Orman kanunu

22 Aralık 2001

Ellerinde kelepçe, g"zleri mosmor halde 3 polis tarafından yaka paça adliyeden çıkarılırken ne kadar sakindi.Oğlunun intikamını aldığını düşünüyordu ihtimal...Oysa 18'lik sanık Murat Talih, soyadına yaraşır şekilde, 2 yarayla atlatmıştı vartayı...Mahkeme başkanı ise bir kaza kurşunundan kıl payı kurtulmuştu. Olaya ilişkin yorumu, en az olay kadar ibret vericiydi: "Saldırganı daha "nce eşini yaraladığı için yargılamıştım. Akli dengesi yerinde olmadığı için serbest kaldı." Tanrı, hepimizin akli dengesini korusun!* * *Bayramın 3. günü, güpegündüz, Ankara'nın g"beğinde yaşanmış bir vahşeti anlatacağım şimdi size...Olayın kahramanı, hepimizin tanıdığı tiyatro sanatçısı Semih Sergen' in torunu 22 yaşındaki Besim Sergen...Besim, DTCF'de Etnoloji "ğrencisi. Aynı zamanda da basketbol hakemi...O gün bir Avrupa kupası maçında hakemlik yapmak üzere, annesiyle arabada gidiyormuş. Gülhane kavşağında sol şeritte d"nüş kuyruğuna takılan bir araba, sıradan kurtulmak için aniden sağa, "nlerine kırmış. 2. şeritte giden Besim, çarpmamak için frene ve kornaya basmış. 25 - 30 yaşlarındaki kirli sakallı adam uzaklaşırken pencereyi açıp, "Ne korna çalıyorsun ulan, o. çocuğu" diye küfretmiş.Sonra

Yazının Devamı

Orman kanunu

22 Aralık 2001


<#comment>Adana adliyesinde oğlunun katil zanlısını kurşunlayan 55 yaşındaki babayı izlediniz mi?
Ellerinde kelepçe, gözleri mosmor halde 3 polis tarafından yaka paça adliyeden çıkarılırken ne kadar sakindi.
Oğlunun intikamını aldığını düşünüyordu ihtimal...
Oysa 18'lik sanık Murat Talih, soyadına yaraşır şekilde, 2 yarayla atlatmıştı vartayı...
Mahkeme başkanı ise bir kaza kurşunundan kıl payı kurtulmuştu. Olaya ilişkin yorumu, en az olay kadar ibret vericiydi:
"Saldırganı daha önce eşini yaraladığı için yargılamıştım. Akli dengesi yerinde olmadığı için serbest kaldı."Tanrı, hepimizin akli dengesini korusun!

Yazının Devamı

Failatün failün'süz edebiyat

20 Aralık 2001

Ne çok uğraşmıştı bunları bize ezberletebilmek için...Bazen bir kısa çizgi, bir nokta formülüyle "yle çok "failatün failün" ezberlerdik ki, kendinizi, Osmanlı'yı "cü g"stermek için çekilen belgesellerde, sakallı hocanın "nünde yere diz ç"kmüş, rahlede "ba beyli" temrin eden medrese talebelerine benzetirdik.Divan şiiri, edebiyat dersi kopyalarının olmazsa olmaz b"lümüydü.O kahredici "Şair burada ne demek istiyor" sorusu geldi mi, kızlar etek altlarına, oğlanlar ceket içlerine davranır, yazarlardı: "Kanı o gül gülerek geldiği demler şimdi/Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz". El cevap: "Birinci dizedeki 'gül' s"zcüğü 'sevgili' anlamında kullanılmıştır. 'Kanı', 'hani' anlamına gelse de ses bakımından 'kan' s"zcüğünü hatırlatmaktadır. 'Gül' ile 'kan' arasında renk bakımından ilişki vardır. 'Dem', 'zaman' manasında kullanılmakla birlikte 'kan' anlamı da taşır. 'Gül' ile 'gülerek' s"zcükleri arasında da ses ve biçim benzerliği vardır. Ayrıca bu beyitte 'gül' ün açılması 'gülmeye' benzetilmiştir." (Cevdet Kudret, Türk Dili, s. 200)Bir dize içindeki şu marifetlere bakar mısınız?* * *Dünkü Hürriyet' te Kamuran Zeren' in haberinden "Milli Eğitim'in

Yazının Devamı

Failatün failün'süz edebiyat

20 Aralık 2001


<#comment>Lisedeki sevgili edebiyat hocam Bahri Bey'in kulakları çınlasın.
Ne çok uğraşmıştı bunları bize ezberletebilmek için...
Bazen bir kısa çizgi, bir nokta formülüyle öyle çok "failatün failün" ezberlerdik ki, kendinizi, Osmanlı'yı öcü göstermek için çekilen belgesellerde, sakallı hocanın önünde yere diz çökmüş, rahlede "ba beyli" temrin eden medrese talebelerine benzetirdik.
Divan şiiri, edebiyat dersi kopyalarının olmazsa olmaz bölümüydü.
O kahredici "Şair burada ne demek istiyor" sorusu geldi mi, kızlar etek altlarına, oğlanlar ceket içlerine davranır, yazarlardı:
"Kanı o gül gülerek geldiği demler şimdi/Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz".El cevap:

Yazının Devamı

"Tora Bora'da çevirmişler Bin Ladin'in yolunu..."

18 Aralık 2001

İçindeki "inşallah" ları, "maşallah" ları ayıklayın, geri kalan, 70'lerin üniversite forumlarından aşina olduğumuz anti - Amerikan jargonun bir şark versiyonundan başka bir şey değil.Amerikan jetlerine bakıp "Erkekseniz aşağı gelin de d"vüşelim" diye meydan okuyan bir "delikanlılık", dava için "lüme gitmeyi rasyonalize eden "şehadet kültürü", nihai ve erken bir zafere k"rü k"rüne inanç...Kasetteki türden bir diyalog, o yıllarda Çakal Carlos' un evinde, RAF karargahında veya "Türkiye kırsalında" kaydedilebilirdi ancak...Aradan geçen 30 yılda isyanın rengi "kızıldan yeşile" d"ndü.Ve muhalefet bayrağı, İslam'ın eline geçti.Türkiye bu "bayrak değişim t"reni" ni, Refah iktidarında izlemişti.Şimdi dünyanın arka bahçesinde, Bin Ladin' den bir "Mücahit Guevara" çıkarılmaya çalışılıyor.Eskiden esasen solda şiar edinilen "adalet", "hakkaniyet", "zulme isyan", "mazluma destek" gibi kimi s"zler, "Allah" adıyla birlikte zikrediliyor bugün...* * * Usame bin Ladin' in 11 Eylül'ü anlattığı kaset, "Montaj mıdır, kanıt mı" tartışmasının "tesinde bir anlam taşıyor: "Reformasyondan beri ilk kez Batı'nın düşünce dünyasında sistematik rakip g"rünümünde, kayda değer bir

Yazının Devamı

"Tora Bora'da çevirmişler Bin Ladin'in yolunu..."

18 Aralık 2001


<#comment>Usame bin Ladin'in 11 Eylül'ü anlattığı kaset, "Montaj mıdır, kanıt mı" tartışmasının ötesinde bir anlam taşıyor:
İçindeki "inşallah"ları, "maşallah"ları ayıklayın, geri kalan, 70'lerin üniversite forumlarından aşina olduğumuz anti - Amerikan jargonun bir şark versiyonundan başka bir şey değil.
Amerikan jetlerine bakıp "Erkekseniz aşağı gelin de dövüşelim" diye meydan okuyan bir "delikanlılık", dava için ölüme gitmeyi rasyonalize eden "şehadet kültürü", nihai ve erken bir zafere körü körüne inanç...
Kasetteki türden bir diyalog, o yıllarda Çakal Carlos'un evinde, RAF karargahında veya "Türkiye kırsalında" kaydedilebilirdi ancak...
Aradan geçen 30 yılda isyanın rengi "kızıldan yeşile" döndü.
Ve muhalefet bayrağı, İslam'ın eline geçti.

Yazının Devamı

Bayramların kokusu vardı eskiden...

16 Aralık 2001

Tuhaf şey: Çocukluğunuzla aranız açıldıkça, maziyle bağlarınız güçleniyor sanki... Hayat denilen inişli çıkışlı merdivenden tırmanırken hiç d"nüp arkaya bakmıyor insan, orta yaşa erip de inişe geçtiğinde ilk basamakları merak etmeye, "zlemeye başlıyor. * * * Bayramlar, işten ve büyük şehir hayatından kaçmak için birer tatil vesilesi haline geldiğinden beridir eski bayramlar çınlamaya başladı kulağımda... İlkin sesleriyle... sonra kokularıyla... Bayramların sesi vardı eskiden... Sahurda, uykunun en derininde ramazan davulcusunun sesi... İftarda gümbürtüyle patlayan topun sesi... Akşam, "nce ezanın, sonra radyoda "Allahım sana inandım, sana sığındım" diyen spikerin davudi sesi... İftar sofrasında açılan ellerin, şükredilen nimetlerin sesi... Ertesi sabah, ahşap battal radyodan yayılan fasılda cıvıl cıvıl şakıyan cümbüşün, kapıda bahşiş almaya gelmiş davulcuyla mahalle çocuklarının sesi... Postadan çıkan kartın yaldızlı kapağı açıldığında Noel şarkıları çalmaya başlayan piyanonun sesi... ™ğleden sonra, arsada yeni bayram papuçlarıyla top oynarken annenin pencereden "Oğlum yazık değil mi, yeni aldık daha" diye sızlanan sesi... Kırılan bir camın ve "fkeli bir evsahibinin elinde

Yazının Devamı

Bayramların kokusu vardı eskiden...

16 Aralık 2001


<#comment>Eskiden içimi bayan "neydi o eski bayramlar" yazılarından bir tane yazabilecek kadar büyüdüm sayılır artık...
Tuhaf şey:
Çocukluğunuzla aranız açıldıkça, maziyle bağlarınız güçleniyor sanki...
Hayat denilen inişli çıkışlı merdivenden tırmanırken hiç dönüp arkaya bakmıyor insan, orta yaşa erip de inişe geçtiğinde ilk basamakları merak etmeye, özlemeye başlıyor.

* * *

Yazının Devamı