak'ta er England, geceleri Graner'in yatağında kaldığı için birkaç kez disipline verildi. Ekimde bir gece Graner, sevgilisine, çıplak bir Iraklı tutuklunun boynuna tasma geçirip poz vermesini söyledi. Sonra da fotoğrafı "Bakın Lynndie'ye ne yaptırdım" notuyla eve gönderdi.Mastürbasyon yapan Iraklı tutuklular fotoğrafı ise "sevgilisine yaş günü armağanı"ydı. Yaş günü hediyesi Megan Ambuhl de Virginia'daki bir sağlık teknisyeni iken 11 Eylül'den sonra "ulusu korumak için" orduya yazılmış ve Graner'le mesai arkadaşı olmuştu. Başka bir askerle ilişkisini bitirip Graner'le ilişkiye girdi.
1960'larda Türkiye yurttaşlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuru hakkı olsaydı, Türkiye bir başbakan ve iki bakanını idam sehpasına gönderebilir miydi?Yassıada yargılamalarını yapan Yüksek Adalet Divanı'nın Başkanı Salim Başol bir duruşmada sanıkların itirazını "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor" diye yanıtlamıştı.Bu cümle bile Yassıada'da adil yargılama yapılmadığına hükmetmeye ve yeniden yargılama istemeye yetmez miydi?Peki 1970'lerde AİHM devrede olsaydı Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı için verilen idam cezaları uygulanabilir miydi?Yargılamanın askeri hâkimler tarafından yapılmış olması bile onları ipten kurtarmaya yetmez miydi? 1980'lerin başında Türkiye yurttaşları AİHM'ye itiraz edebilse, Erdal Eren'i asmak bu kadar kolay olabilir miydi?Dünya hâkimleri Erdal'ın 17 yaşında olduğunu ve asılmak için yaşının büyütüldüğünü görüp yeniden yargılama istemeyecek miydi?* * *Yukarıda adı geçen isimlerin ve davaların içerik olarak bugünküyle hiçbir benzerliği olmayabilir; söylemeye çalıştığım şu:Günümüzün hassasiyetleriyle bakınca hukuk tarihinin neredeyse tüm sayfaları yeniden yargılamayı gerektirecek türdendir.Bugünün farkı şurada:Mensubu olduğumuz yeni insanlık
Para sihirbazı George Soros'tan Milliyet'e çarpıcı açıklamalar: Çünkü onun Doğu Avrupa'ya yönelişiyle, o ülkelerde komünist rejimlerin devrilişi arasında doğrudan ilişki var.Değişim onun eseri mi?Bunu söylemek sosyolojiyi inkâr olur. Bizi, "Parayı veren devrimi yapar" sonucuna götürür.Soros'un yaptığı değişimi sezmek. Ekonomideki sezgisini siyasette de kullanarak ağacın devrilmek üzere olduğunu görüyor. Katalizör dışardan gelirse bunun tepkiyle karşılaşacağını biliyor. O yüzden var olan iç dinamiği destekleyip harekete geçiriyor.Geriye, dağıttığı aletlerle sivil toplumun ağacı devirişini izlemek ve meyveyi onlarla birlikte yemek kalıyor. İlerde Demir Perde'nin çöküş tarihini yazacaklar, bu sürecin gizli mimarları arasında mutlaka, Wall Street tarihinin en başarılı yatırımcısı sayılan George Soros'un adını zikredeceklerdir. Soros bu stratejinin açılışını 1984'te baba ocağı Macaristan'da yaptı. Kurduğu vakıf ilk iş olarak eğitim kuruluşlarına 50 bin kitap aldı. Aralarında kimi yasaklı yazarların eserlerinin de bulunduğu ekonomi, siyaset, sosyoloji kitapları kütüphanelere dağıtıldı.Kitaplar kapışılınca ardından ikinci ilginç hediye geldi:Fotokopi cihazı..Rejim bilgi tekelini elinde
Kimine göre Drakula, kimine göre Robin Hood, diktatörleri deviren Soros Milliyet'e konuştu: Bugün 75 yaşında ve 11 milyar dolarlık bir servetin sahibi...Ancak New York'ta buluştuğumuz 5. caddedeki evi hiç de dünyanın en zenginlerinden birinin evine benzemiyor.Klasik bir zevkin şıklığını taşıyan bu ev, gösterişli eşyalarından ziyade duvarlardaki kıymetli resimleriyle göz kamaştırıyor.Onu beklerken bir apartmanın en üst katındaki dubleks evi geziyorum.Pencereden Central Park ve göl görünüyor.Evdeki yardımcısı yatı ya da uçağı olmadığını söylüyor.Zaten onu diğerlerinden ayıran da bu.O parasını dünyayı değiştirmeye harcıyor.Az sonra kolunda bir sargıyla geliyor.Küçük bir operasyon geçirmiş, ama yine de neşeli.Parasıyla dünyanın dört bir yanında hükümetler devirdiği söylenen bu adamın alışageldiğimiz kapitalistlerden üç farkı var. Onu dinlerken hayretler içinde kalmamıza yol açan üç fark: Bir: Daha çocuk denecek yaşta Faşizm ve Komünizmle tanışmış.İki: Bir kapitalistte hiç alışmadığımız bir şekilde konuşurken sürekli "iki Karl"a atıf yapıyor: Popper ve Marx.Üç: Adaşı ve hasmı George Bush'tan ve Amerika'nın yeni muhafazakârlarından söz ederken bir işçi lideri kadar devrimci bir üslup
Kovulan yazara göre kararın nedeni, "ABD, İsrail ve onların Türkiye'deki dostlarının baskıları"; gazeteye göre ise, "okurun büyük tepkisi..."Peki Mahalli ne yazıyordu da bu kadar rahatsızlık yarattı?Geçen hafta ODTÜ Mezunları Derneği'nin "Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) tartışma grubu"nun davetlisiydi Mahalli. Anlattıkları, niye kovulduğunun açıklaması gibiydi.* * *Mahalli'ye göre ABD Büyük Ortadoğu Projesi'yle 22 Arap ülkesine demokrasi vaat ediyordu. Yola çıkarken 4 ülkeyi örnek göstermişti:Bahreyn, Katar, Fas ve Yemen.Bahreyn, topraklarının yüzde 30'u Amerikan üssü olan bir krallıktı.Katar, topraklarının yüzde 25'i Amerikan üssü olan bir emirlik.Fas'ta hükümeti meclis değil, Kral atıyordu.Yemen'in çavuşken darbe ile işbaşına gelen Cumhurbaşkanı ise 24 yıldır iktidardaydı.* * *Mahalli, ABD'nin 1970'lerde komünizme karşı radikal İslamı kullandığını hatırlatarak şöyle dedi:"ABD şimdi ılımlı İslamı destekliyor. Sezer'in 'Türkiye ılımlı İslam ülkesi değildir' demesi ondan."Suriyeli yazara göre ABD 11 Eylül sonrası tüm teröristlerin Sünni olduğunu fark edip Şii kartını oynama kararı aldı. İran'la el altından flörte başladı. Irak'ta yönetime onları taşıdı. Böylece Şii azınlığı olan